Belli ki Serdar Denktaş bir hayli sıkıntılı bir dönemden geçiyor bu sıralar…

Aslında arazi işleri gündeme gelinceye kadar neşesi gayet iyi, açıklamalarıyla gündem olmayı başarıyordu!

Biz de yakın çevresinden öğreniyoruz, oğluna üniversite yapması için verilen araziye gösterilen tepki kendisini bir hayli üzmüş…

Sonuçta ortada bir Denktaş adı var ve hemen her üniversiteye devlet tarafından arazi tahsis edilirken iç bu kadar tepki gösterilmemişti, bunu da zaten zaman zaman dile getirdi kendisi!

Kesinlikle şunu idrak etmesi gerek;

Bu konuda kimse Denktaş adına itiraz etmiyor…

İtiraz edilen arazinin vakıf adına değil de oğlunun ortağı olduğu şirkete verilmesi!

Ve ortada fol yok yumurta yokken, üniversiteye aylar önce rektörlük binası için verilen eski hastane binasına…

Denktaş, sessiz sedasız ABD’ye gitti ve orada uzun bir süre istirahat etti…

Tansiyon sorunu olduğunu biliyoruz, umarız en kısa zamanda bu rahatsızlığını atlatır ve o coşkulu günlerine döner!

Ama hem arazi olayı hem de yüksek tansiyon normal yaşamını öyle etkilemiş olacak ki ABD dönüşünde yakın kurmaylarını toplayıp en azından Maliye Bakanlığı’ndan istifa etme kararı aldığını bildirdi…

Bunda hayli kararlıydı hatta hükümetteki yeni kabine düzenlemesini bile kafasında kurmuş, bunu da arkadaşları ile paylaşmıştı!

Hadi kimin hangi bakanlıklarda olacağını buradan yazmayalım, madem olmadı iş karıştırmaya hiç gerek yok…

Normal şartlarda olsa Serdar Denktaş blöf yapıyor derdim…

Ama bu kez blöf filan yapmıyordu!

Tabi ki kesin kararlı olsa kimseyi dinlemez kararını alırdı ama…

Çok da yanlış yapardı!

Bir siyasetçi ne kadar zor şartlarda olursa olsun hele de bir parti başkanı ise istifa etme gibi bir lüksü olamaz…

Seçimde başarısız olup istifa kararı dışında tabi ki!

Kim ne derse desin Demokrat Parti kurulduğu tarihten itibaren hep kilit parti olmuştur, hükümette olmasını bilmiştir…

Çünkü ortada bir ‘Denktaş’ ismi vardır, bu da kemikleşmiş bir yapı oluşturmuştur!

Serdar Denktaş’ın şanssızlığı çok erken yaşta İçişleri Bakanı gibi önemli bir göreve getirilmesidir…

29 yaşında bir kişi daha siyasete girdiği ilk yıllarda böyle bir bakanlık görevi yaparsa, ileride doyuma çabuk ulaşır ve en verimli zamanında da minderden kaçmaya çalışır!

Şu anda Serdar Denktaş gerekçesi ne olursa olsun şimdiki görevinden vazgeçemez, vazgeçmemelidir…

Kendisine bazen sağlam yüklenir, eleştiririz ama siyasette artık tecrübe sahibi olmuş birisinin kendisine inanmış bir kitleyi bırakmak gibi bir şansı olamaz!

Aksine asıl şimdi ülke sorunlarını çözmek için daha fazla gayret göstermeli, aldığı bayrağı ileriye taşımalıdır…

Elbette Denktaş ailesinin her bireyinin bu ülkede iş yapma hakkı vardır ama öncelik bu değildir…

Yangından mal kaçırırcasına yapılan icraatlar sadece siyasete değil kendine ve ailesine de zarar verir!

En çok da halkın yüreğinde çok önemli bir yeri olan rahmetli baba Denktaş’a…

Emeklilere müjde mi dediniz!

Yıllar önce emeklilerden kesilen vergiler var ya…

Karar mahkemeden dönmüş ama gelen giden hükümetler kesilen paraları bir türlü geri ödeyememişti!

Bakanlar Kurulu toplantısında karar üretildi ve ödemelerin başlanacağı bildirildi…

Ama ne gariptir ki bazı meslektaşlar bunu müjdeli bir habermiş gibi kamuoyuna yansıtmaya çalıştılar!

Tamam bazı basın mensupları ile hükümetin dirsek temasını biliriz de…

Bu kadarı da fazla abartılı oldu!

Bu haber müjdelik bir haber filan değildir…

Emekli insanlarımızdan yasa dışı olarak kesilen bu paralar şimdi geri verilecektir!

Hatta kesilen paraların faizi de emeklilere ödenmeli ve gerçek adalet sağlanmalıdır…

Veysel Şahin muamması!

Bu iş yörüngesinden çıkıp Yusuf Kısa-Veysel Şahin kavgasına döndü ya da döndürüldü…

Veysel Şahin’i Türkiye gazetelerindeki manşetlerle tanıdık!

Sanal bet aleminin patronuydu ve kazandığı paralar herkesin diline dolanmıştı…

Türkiye’de tutuklular listesinde olduğu yazıldı çizildi Türkiye gazetelerinde!

Sonra yakalanacağını anlayınca kaçtığı haberleri bu kez KKTC gazetelerinin manşetlerine girdi…

Açıklama yaptı, döneceğini söyledi, biraz geç de olsa döndü!

Sonra Yeni Bakış Gazetesi’nde ‘kim koruyor’ manşetleri yayınlanmaya başladı…

Sonra avukatı aracılığıyla tekzip yazısı falan!

Veysel Şahin konusunda hemen herkes bir lorumda bulundu ama asıl konuşması gereken KKTC yetkilileri bir türlü beklenen açıklamayı yapmadı, belki de sessiz kalmayı yeğledi!

Şimdi bir sürü dedikodu yapılıyor kamuoyunda…

Ama artık birileri konuşmak zorunda!

Çünkü bazı devlet yetkilileriyle ilişkileri de konuşulmaya başlandı…

Artık İçişleri Bakanlığı mı yoksa polis yetkilileri mi kimse kim!

Birisi çıksın ve açıklama yapsın…

Bu konuda bir resmi açıklama şarttır!

Hem perde gerisinde ne yaşandıysa bunları bilmek herkesin hakkıdır, hem de eğer bir suça karışmamışsa kendisinin de boşu boşuna suçlanmasının önüne geçmek için…

Bizim cebimizden öyle mi!

“Hükümet dün bazı gazetelere HER AY 20 bin, bazılarına 10 bin ve diğerlerine ise 5 bin TL ödeme yapma kararı aldı! Aynı kararın sonundaysa şu ifade var: “herhangi bir parti logosuyla PARTİ YAYIN ORGANI olarak görev yapanlara ise 3 bin TL ödeme yapılması”.Her ay bu para parti yayın organına ödenecek.

Her yıl Meclis’teki 4 siyasi partiye devlet bütçesinden katkı olarak 8,5 milyon TL civarı bir para ödeniyor biliyorsunuz değil mi? Yani Meclis’teki partilere ödenen onca para yetmiyor ve şimdi bir de PARTİ YAYIN ORGANI olanlara ilave ödeme yapılacak, üstelik bizim cebimizden öyle mi?

İnsanın derisi kalın olunca, değerlerini yitirince ne yapacağını kimse kestiremiyor!..”

(Kudret ÖZERSAY)

MESAJ KUTUSU

Sayın Serdar DENKTAŞ, öyle çabuk pes etmek yok, siz istifa ettiğiniz anda bundan en fazla partiniz zarar görür. Ama yerinize birisini yetiştirirseniz ve kıvamına gelince işte o zaman son noktayı koyabilirsiniz! Her şeye rağmen halen seviliyorsunuz!

Sayın Kutlu EVREN, Veysel Şahin olayı ve tartışmalarına artık bir son vermek için sanırız son noktayı sizin koymanız gerekiyor. Bu arkadaşın tutuklanması için Türkiye’den bakanlığınıza bir yazı gönderildi mi yoksa bunlar sadece söylenti mi?

Sayın Biray HAMZAOĞULLARI, Yeşilköy Kooperatifi’ne arka kapıdan istihdamlar yapılmaya devam ediyor ne yazık ki bunların hiçbiri kamuoyunda deşifre edilmiyor. Bölge halkı bu kurumu mercek altına almanızı istiyor!

Sayın Maksut SERİM, KKTC’de iki bakanla dirsek temasında olduğunuz konusunda mesajlar gelmeye başladı. Hala susacak mısınız yoksa artık KKTC ile olan bu yakın ilginiz hakkında kamuoyuna açıklama yapacak mısınız!

Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN, günlük gazetelere verilen devlet desteği genelde memnuniyetle karşılandı ama şu parti gazetelerini keşke listeye koymasaydınız! Siyasiler zaten bu ülkenin üstünde bir yük bir de partilerin bültenleri mi eksik kaldıydı…

Sayın Erdinç KÜÇÜKUNCULAR, bazı eski dostlarınız artık sınıf atladığınızı ve kendilerinden hızla uzaklaştığınızdan şikayet etmeye başladılar. Yükselmek elbette iyidir ama aman ayağınız takılmasın dikkat ediniz…

Sayın Ersin TATAR, olası bir kabine değişikliğinde sizin için bakanlık koltuğunun garanti olduğu konuşulmaya başlandı! Bayram sonrası artık siyaset çok şeye gebe şimdiden hazırlıklı olmanızda yarar var…

Sayın Ömer KALYONCU, Başbakanlığınız döneminde Türkiye ile olan ilişkilerde yaşanan olumsuzluklar şimdi ortaya çıkmaya başladı! Sizin de bu konuda söyleyecek bir şeyleriniz var mı yoksa geçmişe çizgiyi çoktan çektiniz mi!

Sayın Zorlu TÖRE, şu meclis konuşmalarında cinsiyet konularına değinmesiniz olmaz mı yani! Her insanın bir tercihi vardır ve buna ancak saygı duymak gerek değil mi! Memleketin çok daha ciddi sorunları var önümüzde…

Sayın Faiz SUCUOĞLU, çalışan ile çalışmayan hekimlerin artık aynı kefede olmayacağı yönündeki açıklamanız yine birilerini rahatsız etmişe benziyor! Sağlıktaki statüko biraz zor kırılacak gibi görülüyor ama mücadeleye devam…

Sayın Gürsel UZUN, iki gündür Kalkınma Bankası yönetim kurulu başkanlığından neden istifa ettiğinizi açıklamanız gereken mesajlarınız geliyor. Tamam çok iyi bir partilisiniz ama kimseden de çekinecek bir durumunuz yok ki, hadi biraz cesaret…

Sayın Resmiye CANALTAY, şu arazi tartışmaları artık kabak tadı verdi, gelin siz en iyisi bu araziyi devlete geri verin de artık bu tartışmalar bir son bulsun. Olmayacak her işte mutlaka bir hayır vardır, bunu sakın unutmayın olur mu?

Sayın Özdil Talat NAMİ, talihsiz bir kaza sonucu ağır yaralandığınızı üzüntü ile öğrendik, büyük geçmiş olsun. En kısa zamanda eski sağlığınıza kavuşacağınızdan kuşkumuz yoktur, bütün dualarımız sizinle…

Sayın Salih SAKALLI, devletin yayın organındaki çalışanlar hükümet tarafından bu kadar ilgisiz bırakılıyorsa artık şalterleri indirmenin zamanı gelmiş ve geçmiştir bile! Zira bu ülkede artık ağlamayana ne yazık ki emzik vermiyorlar…

Sayın Mehmet HARMANCI, Lefkoşa genelinde hem asfaltlama hem kanalizasyon yapımı seferberliği başlatmışken dün de çalışanların bayramlıklarını ödeyip büyük bir işe imza attınız. Yine de dikkat edin zira meyve veren ağacı bizim memlekette taşlarlar…

Sayın Suphi COŞKUN, Karpaz’ın hür eşekleri artık özgürlüğü biraz fazla abartmışlar ve köylünün tarlalarına girerek büyük zarar vermeye başlamışlar. Biliriz sizin bütçe kısıtlı ama en azından hükümetle irtibata geçerseniz belki bir katkı alabilirsiniz!

Sayın Ahmet SENNAROĞLU, ilk genel seçimlerde milletvekili adayı olacağınızı söylemeye başlamışsınız bile! Elbette en doğal hakkınız ama bu konuda biraz derinden gitmekte yarar görüyoruz. Bilirsiniz bizde erken öten horozun başına çok da iyi şeyler gelmez!