Türkiyede 6 Şubatta Kahramanmaraş ,Hatay ,Adıyaman başta olmak üzere toplam 10 ili etkileyen bir deprem yaşandı.

Güneydoğu Anadolu ardı ardına 7.7 şiddetinde 2 büyük depremle sarsıldı.

Bu depremde binlerde can yitirildi.Rakamlar 40 000 geçmiş durumda.

Yitirilen her can içimizi yakıyor .En çokta minik yavrular, hayatlarının baharında çocuklarımız canımızı acıttı.Onları koruyamadığımız içindi bu derin acının sebebi.Yapmamız gerekenleri yapmadığımız için vicdanlarımıza derin yaralar açtı.

Yıkılan binaların imar iznini verenler ,kurallarına uygun yapılmasını denetlemeyenler ,kalitesiz malzeme kullanılmasına göz yumanlar kadar deprem olgusunu yeterince önemsemeyenler , binalarda kolon kesenleri görüp uyarmayanlar, bilip susanlar ,’’Gelinim mutfakta’’ gibi saçma sapan TV programları kadar gündemde tutup irdelemeyenler ,Adnan Oktarın kedicikleri kadar haber programlarında tartıştırmayanlar,hiçbir depremden ders almayanlar,depremde yıkılan binaların sorumlularının gereken cezayı almasına çaba harcamayanlar ,3-5 yıl yatıp çıkanların hesabını sormayanlar,Restorantları,Okulları ,Hastahaneleri , Otellerin depreme dayanıklı olup olmadığını araştırmadan kullanılmasına izin verenler herkes vicdanında bu acıyı hissetti.Suçluluk duydu.

Bu acının toplumun genelini bu kadar derinden etkilemesinin esas sebebi budur.

……..

1999 yılında yaşanan ve 18 bin kişinin ölümüne neden olan deprem, çeşitli isimlerle anıldı.

Kimileri Gölcük Depremi kimileri İzmit Depremi, kimileri Marmara Depremi, kimileri de 17 Ağustos 1999 depremi dedi.

Deprem, 17 Ağustos gecesi 03.02’de meydana geldi ve 45 saniye sürmüştü. Gölcük merkezli depremin şiddetinin 7.4 olduğu açıklanmıştı.

Deprem ile Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın 17 kilometre yerin altındaki 120 kilometrelik kısmının kırıldığı tespit edildi.

İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da büyük bir yıkıntıya neden olan Depremde resmi rakamlara göre 18 bin 373 kişi yaşamını yitirdi, 48 bin 901 kişi yaralandı, 5 bin 840 kişi de kayboldu.

Resmi rakamların aksine can kaybının 40 bin olduğu tahmin ediliyordu.

TBMM Araştırma Komisyonu hazırladığı raporda, depremde toplam 364 bin 905 binanın hasar gördüğü, bunlardan 112 bin 735’inin yıkıldığı veya ağır hasarlı olduğu bilgisine yer verdi.

1999 depreminin Türkiye ekonomisine maliyetinin 12 ile 20 milyar dolar arasında olduğu tahmin edilirken, depremin maliyetinin 2001 yılında yaşanan ekonomik krize ciddi etkisi olduğu ifade ediliyor.

Depremin maliyetinin karşılanması için geçici bir süre ile getirilen Özel İletişim Vergisi, diğer adıyla Deprem Vergisi 23 yıldır yürürlükte.

Araştırmalar, bugüne kadar 800 milyar liranın üzerinde Özel İletişim Vergisi’nin toplandığını gösterirken, bakanlar, bu verginin sadece deprem için kullanılmadığını, duble yollar ve diğer hizmetler için de kullanıldığını açıklamaktan çekinmedi.

Bülent Ecevit’in başbakanlık yaptığı hükümet tarafından getirilen verginin gerekçesinde, “Binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi ve telekomünikasyon binalarının güçlendirilmesi” yazıyordu.

Deprem nedeniyle toplam 2 bin 100 dava açıldı, 200 kamu görevlisinin de aralarında bulunduğu 6 bin 286 kişi yargılandı, bin 800 dava depremden 1.5 yıl sonra çıkarılan Rahşan Affı ile cezasızlıkla sonuçlandı, 110 davada verilen cezalar ertelendi, kalanları da zamanaşımından düştü.

Yaptığı konutların yıkılması ile 200’e yakın kişinin ölümüne neden olduğu öne sürülen Veli Göçer, tutuklanan tek kişi oldu. Göçer, "taksir nedeniyle 198 kişinin ölümüne sebebiyet vermekten" 18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. 18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı, 7.5 yıl yattıktan sonra 2011 yılında tahliye oldu. Tahliye edildikten sonra inşaat işlerine geri döndü. Şirketlerinin ismini ve adreslerini değiştiren Göker, yeniden müteahhitlik yapmaya başladı.

Aynı davadan yargılanan Veli Göçer'in oğlu Can Göçer ve ortağı Zafer Coşkun'un davaları ise sanıklar 7.5 sene boyunca firar ettiği için zaman aşımına uğradı.

Kahramanmaraş depremi Türkiye’de artık sadece 1 tane değil binlerce ‘Veli Göçer’ olduğunu gösteren bir örnek.

Deprem bölgesinde yıkılan binaların birçoğunda yetersiz çimento ve demir kullanıldığı açık seçik ortada. Öte yandan bazı yeni yapılmış binaların yıkılması da geçmişten ders alınmadığı ve insanların bile bile ölüme gönderildiğini gösteriyor.

Öte yandan Hatay Devlet Hastanesi’nde yaşanan yıkım bölgede yapıların ne kadar kötü olduğunu ortaya koyan bir başka örnek.

Her depremden sonra ders alacağız deniyor ya.Sanırım bizim Depremden aldığımız ders bu?Çürük binalar yapmak ,yıkılmaması için dua etmek ve yıkılırsada buna takdiri ilahi demek. Ele güne avuç açmakta cabası...

Yıkılan binaların deprem yönetmeliğine ne kadar uygun yapıldığı henüz belirsizliğini koruyor. Savcılığın konuyla ilgili soruşturma başlatması bekleniyor.

Birtaraftanda Hukukçular, binaların yapıldığı dönemin mevzuatına uygun yapıldıysa müteahhitlere ceza verilmeyeceğini belirtiyor.

Şimdi insanın aklına şu sorular geliyor.

Acaba 6 Şubatta yıkılan binaların altında kalan onlarca canın sorumlularına ne olacak?

Yine çıkarılan bir yasa ile birçoğu afmı edilecek?

Aralarından birkaçı en çok 7.5 yıl yatıp kaldıkları yerden devam mı edecekler?

Herkes susup bir sonraki depremi mi bekleyecek?

200 canın bedeli 7.5 yıl mı olacak?