YDÜ’nün patronu Suat Günsel, dün bir basın açıklaması yaptı, yıllardan sonra.
Çoğu Arapça kelimelerden seçilmiş ve Cumhurbaşkanı’na ithaf edilmiş mektuptan, bir şey anladım desem yalan söylemiş olurum.
Zaten anlamadığım için bu gün bizim köşeyi buna ayırdım.
Derviş beyin yakınlarına sordum siz bir şey anladınız mı diye, onlardan benden beter hiçbir şey anlamamışlar.
İrsen beye yakın olanlar ise ‘Ankara’nın bir mesajı olabilir’ diye kurultaya yönelik değerlendirmede bulundular.

Bir kere ilim ve irfan yuvası bir okulun sahibini, yazısında bolca Arapça kullandığı için kınıyorum.
Yok, bu bolca Arapça kelime, bir başka yerlere mesaj verilmek için yapıldıysa, o da beni hiç ilgilendirmez.
Ama asıl sorun, Suat hocanın bu yazıda kendini ifade edememesi, ne demek istediği mesajını yeteri kadar anlatamamasıdır.
Daha açık ve Türkçe kelimelerle kendini ifade edebilseydi, belki de kamuoyu bundan daha çok yararlanabilirdi.

Suat Hoca, UBP’li mi bilmem ama, yazısının ilk bölümünde UBP’nin parçalanmasından bahsetmiş.
UBP’nin parçalanmış görüntüsü kendi işlerini ne yönde etkiliyor bilmesek de yazıdaki ilk serzeniş UBP’nin parçalanması olduğuna göre, bundan büyük zarar gördüğü de bir gerçek.
Kurultay kavgası nedeniyle, sözleşme iptalleri, perde gerisinde yaşandığı iddia edilen bir çok olay, Suat hocayı bire bir etkiliyor.
Tabi ki kasasına giren parayı da!

Ülkede yaşanan olumsuzlukların sosyal yönüne de parmak basmaya çalışan Suat hoca bunu da tam anlamıyla ifade edememiş.
Ama, hep Eroğlu’nun, aracı olup çözüm üretilmesinde öncülük etmesini beklediğine göre, bunun için anahtarın Derviş beyde olduğuna inanıyor.
Ha keşke sosyal sorunları biraz daha açıp, hatta çalışanları arasından uzman kişilere danışıp, bizi daha fazla bilgilendirseydi.

Mektubun üçüncü bölümü ise çok manidar;
Anladığımız kadarıyla in yüksek otorite dediği, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olsa gerek.
Kim bilir belki de kendisi ile çok özel bir görüşme yaptı da, böyle bir mektup döşeme ihtiyacı duydu.
İyi de Recep bey kendi derdini anlatamıyor da, Suat hocaya mı verdi bu görevi?
Koca Türkiye’nin başbakanı kendi telefon açıp da Derviş beye tedirgin olduğunu anlatamaz mıydı?

Benim en çok kafama takılan ise son bölümdeki ‘mikrosiyasal’ teknikler açıklaması oldu.
Böyle bir şeyi, bunca yıldır bu meslekte olduğum halde ben bile ilk duydum.
Dün biraz araştırdım, Türkçe karşılığını bulamadım.
Ama belli ki görünmeyen, perde gerisinde yaşananları kast ediyor…
Örneğin, sahte imza olayı gibi, ya da dağıtılan kurultay rüşvetleri, ya da bir banka sahibinin verdiği iddia edilen 2 milyon lira…
Bu elbette çok önemli!
Bizi de bu konuda gelen, henüz teyit edilmemiş çok sayıda bilgi var.
Ama belge olmayınca, telaffuz da edilmesi yanlış.
Örneğin, bir bankadan alınan paranın tahsilinin bir vekil tarafından yapılması…
Ve bunların video kayıtlarının olduğu iddiaları…

Sonuçta, Suat Günsel her ne kadar çok basit gibi görülen bir mektup yazarak Derviş beye gönderse de bunu kamuoyu ile de paylaşıp bundan sonrası olabilecekler için önemli ip uçları vermiştir.
Bir anlamda 21 Ekim’de Kaşif’e desteği ile bilinen Suat hoca, bu saatten sonra bu desteğini çektiği mesajını vererek, Derviş beyi de bu konuda dostça uyarmaya çalışmıştır.
Beşir Atalay ve Egemen Bağış’ın da dediği gibi, derviş beyi iç konulardan daha çok dış konulara özellikle de çözüm konusunda odaklanmaya çağırmıştır.
Bu uyarıyı almaması durumunda da bundan sonraki gelişmelerin çok şeye gebe olacağını da satır aralarında ifade etmiştir.

GÜNÜN FOTOĞRAFI




Okur Şikayeti

“Al gülüm-ver gülüm!”


“Belediyeye önceki kaynak aktarımlarında, belediye meclisinin karar üretmeden hükümet tarafından belediyeye aktarılan paralara ses çıkarmayan Sayıştay, son 6 milyon kaynak aktarılmasında belediye meclisinin kararı gerekir diye görüş belirtmiştir.
Bu da bize aslında bağımsız(!) Sayıştay’ın nasıl UBP’yi yönetenlerin siyasi oyunlarına ortak olduğunu göstermektedir.
UBP hükümeti ile Sayıştay yönetimi arasındaki bu ilişki al gülüm ver gülüm ilişkisidir.
Sayıştay yönetimi, UBP hükümetinden, anayasa değişikliği ile Sayıştay’ın bağımsız bütçeye de kavuşup, halifeliklerini ilan etmeyi bekliyorlar, bunun karşılığında da UBP hükümetinin hiçbir icraatını denetime tabi tutmuyor, icraatlarına destek oluyor…”
(Ahmet OZAN)



MESAJ KUTUSU



Sayın Derviş EROĞLU, dün akşam Güzelyurt’ta Kemal Dürüst ve bazı partililerle çok özel bir yemekte görüldünüz. Bu ziyaret yeni stratejiler belirleme çalışması olarak algılandı. Bu arada Suat hocanın mektubundaki satır aralarını umarız iyi okumuşsunuzdur.

Sayın İrsen KÜÇÜK,
2013 senesinin 300 olan istihdam sayısını ayın daha ilk 10 günü içinde bitirdiniz. Hadi delege yakınlarını tasdik etmesek de belki anlarız da bakan ve genel sekreterin çocuklarını bari istihdam etmeseydiniz. Garibanlara çok ayıp oldu.

Sayın Tahsin ERTUĞRULOĞLU
, UBP’ye iltihak etikten sonra ilk rantı 5 istihdam olarak almış ve 5 genci sevindirmişsiniz. Muhalefette oturup hiçbir şey yapmamaktan daha iyidir değil mi? Bakalım ardından neler gelecek?

Sayın Mustafa GÖKMEN, siz yakınlarınıza Mili Eğitim Bakanı olacağınızı söyleyedurunuz ama çok yakında İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanı olacaksınız. Kaplıca’da bir balık restoranında masa donatma iddiasına girelim mi?

Sayın Faiz SUCUOĞLU, dün akşam deniz ötesinden önemli konuklarınız varmış. Kurultay tarihi yaklaştıkça atmosfer epey ısınıyor değil mi? En büyük ilçenin başkanı olarak sancılı bir süreç sizi bekliyor.

Sayın Ersin TATAR
, dün okullarda öğrenci taşıyan otobüs işletmecileri aradı ve dert yandı. Okullar açılalı 4 ay oldu ama tek bir kuruş ödeme almamışlar. Bir çoğunun mazot alacak parası dahi kalmamış, hatırlatalım istediler.

Sayın Aydan BAŞKURT, Bostancı’dan Sibel Siber adlı vatandaşımıza yapılan cüzi miktardaki maddi yardım kesilmiş. Kadın açlık tehlikesinin çok altında yaşıyor. O melek yüreğinize çok iş düşüyor.

Sayın Ünal ÜSTEL, koca bakana hiç yakıştı mı şimdi? Çok sayıda üniversite mezunu genç ülkelerinden kaçmayı düşünürken oğlunuzu istihdam ettirmeniz bu kadar mı acil bir konuydu? Bu dünyada olmasa bile öbür dünyada bunun bedeli gün gelir ödenir.

Sayın Fuat NAMSOY
, şu anda hem genel sekreter hem de parti başkan vekilisiniz. Cumartesi imzalar atıldı ve sizin de çocuk istihdam edildi. Sanki de yangından mal kaçırır gibi bir haliniz var. Ülke gençliğinin bedduası tutarsa yandığınız gündür.

Sayın Mustafa ERİŞMEN, iki yeğeni birden devlette iş sahibi yaptınız ya kendinizle gurur duyuyorsunuzdur değil mi? İktidar değişince bu çocuklar işten atılınca işte o zaman büyük günah işlediğinizi anlayacaksınız. Bakalım yüzünüz kızaracak mı?

Sayın Hüseyin BARBET,
kurultay kavgasından en karlı yine siz çıktını. Kızınız, damadınız ve yeğeniniz artık devlet memuru oldu. İrsen beyi yerden yere vuranların bu günleri göreceklerini daha önceden söyleseler inanır mıydınız?

Sayın Bünyamin MERHAMETSİZ
, istihdam furyasından siz de nasibinizi alıp kardeşinizi istihdam ettirmeyi başarmışsınız. Hayırlı ve uğurlu olsun. Sizin başınız kel değil ya…

Sayın Ali Rıza USLUER, hadi gençleri anlarız da 50 yaşında emekliliği yaklaşan birisi devlete istihdam edilir mi hiç? İnsaf da dinin yarısı diye bir söz vardır, hatırlatmak istedik.

Sayın Asaf ŞENOL, parti içinde belediye başkanlığınıza destek verenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Aday adayı epey çok gibi görülüyor ama iş yapacak olanlar içinde üst sıralardasınız. Kaymakamlık tecrübeniz en büyük avantajınız.

Sayın Enver BAHÇECİLER, iyi de Anıttepe’yi gönüllü olarak derleyip toparladınız. Aksi halde bugünkü Dr. Küçük’ü anma törenlerinde ele güne rezil olacaktık. İrsen size ne kadar teşekkür etse yeridir.

Sayın Reşat AKAR, hafta sonu açık pazarda enginar üreticileri size ateş püskürüyordu. Enginarlar zehirli diye televizyonda açıklama yapınca tek bir tane bile satamamışlar. Bu sıralar çarşı pazara çıkmamanızı öneririz.

Sayın Olgun PAŞALAR, çok eski defterler biraz geç olsa da şimdi açılmaya başladı. Akkonut İnşaat şirketi ile bir ilginiz olup olmadığı tartışılmaya başlandı. Yakında gazete manşetlerinde bolca adınızdan söz edilebilir haberiniz olsun.

Sayın Mehmet TANCER
, İrsen beyin bakanlık teklifi iddiaları tartışıladursun, sağda solda ‘bakanlığım artık kesin’ demeye başlamışsınız bile. Siz yine de dereyi görmeden paçayı sıvamayın, geçmişte yaşananları unutmayın olur mu?

Sayın Oğuz KÖSE, artık ok yaydan çıktı, böyle rezil düzende aday olmak şart oldu. Kasım gibi genel seçim var diyorlar şimdiden seçim ofislerinin yerini belirlemekte yarar var. Zaman su gibi akıp gidiyor…

Sayın Semavi AŞIK, eğer inadı bırakıp Haziran’da yapılacak olan yerel seçimde aday olursanız şansınız bu kez çok fazla. DP yaptığı eskiyi hatayı yapmayacağa benziyor. Bilirsiniz geçen seçimlerde size gelecek oylar Serdar beyin hatası yüzünden gelmemişti.

Sayın Kazım AND, yasaları okumaktan artık siz de gözlük sahibi olmuşsunuz. Madem oldu olacak bir de Hukuk Fakültesi’ne yazılsanız diyoruz. Az çok siz de artık bir avukat kadar bilgi sahibi oldunuz değil mi?




GÜNÜN FIKRASI

Pişmanlık


Seksenlerinde bir amca her gün parka gider, hafif bir yürüyüş yapar ve bir kanepeye oturur, gelen gideni seyreder ve günlerini böylece geçirirmiş.
Bir gün yine seksenlerinde bir teyze amcanın oturduğu kanepenin öbür ucuna oturmuş.
Havanın güzelliğinden falan bahsederken akşamı etmişler.
Amca teyzeyi evine akşam yemeğine davet etmiş. Birlikte bir şeyler pişirip yemişler yanında da biraz kırmızı şarap...
Amcam teyzemi yatağa davet etmiş. İkisi de yılların dulu. Neden olmasın diye düşünmüş Teyzem.
Bir iki öpüşme falan derken iş çığırından çıkmış ve bir müddet sonra ikisi de mutlu ve yorgun uzanmışlar sırtüstü.
Amcam içinden söyleniyormuş sigarasını içerken:
-Tuh be, kız olduğunu bilseydim bu kadar zorlamazdım!
Teyzem de içinden diyormuş ki:
-Hay Allah, bu yaşta becerebileceğini bilseydim külotlu çorabımı çıkartırdım.