Covid-19 pandemisinin başından beri PCR testlerini konuştuk ve konuşmaya da devam ediyoruz.

Hızlı antijen testlerini birileri ha bire dillendirip duruyor!

Bunları ne için konuştuk? Koronavirüs’ü tespit etmek için.

Tespit etmekteki amaç neydi? Pozitiflerle negatifleri ayırt edelim ki bulaş olmasın. Bulaş olup, hastanelik olup da hayatımız tehlikeye girmesin.

Buraya kadar anladık.

Süreç içerisinde, aşıları kurtarıcı olarak gördük.

Aşılar geldi.

Hemen hepsi %90’ın üzerinde koruma sağlıyor.

Aşının koruma sağlaması ne demek?

Bizi hasta olmaktan korumak demek. Hasta olursak hastanelik olmamızı engellemesi yani hastalığı hafif geçirmemizi sağlaması demek. Hastaneye yatarsak, yoğunbakımlık olmamızı yani ağır geçirmemizi engellemesi demek.

Aşılar, normalleşmemizi sağlayacak en önemli silah olarak ön plana çıkıyor!

Peki aşı bunu nasıl sağlıyor?

Vücudumuza antikor ürettirerek!

Yani vücudumuzda antikor varsa korunmuş oluyoruz.

Antikorlar virüsü bir şekilde tanıyor ve yok ederek veya sayısını azaltarak hasta olmamızı engelliyor.

Vücudumuza giren virüsler, antikor sayesinde temizlenince veya sayıları azaltılınca, büyük oranda bulaştırma riskimiz de azalıyor.

Şimdi gerçek hayata dönelim.

Bugüne kadar değil KKTC Devleti’nin, hiçbir devletin doğru dürüst bir ‘’toplumsal bağışıklık tespiti’’ kaygısı olmadı. Tüm dünya ülkeleri bunu sadece aşılarla başarmaya çalışıyor.

Pandemi 1 yılını doldurdu ve dünya genelinde yaklaşık 114 milyon kişiye Covid-19 pozitif tanısı konuldu. Asemptomatiklerin sayısı ise bilinmiyor.

Ülkemize döndüşümüzde, Covid-19 pozitif tanısı alan kişi sayısı3 bin 400 dolaylarında.

Yerel bulaş takibinin ucunu kaçırdığımız için asemptomatik pozitiflerin sayılarını bilmediğimiz sürekli dile getiriliyor.

Aşılama sürecinde, yaklaşık 42 bin dolaylarında ilk doz, 20 bin dolaylarında ise ikinci doz aşılar yapılmış durumda.

Yani nerden bakarsak bakalım, en az 45 bin kişi ya aşılama ya da hastalığı geçirerek Koronavirüs’e karşı bağışıklık geliştirme veya bağışık olma yoluna girmiş durumda.

Buna bir de bir yıllık bir süreç içerisinde virüsle karşılaşıp da hastalığı asemptomatik geçirenleri de eklersek rahatlıkla 50 bini geçebiliriz.

Bu ne anlama geliyor?

Nüfusumuzu 400 bin bile kabul etsek, hali hazırda yaklaşık her sekiz kişiden biri gerek virüsle karşılaşma gerekse aşılama yolu ile antikor geliştirme yoluna girmiş görünüyor.

Ama biz ne yapıyoruz?

Hızlı antijen testleri ile virüs avına çıkarılmaya çalışıyoruz!

Elimizde en değerli PCR testi duruken, illa ki bu testlerin de devreye sokularak tamamen kafaların karıştırılmasını istiyor gibi bir durumla karşılaşıyoruz.

Hızlı antijen testlerini önerenler, nedense antikor testlerinden hiç ama hiç bahsetmiyorlar.

Aslında antikor testlerinden Dünya Sağlık Örgütü ve CDC (Center of Disease Control) de pek bahsetmiyor.

Antikorların aşının yanında virüsle karşılaşanlarda da gelişeceğini ifade ederken, hiçbir şekilde antikor testleri önerilmiyor nedense.

Ülkemizde de aynı sorunu yaşıyoruz.

PCR ve Antijen testleri çıkmazına sürükleniyor gibiyiz sanki.

Oysa ki, gerek siyasiler, gerekse topluma yön gösterdiğini iddia eden bazı doktorlar, antikor sonuçlarını kamuoyu ile paylaşıyorlar.

Peki bu kişiler neden antikor testlerinin yaygınlaştırılması, devlet tarafından toplumun antikor durumunun belirlenmesi konularına girmiyorlar?

Neden birçok özel laboratuvar, hali hazırda antikor testlerinin reklamını yaparlarken, devlet bu işten geri bırakılıyor?

Bu iş bir doktor olarak bana hiç ama hiç mantıklı gelmiyor.

Bize antikor testleri de lazım.

Bu test özellikle bizim gibi küçük toplumlara lazım.

Buradan tüm meslektaşlarıma sesleniyorum: Toplumsal bağışıklığımızı bilmemiz, önümüzü aydınlatacak en bilimsel yollardan bir tanesidir. Gelin, toplumsal bağışıklığımızı tespit edelim.

Ve yine kendilerine soruyorum: Madem antikor testleri fantezi, neden bunların sonuçlarını bizlerle paylaşıyorsunuz? Neden ortağı olduğunuz laboratuvarlarda antikor testleri modası başlatıyorsunuz?

Bizi antikor korumayacak da ne koruyacak, açıklayın da öğrenelim!

İletişim: 0542-8529899