Bu hükümet atama ve zam hükümeti olarak anılmaya adaydır!
Daha doğrusu bu görüş kamuoyunun ortak görüşüdür…
Her atama ve zam kararından sonra vatandaş artık alıştığından mıdır nedir gülmeye başlamakta ama aslında içi de kan ağlamaktadır…
Zira ortada görünen elektrik ve akaryakıttır ama gerçek olan iğneden ipliğe gelen zamlardır ve marketler her gün ürünlerin fiyatlarını değiştirerek bütçelerini dengelemeye çalışmakta, bunun da altında vatandaş kalmaktadır.
Artık üç ayı deviren hükümetin hala atamalarını tamamlayamamış olması da başka bir muammadır…
Üçlü kararnamelerden bahsediyorum!
Hükümet, üçlü kararnamelere artık bir sınırlama getirileceğini söylüyor ama, bunu söylerken de atama ve görevden almalara devam ediyor…
Yani, ben partilileri atayayım sonra düşünürüz meselesi!
Helali hoş olsun diyeceğim ama artık diyemiyorum…
Çünkü içime sinmiyor demek!
UBP yaptı siz de yapın, iki yanlış bir doğru ederse o zaman mesele yok!

Atama ve ardı ardına yapılan zamlara alıştık ama bazılarını insanın içine sindirmek çok güç!
Hele de yıllardan beridir siyasette taktir ettiğiniz ve toz kondurmadığınız siyasileri sisteme ayak uydurduklarını görünce bunun adı hayal kırıklığı oluyor…
Bende şu anda hayal kırıklığı yaşıyorum!
Sevdiğim, saydığım ve taktir ettiğim bir siyasetçi olan Mustafa Arabacıoğlu’nun yaptığı son atamadan dolayı yaşıyorum bu hayal kırıklığını…
Çünkü ben onu tanıdığım günden beri, kirli siyasetin içinde tertemiz kirlenmemiş bir cevher olarak gördüm…
Sadece siyasette değil, mesleğinde ve insanlığında da…
Ama o ne yaptı?
Kardeşinin kızını kendine özel kalem seçerek, sistemin çarkları arasına kendisini bıraktı!
Ben yine de içinin rahat olmadığına kendimi inandırmaya çalışıyorum…
Umarım da öyledir!

Bir okurdan geçen hafta sonu telefon gelmişti…
“Abi duydun mu Arabacıoğlu, yeğenini özel kalem yapmış” dedi…
Vallahi de billahi de inanmadım!
Kendisine de ‘olamaz böyle bir şey” dedim…
“O zaman araştır da gör” dedi, kapattı telefonu…
20 dakika kadar bunu düşündüm olabilir mi diye!
Zira içimdeki ses ‘yanlış ihbardır’ diye haykırıyordu…
Yapacak tek şey kalmıştı bana, o da telefona sarılıp, kendisine sormaktı!
Öyle de yaptım zaten…

Telefonun ucundaki ses Milli Eğitim Bakanı Dr.Mustafa Arabacıoğlu idi…
Önce selam ve sabah sonra içimdi büyük sıkıntı yaratan o soru geldi;
“Abi yeğenini özel kalem yapmışsın” doğru mu diye sordum…
İçimden hep, ‘Allahım ne olur doğru olmasın” diye geçirdim!
Ama yanılmışım!
Doğruydu çünkü…
“Evet doğrudur” dedi kendinden emin olarak…
Açıklamasını da yaptı tabi ki…
“Benim hakkımdır’ dedi…
“Özel kalem güvenlilik ister” dedi…
Bir kez daha yıkıldım!
Demek özel kalem olmak güven ister!
Güvenmek için de aileden olmak gerek!
Yakın akraba olmayınca güvenmek olmaz!

Bilirim, Mustafa abi bu yazıdan sonra bana çok kızacak, gücenecek, belki de selamı sabahı da kesecek…
Ama şunu bilsin;
Benim kızgınlığım kız kardeşinin kızını özel kalem atayıp olası bir hükümet değişikliğinde kendisine müşavirlik hakkı tanımasından daha öte…
Gözümde çok büyüttüğüm bir siyasetçinin, güveni sadece yakın akrabalarında görmesinde ve halkın diğer kesimini ‘güvensiz’ ilan etmesinde…
Senin canın sağolsun Mustafa abi…
Ya da sayın bakanım!



“Rapor ver be aba!”


“Vatandaş Muhammet yazıyor:
"Göğüs ağrısı şikayetiyle ACİL'e gittik;
Girişte KAYIT yapan olmadı, bizi GÜVENLİK içeriye aldı;
"DOKTOR içeride değil, bekleyin" dedi HEMŞİRE;
Bir saat sonra doktor geldi, oraya gelen bir bayan arkadaşını gördü;
SOHBETE başladılar: "Alkol aldım, rapor ver be aba bana da gitmeyim işe!";
Cevap (acildeki hastalar duyuyor): kaç gün vereyim abam?";
"dört gün", "yok ben sana üç vereyim da sen gene gelin, gene veririm abam (gülüşmeler)";
Doktor oraya varmamızdan bir saatten uzun bir süre sonra bize baktı;
Herkesin yüzü asık ve oraya gitmekle ayıp ettik, kusur ettik gibi davranıyorlardı..."
Ben bu vatandaşa şikayetini Hastahane yetkililerine yazılı olarak yapmasını önerdim, doğrusu ne ise ortaya çıksın diye. Ancak dürüst bir arkadaş olduğundan, bunu buraya yazmak istedim.
Size tanıdık geliyor mu?
Mesela bu konular, yani hasta hakları da dahil hastalarla ilişkiler de tartışıldı mı sağlık kurultayında merak ediyorum...”

(Kudret ÖZERSAY)


GÜNÜN FOTOGRAFI






MESAJ KUTUSU

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU,
meslek hayatımda bazı gerçekler sonrası çok kez hayal kırıklığı yaşadım ama hiç bu kadar üzülmemiştim. Demek ki özel kalem için güvenli olsun diye sadece aileden birini uygun gördünüz. Oysa siz bizim için siyasette bir kahramandınız!

Sayın Sümer AYGIN, Girne’nin sular altındaki bugünkü durumu sizin için hiç de iyi olmadı. Şimdi muhalifler arşivlerini sel altındaki Girne resimleriyle dolduruyorlar, aleyhinize delil olarak kullanacaklar. Ayıklayın bakalım pirincin taşlarını!

Sayın Ersan SANER, UBP’de genel başkan için ibre şimdi de sizden yana dönmeye başladı. Ama bu parti içinde değil de biraz da sınır ötesinde düşünülen bir konu…Son günlerdeki bazı ikili ilişkileriniz bakalım size genel başkanlığı getirecek mi?

Sayın Sunat ATUN, genel başkanlık yarışında kendi bölgeniz olan Mağusa’da artık çok ciddi bir rakibiniz var. İlahlar şimdilik böyle istedi, ama sanırız İrsen Küçük faciasını unutmamış olsalar gerek!

Sayın Zeki ÇELER, siyaset bizim ülkede nasıl bir şey değil mi? Sizden bakanlık şoförlüğü isteyenler bile çıkmaya başlamış! Daha durun bakalım yakında kapınızın önünde kuyruklar oluşacak! Siz de hayali bakanlığa hayali istihdam vaat edin gitsin, halkımız buna alışıktır!

Sayın Faiz SUCUOĞLU,
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile dün yediğiniz yemek parti içinde de dışında da çok konuşulur hale geldi! Acaba sayın Eroğlu birilerinin kafasını mı karıştırmaya çalışıyor?

Sayın Serdar DENKTAŞ, Spor Dairesi’nin bazı kurumlara ve bet salonlarına gönderdiği yangın tüpleri konusunda bazı soru işaretleri ortaya çıkmış. Tanesi 185 TL’ye satılan binlerce tüp için ihaleye çıkılıp çıkılmadığı soruluyor!

Sayın Zeren MUNGAN, yıllardır götürü usulde vergi ödeyen küçük esnafa yeni yöntem getirildiği ve bundan böyle götürü usulün kaldırılacağını duyduk. Ne kadar ekmek o kadar köfte meselesi yani.

Sayın Hasan BAŞOĞLU, sizin maaş bazılarına fena dert oldu! Sıradan çalışanlar mesai ile birlikte sizin maaşı alırken kurumun tepesindeki bir kişinin maaşına fazlaca taktılar. Göze gelmemek için muska taşımakta yarar görüyoruz…

Sayın Ahmet SENNAROĞLU,
başkan adaylığı konusuna son noktayı koyup Büyükkonuk’ta Kemal Yılmaz’a destek vereceğinizi ilan etmişsiniz. Doğru olanı yapmışsınız, elbet sizin de zamanınız gelecek değil mi?

Sayın Cemal BULUTOĞLULARI,
Sadrazamköy’deki evler nedeniyle bir ihtilaf için Girne Mahkemesi’ne çağrılmışsınız. Bu arada berberinizi değiştirdiğiniz ve renginizin de her geçen gün açıldığı söyleniyor, hayırdır bunun sırrı nedir?

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, Şirketler Mukayyiti’nin ödemelere bir gün kala yurt dışına gitmesi nedeniyle KTHY eski çalışanları infial içinde! Umarız ödemelerin bir kısmını bugün yaparsanız, yoksa haliniz pek yaman olacak gibi görülüyor!

Sayın Bengü ŞONYA, kurultaya sayılı günler kala örgüt ziyaretlerini yoğunlaştırdığınız görülüyor. Bazı delegeler son gün karar vereceklerini söylemeye başladılar. Acaba atamaları mı bekliyorlar dersiniz?

Sayın Ümit ERHAN, yoğun bir şekilde evlilik fuarına hazırlandığınız görülüyor. Bu şartlarda evlenecek genç bulursanız ne ala! Zira artık evliliği düşünmek için gençlerin çoğu miras bekliyor.

Sayın Aslan BIÇAKLI, muhterem ağabeyinizin ölümünü üzüntü ile öğrendik. Merhuma Tanrı’dan rahmet, size ve aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler versin…

Sayın Ahmet GÜLLE, Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde yılar sonra randevu sistemine geçilecek olması kamuoyunda büyük memnuniyet yarattı. Tebrik eder başarılarınızın devamını dileriz…

Sayın Özgü ÖZYİĞİT, iki şirkete karşı plaj davasını kazanmanız kamuoyunda büyük ses getirdi. Umarız bu karar diğer kıyılara da örnek teşkil eder ve artık bazıları sahillerin babalarının malı olmadığını anlarlar…



Günün Fıkrası

İkram

Adamın biri yabancı bir şehirde, bir evin kapısını çalarak bir ricada bulunur:
- Çok susadım ve buralarda su bulamadım. Lütfen bana bir bardak su verir misiniz?
Kapıyı açan çocuk, adamın yüzüne bakarak:
- İstersen ayran getireyim, der.
Adam bu teklifi memnuniyetle kabul ettikten sonra, çocuk bir çanak ayran getirir.
Adam ayranı içtikten sonra çocuk:
- İstersen daha getireyim, der.
- Zahmet olur yavrum.
- Hayır ne zahmeti. Zaten bu ayranın içine fare düştüğü için nasıl olsa dökecektik!
Bunun üzerine, adam iğrenerek elindeki ayran çanağını hiddetle yere atıp parçalayınca, çocuk feryadı koparır:
- Anneee, kapıdaki adam köpeğin çanağını kırdı...