Seçimlerde son düzlüğe girildi. Önemli sorular hala yanıt beklemektedir. Aşağıdaönce tespitler ardından bu tespitlerle bağlantılı sorular soracağım. Bu soruların Akıncıtarafından seçimden önce halka açıklanması gerekmektedir:

Tespit 1: Avrupa Gazetesi Türkiye’yeişgalci demeyen her siyasetçiyieleştiren bir gazetedir.

Tespit 2: Görüşmelerçöktüğünden beri Akıncı’ya son üç senede Türkiye’yeişgalcidemediği, sistemi sorgulamadığıiçinaçıkeleştirilergetirmiştir, hatta Avrupa’nın Gazetesi, Cumhurbaşkanlığımakamınınvarlığını bile alt yönetim diyerek sürekliAkıncıdöneminde de inkar etmiştir.

Tespit 3: Son bir aydır Avrupa Gazetesi Akıncı’yaaçık destek vermektedir. O kadar ki, seçime müdahale var diyen tek aday olmamasınarağmen, bunu dile getirenin Akıncı olduğunu, diğer adayların getirmediğini, müdahalenin Akıncı aleyhine yapıldığı başlığını atmıştır.

O zaman Soru 1: Akıncı Avrupa Gazetesi'nin desteğini alabilmek için kulislerde, eğerseçilirseTürkiye’nin adadaki varlığını kabul etmeyeceği, bunun aksi içinuğraşacağısözü müvermiştir?

Soru 2: Böyle bir söz verdi ise bu bir siyasi duruştur ama halka ifade edilmemiştir. Anayasa değişimiyle ilgili TV de evet demiştir ama “yandaşlarına” etkin bir hayırpolitikasıyaptırmaktadır. Bunu da "sistemi tartıştırma" üzerindenyaptırmaktadır. Mesaj “Sistem değişmedendüzelme olmaz” yönündedir. O zaman anayasada olduğu gibi halk önündekisöylemi ile arkada verdiğisözlerfarklı mıdır ki Avrupa Gazetesi kendisini desteklemeye başlamıştır?

Soru 3: “İşgal sistemine boyun eğmek istemiyorsanız Akıncı’ya oy verin” diye yazı yazılan Avrupa’nın Gazetesi’ne eş güdümlü olarak sisteme karşı olanlar anayasaya hayır derken sosyal medya avatarlarında Akıncı propaganda resmi ile gezmektedir. O zaman Akıncı yeniden seçilirse bu sefer sistem karşıtı bir cumhurbaşkanlığı yapıp, sistemi ve Türkiye’nin adadaki varlığını istemeyen adımlar atmaya mı hazırlanmaktadır?

Soru 4: Eğer arkadan Türkiye’nin adadaki varlığınakarşıt davranma sözü veriyorsa halkınönündeaçıkçasöylemesi ve bu temelde oy verilip verilmeyeceğini onaya sunması gerekmez mi?

Soru 5: EğerTürkiye’nin adadaki varlığınakarşıçıkacaksa bunu nasılyapacaktır? İzleyeceği yol haritası nedir?

Seçim süreçlerinde olanlar 25 senedir çiğnediğimiz bir sakızdır ve artık bu sakızın şekeri kaçmıştır. Avrupa’nın Gazetesinin 5 yıllık bir devinimi var. 4.5 yılburası alt yönetim, işgal, hiçbir şey değişmez diye halkıyıldırmaüstünden gazete satıp bizleri sürekli hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimize, her şeyin kötü oluğuna, sadece Türkiye adadan giderse durumun düzeleceğine dair yönlendirme yayınları yapar. Geriye kalan birkaç ay "canımız Türkiye’miz" ile "işgalciTürkiye" diyenlerarasında derin kutuplaşmalar ve sövüşmelere sahne olunur. O aylarda da gazete tirajını bu kamplaşmalar üzerinden yapar. Alt yönetimin durumunun yarattığı onulmaz umutsuz durum gözler önüne serilir. Seçime bir ay kala da aniden bu hiç bir şeydeğişilmez, makamlarısayılmaz yerde, Avrupa Gazetesi bize biatçı olmayan aday gösterir, bizden onudesteklememizi ister, onurumuz, irademiz filan için. Avrupa’nın Gazetesinin seçime bir ay kala dışında umut pompaladığı tek an kendisi mahkeme kazanırsa ortaya çıkar. Bizi mucizelere inandıran bir gazetedir de ayrıca. Alt yönetimin iradesiz mahkemesinde yargıç olarak adil karar veremeyenler onurları için istifa ederler ama aynı insanlar, yargıç olarak karar alamadıkları sistemde başka bir yargıcın önünde avukat karalarına bürünüp gazete için adaletli karar çıkarttırabilirler. Mucizelerin sonu yok. Ama bu mucizeler seçim süreci ve mahkemedeki direnişçi zaferlerden sonra hemen bir saman alevi gibi sönüverir.Seçim biter bitmez, seçilenin neredeyse ilk demecinde Avrupa’nın Gazetesi gene sövmeye saymaya, suçlamayadöner. Bir de seçim süresince iradenin geleceği konusunda pompalanan halkın seçim ertesinde değişim olmamasından yaşadığı yeni bir yılgınlık eklenir. Bu yılgınlığıngetirdiğibunalımdan insanların içinde bulunduğuöfke, hüzün ve hınç duygularını ifadelendirmek üzere gazete yayına devam eder. Akıncı tarihinde bir komutana "çizmeyi aşma" da dedi, sonra da başbakanyardımcısıolduğunda gitti donemin Türkiyebüyükelçisininarabasından inmeyen, samimi ilişkileryaşadı ve bugün kendisini secimde destekleyen, seçimden sonra yeren Avrupa’nın Gazetesinde eleştirildi. Bu seçimden sonra da Akıncı Türkiye ile öpüşüp barışacak ve aynını yapacak mı? Bu sefer bir fark varsa ve Akıncı politikasını değiştirdiyse ve Avrupa’nın Gazetesi de Akıncı’nın gerçekten değiştiğine inanarak geçmişteki politik tutumunu eleştirmemeyi tercih ediyorsa, Akıncı bu değişimi bize anlatsın. Oyunu ona göre istesin.

AKEL milletvekili Kızılyürek’le samimi ve birbirlerini destekleyen ilişkilerini düşündüğümüzde Akıncı Türkiye’ye karşı adımlar atma sinyalini de somutlaştırmaya daha yakın görünüyor. Hatırlarsanız Kızılyürek Avrupa Parlamentosuna adayken en büyük amacı Kıbrıslı Türkleri seçimde oy kullanmaya mobilize etmekti. Her ne kadar da Kızılyürek kendisini federasyonun en büyük savunucusu olarak imgelese de aslında pratikte durum hiç öyle değildir. Kıbrıslı Türkler’in “çoğunluğun tahakkümünde” ezilmemesi için sürekli olarak Türk adayların ayrı sandalye sayısı ile seçime gitmesi gerekmektedir. Yani her daim belirlenen sayıda vekilin Kıbrıslı Türk olması gerekmektedir. Kızılyürek’in “barışın en büyük sembolü olarak” sunduğu “Türk Rum etnik çizgisinde ayrışmadan Kıbrıslılar olarak oy verip birbirimizi seçebiliriz” yaklaşımı aslında üniter devlet altında bir çözüme Kıbrıslı Türkleri ısındırmaktır. Bunun tehlikesini görmesi ve dillendirmesi gereken Cumhurbaşkanı Akıncı, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ne yapmıştır? Kızılyürek’in seçim propaganda videosuna “tesadüfen karşılaşarak” girmiş, kendisini gülücüklerle selamlamış ve seçilmesi için destek atışı yapmıştır. Bunun sonucu nedir? Akıncı Kıbrıslı Türklerin iradesi ile seçilmiş cumhurbaşkanıdır ama Kıbrıslı Türklerin sesini Avrupa Parlamentosunda kendinden daha fazla tanınır bir pozisyonda Kızılyürek temsil etmektedir. Akıncı Kıbrıslı Türklerin tanınır olduğunu söylediği tek makam olan cumhurbaşkanlığı makamının önemini düşürmüş, Kıbrıs’ta meşru kabul edilen devletin bir milletvekiline armağan etmiştir.

Proje son hızı ile devam etmektedir. Tatar’ın katılmadığı TV programında Türkiye’ye gitmesini ve tercih edilen bir aday olmasını eleştiren adaylar arasından dün Kızılyürek Cumhurbaşkanı olması hasebiyle Akıncı’yaodaklandı.İngilizce bir yayın kuruluşuna şu demeci AP’de Kıbrıslı vekil sıfatı ile verdi: Niyazi Kızılyürek’e göre“TV tartışma programı, sandığın Kıbrıslı Türklerin Ankara ile nasıl bir ilişki istediklerine odakladığının kanıtıydı”. Kızılyürek şöyle devam etti: “Akıncı’nın bu tartışmada söylediklerini not etmemiz önemlidir. Kıbrıslı Türk bir lider ilk kez Ankara’nın kuzey ve seçimlere müdahalesini ortaya dökmüştür”. Gazete Kızılyürek’in demeci ile ilgili şöyle devam ediyor: “Akıncı’nın Kıbrıs sorunu ile ilgili söylediklerine de önem atfedilmeli. Akıncı beş taraf arasında informal bir toplantıda, iki toplumun, Yunanistan, Türkiye ve İngilitere olmak üzere üç garantörün toplanmasına değindi. Kızılyürek, “Akıncı büyük kararlar alma zamanı olduğunu vurguladı” (Financial Mirro).*

Akıncı’nın Ankara ile ilişkilerinin Rum tarafından nasıl okunduğu önemlidir. Akıncı Kuzey’de Dışişleri Bakanı Özersay’ın informal bir yemekte Rum tarafı Başkanı Anastasiadis ile buluşabilmesini belli düzeyde bir tanıma noktasına gidebilecek bir unsur olarak zorlamak yerine bunu kendisine yapılmış en büyük bir ihanet gibi algılamıştır. Aynı esnada AP milletvekili Kızılyürek’in çok az ve sembolik bir Kıbrıslı Türk oyun da içine bulandırıldığı şekilde “Kıbrıslı Türklerin sesi” olarak kendisinden fazla lanse edilmesine alınganlık göstermemektedir. Bunu, hepimizin derin bir nefes alıp düşünmesi gerekiyor. İşgalci Türkiye dışarı diyen gazete, eş zamanlı olarak Akıncı’yı desteklemeye başlıyor. Aynı anda, seçim döneminde “siyasi eşitliğimizi tartıştırmam benim için zinhar” diyen Erhürman’ın üzerine Akıncı’yı desteklediği herkesçe malum olan bir gazeteciyi informal olarak yollayıp “zinhar kelimesinden nefret ettirildim” diye karşı propaganda yaptırtması bizi belli çıkarımlara doğru götürmektedir. Akıncı Kıbrıs Cumhuriyeti’nde eşit haklarımız korunmadan, sade vatandaşlar olarak çoğunluk altında tahakkümde kalacağımız bir sisteme bizi sürüklemekte olabilir mi? Motorları maviliklere açmak yerine, uniter devlete doğru motora hız vermekte midir? Türkiye’den birisine atıfta bulunarak Akıncı şu tespiti yapmaktadır: “Türkiye bizim varlığımızdan dolayı buradadır, bizim alt yönetim olarak algılanmamız Türkiye’nin aleyhinedir”. Bu tespiti doğru yapmaktadır ama Türkiye ile ilişkilerimizi doğru zemine çekmek yerine bunu uniter devletçilerle dans etmek için kullanması, Kıbrıslı Türkler için tehlike çanlarını çaldırmaktadır. Seçim sandığı kurulmadan önce Akıncı’nın açıklama yapması şarttır.

https://www.financialmirror.com/2020/10/01/turkish-cypriot-vote-split-over-ankaras-influence/?fbclid=IwAR01kD8eCOg6GVyQHUXZ3IraXLx-peCKAWM2TVkQb78MNGViKZ75WpVwUqI (çeviri bana aittir)