Ankara’dan KKTC’ye bakıldığında pek bir ‘sorun’ yokmuş gibi görünüyor. Aslında sorunun kendisi yok gibi duruyor zira KKTC’de yönetimden, vatandaşa hizmet noktasında hiç aksama görünmüyor olmalı. 

Soygunculuk, talan, yolsuzluk, zimmete para geçirmeler, adalet ve yargı mekanizmasının işleyişindeki aksaklıklar, cinayet işler gibi hastanelerde insanların ölmeleri vs.. tüm bunlar Ankara’nın sorunu değil elbette. 
Başarısızlığımızın faturasını Ankara’ya hedef göstererek kesmek en kolay yol. Bunun karşısında olduğunuzu söylediğinizde cevap hemen hazır: “Biz mi istedik böyle olmasını? Bizler çalışkan ve görevi başında insanlardık. Bizleri üretimden koparan Türkiye’deki hükümetler olmuştur.” Ve daha bir sürü şeyler sıralanır.. 
İyi de bizler görevimizi layıkıyla yerine getirebildik mi? Ne istiyoruz? Neden kendimizi tam olarak ifade edemiyoruz? Nerede eksiğimiz, hatamız var da KKTC’yi halen tam bir devlet ve hukuk devleti anlayışına dayalı demokrasinin dünyada benzeri olmadığını söyleyebilecek kadar kör nokta ne olabilir?
Acaba bizim görüp de onların (Ankara’daki idarenin) göremediği bir şeyler mi var? 
Arşivleri karıştırıyorum. TC hükümetlerinden gelen yetkililerin söyledikleri üç aşağı beş yukarı aynı cümleler.. 
-KKTC bizim ayrılmaz parçamızdır. 
-Kıbrıs Türk tarafında çözüm konusunda gereken iradesi mevcuttur. 
-KKTC'nin tanıtımı için adım atmamız lazım ama KKTC'yi zaten Türkiye tanıyor. 
-KKTC tam bir devlettir. 
-Günümüzde birçok devlet, devlet olmak için gerekli çağdaş özellikleri KKTC kadar taşımıyor. 
- KKTC özgür, bağımsız ve demokratik bir devlettir.
Bu değerlendirmeler insanı motive eden son derece onur duyulacak barışçıl ve pozitif etki bırakıyor. Ancak etkisi birkaç saat duyulan ve sonrasında geçen antidepresan ilaçlara benziyor. Gerçeği Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan herkes biliyor ki: yolunda gitmeyen bazı şeyler var. Buna “devleti ne pahasına olursa olsun yaşatacağız. Bizim için aslolan vatan, bayrak ve ülke.” Diyenler de dahildir. Adım gibi eminim ki ülkesini seven herkes gidişattan endişe duyuyordur. 
 Nasıl duymasın ki? 
Tefecilere para kaptıranlar, mafyavari cinayetler, hırsızlık, torpille işe girmeler, sırtını devlet kapısına dayayanlar ve haksızlığa uğrayan insanlar, artan tecavüz vakaları… Tüm bunlar beni hukuk devleti olunduğuna inandırabilir mi? Beni değil kimseyi inandıramaz. 
Şu konuda hemfikir olunmalıdır ki; KKTC bir sürecin ardından kuruldu. İçinde bulunan şartlar buna zorladı ve TC tek tanıyan devlet. İki devlet arasında oluşan özel ilişkilerden dolayı kendini hiçbir zaman büyümeye vakfetmeyecek güdük bir devlet olan KKTC’nin bir türlü geliştiremediği hukuk devleti yolunda adım atmayışı da “güdük devlet” olmasının önünde engel teşkil etmiyor.
Ortaya niyet konulması gerekiyor önce. Yeterlilik durumumuz nedir? Diğer ülkelerin sahip olup da KKTC’nin olamadığı hukuk ve sosyal devlet olamamasının önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Ancak adım yok, niyet yok.
Tüm bu argümanlar ortaya konmadıkça, her zaman ‘küçük olsun ama benim olsun’ anlayışıyla yönetilmeyi hak ediyor olacağız.
Bunun adına da demokrasi diyeceğiz..
Kimse kusura bakmasın ama Umut etmek başkadır, kendini kandırma başka şey!