Bugün(15 Kasım) KKTC’nin kuruluşunun 30. Yıl dönümü. Bütün KKTC vatandaşlarına ve “ben Kıbrıslı Türküm diyenlere” kutlu olsun. Bu vesileyle Kıbrıslı Türklerin özgürlüğü için verilen mücadelede, şehit olanları rağmetle anar, hayatta olanlara esenlikler dileriz. KKTC kurulması için özveriyle çalışan herkesi, başta Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif DENKTAŞ olmak üzere rahmetle ve saygıyla yad ediyoruz.

Otuz yıl önce içinde bulunduğumuz siyasi şartlar hatırlanacak olursa, KKTC’nin ilanının neden kaçınılmaz olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Kurucu Cumhurbaşkanımızın ağzından pek çok kez dinlediğimiz bu gerçekleri bir kez daha hatırlayalım.

1977 DENKTAŞ – MAKARİOS ve 1979 DENKTAŞ – KİPRİANU Anlaşmalarına rağmen Kıbrıs sorununa bir çözüm bulmak umuduyla sürdürülen müzakereler, MAKARİOS’un halefi KİPRİANU’nun tutumu nedeniyle tıkanmış durumda. Buna karşılık Kıbrıslı Rumlar işgal ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarını kullanarak, her yıl birkaç kez, uluslararası toplantılarda (BM Genel Kurulu, Uluslararası Parlamenterler Birliği, İngiliz Milletler Topluluğu vb.) Kıbrıslı Türkler aleyhine kararlar çıkartmaktaydı. Müzakere masasında eşit olduğu söylenen taraflardan biri, dünyada tanınmış devlet muamelesi görürken, diğeri ona bağlı bir Toplum olarak kabul görüyordu.

Müzakere masasının dışında da, Kıbrıslı Türklerin eşit muamele görmesini talep etmek ve Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunmazsa Kıbrıslı Türklerin çaresiz olmadığının kanıtlanması da kaçınılmaz bir görevdi. Kıbrıs sorununa çözüm bulunması yolunun, iki egemen halkın eşit koşullarda müzakere etmesinden geçtiği ve Kıbrıslı Türklerin Rumlar kadar egemen ve eşit haklara sahip olduğu, sadece müzakere masasında değil, her koşulda ve ortamda uluslararası topluma anlatılmalıydı.

Kıbrıslı Türklerin egemen bir Halk olduğunun kabul edilmesi ve çözümsüzlük halinde kendi yoluna devam edeceğinin anlaşılması için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olduğu, 15 Kasım 1983’de Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisinin oy birliği ile aldığı bir kararla dünyaya ilan edildi. Bağımsızlık Bildirisinin ayakta oylandığını gösteren fotoğrafta, bütün milletvekillerinin ne kadar heyecanlı olduğu, açıkça görülmektedir.

Bugün aynı heyecana sahip olarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatma ve güçlendirmeye çalışmak, geleceğimize sahip çıkmaktır. Kıbrıslı Türkler için insan onuru ile yaşamanın en gerçekçi yolu budur. Bütün sorunlarımıza, içine düşürüldüğümüz olumsuzluklara ve umutsuzluğa rağmen, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Halkının geleceğinin kurtarıcısıdır.

KKTC kurulduğu zaman üzüntüsünden ağlayanlar olduğunu basından öğreniyoruz. Bunların sayısı kaç kişidir bilemiyorum. KKTC kurulduğunda sevinçten ağlayanların sayısı herhalde, o zamanki nüfüsun üçte ikisinden fazladır. Bu oranı nereden bulduğumu merek edenler varsa, KKTC Anayasası’nın % kaç oyla kabul edildiğine bir baksınlar.

KKTC’ni benimsemek, siyaseten savunmak, hele hele de tanınmasını talep etmek kimilerine göre çözüm karşıtı olmakla eşanlamlıdır. KKTC’ne inanmak, güçlenmesi için çalışmakla çözüm yanlısı veya karşıtı olmanın bir ilgisi yoktur. Kendilerini çözüm yanlısı olarak pazarlayan ve her KKTC sözünü duyduklarında canı sıkılanlara, Rum tarafındaki seçimleri iyi takip etmelerini öneririm. Rum politikacılar, federal çözüm için kendi insanından destek isterken “ aksi halde Kıbrıs kalıcı olarak bölünecek” diye onları korkutmaya çalışmaktadır.

Kıbrıs sorununa bir çözüm bulmak umuduyla yapılmakta olan Toplumlararası Müzakereler KKTC kurulmadan önce başlamıştı. Halen devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda, Kıbrıslı Rumların yeni Başkanı ile müzakerelere yeniden başlamak için yapılan pek çok girişim sırasında, tekrar gündeme getirildi. Çözüm olmazsa “bir B PLANIMIZ” var mı? diye.

Kendilerini çözüm yanlısı olarak takdim eden, ama aslında “ille de çözüm”, “ne olursa olsun çözüm”, “nasıl olursa olsun çözüm” veya “ne olduğuna bakmadan derhal çözüm” yanlısı olanlar için “A PLANI” herhangi bir çözümdür. KKTC’nin uluslararası toplum içinde tanınmışlığının veya etkinliğinin artırılması çabaları ise, “B PLANI” olarak kabul edilerek, karalanmaktadır.

KKTC’nin kuruluş sürecini iyi bilenler için ise durum farklıdır. Kıbrıs Türk Halkının bir devleti vardır. Sorunlarına bu devlet çatısı altında çare bulmaya çalışmaktadır. Kıbrıs sorununa “her iki halkın da kabul edebileceği” bir çözüm bulunması, elbette bazı sorunlarımızın daha kolay çözümlenmesine yardımcı olacaktır. Aklı başında olan herkes bu gerçeği kabul etmektedir. Bu nedenle Türk tarafı samimiyetle çözüm bulma arayışlarını sürdürmelidir.

Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması çabalarının sonuçsuz kalması veya müzakerelerin çıkmaza girmesi, devletine inanan insanımız için, dünyanın sonu değildir. Çözüm bulunmazsa Kıbrıs Türk Halkı çaresiz değildir. Devletine sahip çıkarak yoluna devam edecektir. İddia edildiği gibi çözüm bulunmazsa takip edilmesi gereken bir “B PLANI” na ihtiyaç yoktur.

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN YAŞATILMASI VE GÜÇLENDİRİLMESİ, “A PLANIDIR”.