Her ikiside Türkiyenin önemli siyasi figürleri.

Neticede kitlelerin liderliğini yapıyorlar.Söyledikleri her kelime özel öneme sahip ve herbir söz seçmeni etkiler nitelikte.

Tabii bu söylemler seçim zamanlarında daha bir öneme haiz.

Ve tabii ki bu zamanlarda siyasetin türlü teknikleride seçmenin oyunun alınması için daha bir etkili hatta acımasızca kullanılıyor.

Yalan gerçekler arasında çaktırmadan yer alıyor.Birtakım kelimeler sürekli tekrarlanıyor.

Konuşmaların belli kısımları kesilip yayınlanıyor.Görüntüler montajlanıyor sahaya oy getirici figürler sürülüyor gerçek olmayan şeyler gerçekmiş gibi anlatılıyor vs.

Bizleride çok yakından ilgilendirdiğini düşündüğüm bu süreci bazen hayret ve bazende endişe ile izliyorum.

Henry Kissinger’a atfedilen “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir.” sözü bir bakıma içinde yaşadığımız dünyayı özetlemektedir.

Amerikan Emperyalizmi 11 Eylül 2001 sonrası işgallerini “Saddam Hüseyin’in elinde kimyasal silahlar var” yalanı üzerine bina etmişti.

Bölgeye “Özgürlük ve Demokrasi” getireceği algısı ile manipülasyonlarını sürdürmüştü.

Hepimiz, demokrasi denilerek diktatörlüklerin tahkim edildiği, barış denilerek savaşların çıkarıldığı, özgürlük denilerek tutsaklıkların ve bağımlılıkların var edildiği sağlık denilerek hastalıklaarın üretildiği, eğitim denilerek cehaletin yaygınlaştırıldığı bir dünyayı gözlemliyoruz

Kitlelerin zihni kıyasıya savaşların verildiği bir savaş meydanına dönmüş durumda. Gerçeklerle aramıza giren algı yönetmenleri ve manipülatörler; gördüklerimizi duyduklarımızı nasıl yorumlayacağımızı belirlemek için profesyonel bir çaba gösteriyorlar.”

Aslında algı yönetimi ve manipülasyon tekniklerinin ardında yatan temel ilke gayet basittir:

Eğer silah üretiyorsanız, savaşa ihtiyacınız vardır; ilaç üretiyorsanız, hastalığa. Eğer bilgi üretiyorsanız da cehalete.

Mesela , eğer yolsuzluğa bulaşmış birinin babası imamsa, haber; “İmam’ın Oğlu Hırsız Çıktı” manşetiyle verilmektedir.

Haberde hırsızlıktan ziyade, hırsızın babasının kimliği öne çıkarılmakta; “Dinden, imandan, ahlaktan bahseden adamlara güven olmaz” mesajı verilmektedir.

Mesela şöyle bir haberle muhtemelen hiç karşılaşmamışsınızdır: “Elektrik Mühendisinin Kızı Alkollü Araba Sürmekten Ceza Aldı.”

Sebeplerin amaçları gizleyebileceğini çoğu zaman fark edemiyoruz.bir örnek verelim

Trafik kazasında ölenler mi, Yoksa felç sonucu ölenler mi daha fazladır ? Çoğumuzun vereceği cevap trafik kazası olur öyle değil mi ? Bu doğaldır da çünkü medya felç sonucu ölenleri değil trafik kazası sonucu ölenleri haber yapar. (Sürekli Tekrar) Hemen sorunun cevabını verelim felç sonucu ölenlerin sayısı trafik kazası sonucu ölenlerin sayısının tam 40 katıdır.

Dünyanın atom bombası kullanan tek ülkesi olan Anmerika’’Özgürlükler Ülkesi’’olarak vurgulanırken ,İran ‘’Nükleer Tehlike’’olarak kodlanıyor.

Yalan tek başına durmamalıdır, gerçeklerin arasında yer almalıdır. Bizi doğrudan yalan ile manipüle edemeyeceklerini bildikleri için doğruların içine gizlenmiş yalanlar ile manipüle etmek tabi ki daha zekicedir.

Kurbağanın ürkmemesi için bu gereklidir.

Bugün yaşadığımız modern dünya düşünen, araştıran, ve sorgulayan değil; izleyen bir kuşak var etmiştir.

Bunun için siz siz olun karar ve eylemlerinizde at gözlüklerinizi çıkarın hiçbir zaman sığ bakmayın, ve büyük resmi görün.

Manipülasyon en kısa haliyle duygularınızı, zaaflarınızı ve inandığınız değerleri hedef alarak bakış açınızı değiştirmeye ve gerçeği şekillendirmeye yönelik sergilenen eylemlerin genel adıdır.

Karşındakine istediğini yaptırabilme sanatıdır.

İkna, hile, yalan, göz boyama, hedef şaşırtma, yüceltme, çamur atma, duygu sömürüsü, inandırma, kamuoyu oluşturma, kendi haline bırakma gibi de teknikleri vardır.

Fakat işin içine bir de psikolojik teknikler girer ki, fark edemezsiniz bile

Sebepler algı yönetmenleri için amaçları görmemizi engelleyen bir perde gibi kullanılabilir.

Kandırılan kişiye gideceği yol gösterilmeli, ama bu yolun nereye çıktığı bilgisi saklı tutulmalıdır.

Psikologlar kaybetme riskinin kazanma olasılığına oranla insanların karar vermelerinde daha etkili olduğunu keşfetmişlerdir.

Korku gerçekten de iyi bir satış aracıdır. Terör , Din , bayrak üzerinden yapılan söylemler ise insanoğlunu en çok korkutanlardır. Oy verme davranışını etkiler bağımsız iradesini kullanamamasına neden olur.

Söz gelimi, Amerika bütün dünyaya yaklaşık 100 yıldan fazladır korku satmaktadır. 1990’lı yılların başına kadar komünizm korkusu satarak kendi halkına, Avrupa’ya ve diğer bölgelere müdahale etmesinin rasyonel gerekçesini oluşturmuş; “Ben olmazsam, komünizm gelecek” tezini sürekli işlemiştir.

Ayni şekilde terör korkusu satarak ortadoğudaki enerji kaynaklarına ulaşmak için kendince sebepler uydurmuştur.

Algı yönetmenleri ve manipülatörler güzel şey konuşur ama genellikle çirkin şeyler yaparlar. Bunun en önemli kanıtı, sonuçlardır…Kimse karşımıza çıkıp: “Önümüzdeki 5 yıl içinde uyuşturucu kullanma yaşını 10’a indireceğiz.” demiyor, ama sonuçlar öyle oluyor. Neden? Çünkü ülkemizde ve dünyada uyuşturucu yasak ama uyuşturucuya götüren bütün yollar serbest.

Gelelim manipülasyona maruz kalmamak için yapmanız gerekene.

Uzmanlar manipülasyonun başarısız olması için en can alıcı noktanın amaca yönelerek “niçin” sorusunu sormak olduğunu söylüyorlar.

Türkiye 14 Mayısta yeni bir seçime gidiyor.İttifaklar ,propagandalar ve seçim meydanlarında konuşmalar her şey seçmeni ikna etmeye yönelik.Zihinler deyim yerine ise savaş alanı gibi bombardımana tutulmuş .Algı operasyonları tam hız sürüyor.

Bu oyunda kim başarılı olacak derseniz.14 Mayısta Türkiyenin geleceği için kendine niçin sorusunu soran ve daha çağdaş ve güçlü bir Türkiye için oyunu kullanan Türk halkı karar verecek.