Geçtiğimiz gün bir mahkûmun üzerinde son model bir cep telefonu bulundu. Cep telefonu ve buna benzer şeylerin Cezaevi’ne girmesi imkânsızdır. Peki, bu mahkûma cep telefonunu kim tedarik etmiştir? Ziyaret esnasında didik didik edilen mahkûm yakınları mı, yoksa elini kolunu sallayarak dolaşan ve üzerine hiç şüphe çekmeyeceğini düşünen gardiyanlar mı? Tam bu noktada ilgi çekici bir durum daha oldu. Üzerinde cep telefonu ile yakalanan mahkûmlar 4 gün hücre hapsi alırken, bu mahkûm hiçbir ceza almamış. İşte tam bu noktada olayın boyutu da değişmiş oldu. Bu tür cezalara tabi tutulan mahkûmlar oldukça sinirli. Yani Cezaevi’nde adalet arıyorlar kendilerince. Ama balık baştan kokar. Kimse bu durumu önemsemiyor. Aslında İçişleri Bakanlığı’nın bu olayı mercek altına almasını öneririz. Cezaevlerinde yaşanan bu tür olaylara Sayın bakanımız nasıl müdahale etmeyi düşünüyor ya da ne gibi önlemler alınmasından yana?

Çok yok mahkûmların Cezaevi’ne dışarıdan para karşılığı uyuşturucuyu bile tedarik ettiğini yazmıştık. Aylar önce yazdığım o yazımı yine sizlerle paylaşıyorum. Belki Cezaevi’ndeki bu uygunsuz gidişata bir an önce dur denir. İşte o yazım;

‘’ Cezaevi sürekli skandal haberlerle gündeme gelen bir merkez haline geldi.
Öncelikle söylemek isterim ki bu iddialar bir an önce ilgili merciler tarafından araştırılmalıdır.
Evet, bu bir ihbar mıdır bilmem ama polis sanırım bu konuyu benden önce araştırmak adına hızlı davranmıştır.
Cezaevinde 273 mahkûm var. Bugün bu rakamın nerdeyse yarısı uyuşturucu madde yüzünden içeriye girmiş kişiler. Yani ya satarken yakalanmış, ya alırken, ya da içerken…

Bu satıcılar içerideyken madde bağımlılarını ve bu maddeyi kullanan içicileri zaten tespit etmiş. Bunu bilmek zaten zor bir şey değil. Argo olacak belki ama ‘kodeste’ kim kimin ne olduğunu bilir.

Satan kişiler cezaevinde tutuklu kaldığı sürece bu içicilere nasıl mal tedarik edeceğini zaten içeride anlaşıp, dışarıya çıkıyor. Ziyaret günlerinde ise eski cezaevi arkadaşlarını ziyaret mazereti ile görmeye gelerek, içerideki bu içicilere mal temin ediyorlar.

Aslında iş nasıl yürüyor diye düşünmeye kalktığınızda bunu çok net kestiremezsiniz. Orada yaşamanız, oranın düzenini bilmeniz gerek.

Cezaevine ziyaretçi olarak gelen satıcılar malın içeriye nasıl gireceği usulünü bulmuşlar bile.

Ziyaretçi girişindeki çöp kutusuna atılarak saklanan uyuşturucu, içerideki içicilerin eline sıkıştırılan bir kâğıda yazılarak haber veriliyor. Telefonların dinlendiğini bildikleri için akıllıca davranarak kâğıda yazılan notlar bırakılıyorlar ki kimsenin dikkatini çekmeden bu işi yürütebilsinler. Haberi alan mahkûm yani içici çöpü boşaltmaya gittiği zaman saklanan maddeyi çöpten alarak içeride diğer madde bağımlılarına 100 TL’ye satıyor. Piyasadan daha ucuza hem de…
Suç üzeri yakalanma riski olmadığı için uyuşturucunun cezaevinde dolaşması ya da kullanılması sorun yaratmıyor. Aslında bunun bu kadar kolay yapılmasının nedeni de cezaevindeki kameraların çalışmamasından kaynaklanıyor.

Mahkûmlar gözetlenmediklerini bildikleri için bu işi daha kolay ve korkusuzca yapıyor. Cezaevi müdürü Salahi Hoca kameraların çalışıp, çalışmadığından elbette ki haberdardır ama sanırım bu konuya çare bulamak istemiyor. Bırakın dışarıdan ziyarete gelen eski mahkûmları içerideki bazı gardiyanlar bile bu işe başlamış bile. Bu kadar suçlunun bir arada olduğu bir cezaevinde kameraların çalışmaması ve arızalarının halen giderilmemesi düşündürücü değil midir?

Cezaevi kimlere hizmet ediyor? Eğer merkezi Cezaevi’nde durum bu ise dışarıdaki durum ne olmalıdır? Denetim yapılmayan bir yerin başındaki müdür bu duruma açıklama yapar mı yapmaz mı bilemeyiz ama umarım en kısa sürede arızalı kameraları tamir ettirerek işe başlar. Yarın bir mahkûm kaçacak olsa bu mahkûmun kaçtığını hangi kameradan tespit edebilecekler? Ya da cezaevinde sürekli yaşanan kavgalarda bir yaralanma, ölüm gibi olay olsa suçlunun tespiti hangi kameradan izlenerek görülecek?

Tüm bu soruların cevabı elbette ki Sayın Salahi Hoca tarafından verilecektir diye düşünüyorum. Umarım bu sürede mahkûmlar arası bir sorun yaşanmaz çünkü işte o zaman Sayın Hoca bu durumu açıklayamaz…’’