Sosyal ağları şu an için eğlence ve magazin odaklı kullanan bireyler, bu araçları kullanarak sorunlara çözüm aramaları, tartışmaları ve fikirler üretmelerini beklemek zor görünüyor.

İletişim köprüsü olarak sosyal medya

Kitle iletişim araçlarının dil kullanımlarını tartıştığımız şu günlerde, bir kez daha anlıyoruz ki medya hayatımızda önemli bir yer kaplıyor. Habersiz, dizisiz, eğlencesiz, magazinsiz ve kültürsüz bir yaşamı hayal dahi edemiyoruz. Tatile çıktığımız ilk birkaç gün “gündemden uzak” ve “habersiz” saatler geçirdiğimiz için sevinirken, sonrasında ise büyük bir açlık ile saldırıyoruz medyaya. Tabii şunu da fark etmiyor değiliz; kendimizi habersiz hissettiğimiz o birkaç günde gerek ülkeyle ilgili gerek ise siyaset ile ilgili pek de bir şey değişmiyor. Medyanın hayatımızda bu kadar vazgeçilmez bir önemi varken, fikirlerimiz üzerinde oynayabilecekleri rolleri de tartışmamız gerekiyor.

Sosyal ağların etkisi ne?
Geleneksel medya içerisinde kabul ettiğimiz gazetelerin fikir oluşturma veya kamuoyu yaratma anlamında ciddi bir etkiye sahip olduğunu biliyoruz. Peki, benzer bir etkiyi sosyal ağlardan beklemek mümkün mü? Bir başka ifadeyle, sosyal ağlar içerisinde yer alan, Facebook, Twiter, bloglar, online haber siteleri vb. insanların üzerinde geleneksel medya araçları kadar etkili olup olmadıklarını sorgulamalıyız. Zira gündem ile ilgilenmeyen, ülke sorunlarına duyarlı olmayan ve okumayan bir gençliğin internet üzerinde en sık uğradığı platformlar buraları oluyor.

Barış platformu oluşturmak

Mademki genç neslin, iletişim teknolojileriyle arası iyi ve sosyal ağları etkili kullanıyorlar, o zaman buradaki bilgi akışına, paylaşılan haberlere, fotoğraflara, videolara daha fazla dikkat etmeliyiz. Arkadaşlarımızın, yakınlarımızın bizler ile paylaştıkları şeylerden etkilenebiliriz. Güvendiğiniz bir kişinin bize bir şeyler anlatması fikrinizi daha derinden etkiliyor. Benzer bir etkiyi sosyal paylaşım sitelerinde de görmek mümkün. Yıllardır barış çalışmaları yapan birisi olarak, sosyal ağların hayatımıza girmesiyle, buraların iletişim için önemli olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz yıl sosyal ağlardan benim çalışmalarımı bulan ve bu yolla tanıştığımız Sophie Demetriou bu konuda “Cyprus: Social media as a communication bridge between Greek Cypriots and Turkish Cypriots” (Kıbrıs: Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasında bir iletişim köprüsü olarak sosyal medya) isimli bir yüksek lisans tezi yazdı. Tezin temel çıkış kaynağı; sosyal medyanın özellikle gençler arasında barış platformu oluşturmak için kullanılması oldu.

Belgesel çalışması yapılıyor

Sophie Demetriou sosyal ağlar üzerine Amerika Birleşik Devletleri’nde tezini tamamladıktan sonra Kıbrıs’a döndü ve konuyla ilgili bir de belgesel çalışması için kolları sıvadı. Geçtiğimiz günlerde benim ile bir röportaj yapan Demetriou, sosyal ağların Kıbrıs’ta uzun yıllar devam eden sorunun çözümünde kullanılabileceğini dile getiriyor. Röportaj, sohbet havasında geçtiği için aklımda kalanları sizler ile paylaşmak ve sosyal ağların barış diyalogu oluşturmakta oynayabileceği rolü değerlendirmek istiyorum.

Soruna duyarlı değiliz

Yukarıda çizdiğim genel çerçeve ışığında; gençlerin sosyal ağları iyi kullandığı ve geleneksel medyaya oranla bu platformdan daha fazla etkilendiğini bir kenara koymalıyız. Ancak, iş Kıbrıs sorununa gelir ise çevremdeki gençler ile yaptığım sohbetlerde, bu sorun birçoğunun ilgilisini çekmiyor. Dahası gençlerin bu konuda sahip oldukları bilgiler sınırlı bir durumda. Gençler sosyal ağları, yeni arkadaşlıklar edinmek, oyun oynamak, eğlenceli vakit geçirmek, başkalarının ne yaptıklarına bakmak, fotoğraf, video ve müzik paylaşmak için kullanıyor. Karışımızda böylesi bir gençlik görüntüsü varken, gençlerin Kıbrıs gibi yıllardır çözülemeyen bir soruna duyarlı olmaları beklenemez.

Uzun vadeli sonuç için yüz yüze iletişim

Çok da karamsar olmamaya çalışıyorum ancak sosyal ağlarda daha önceleri de başlayan bu tür barış ve yakınlaştırma etkinlikleri kısa vadeli etkilere sahip oldular. Uzun vadeli bir sonuç almak istiyorsak veya başka bir ifadeyle barışın sürdürülebilir olmasını arzuluyorsak, bu tür çalışmaların sosyal ağlarda başlatılmaması taraftarıyım. Şunun altını çizmeliyiz ki, sosyal ağlar her ne kadar da birçok insan tarafından takip edilse bile, güvenilirlik seviyesi geleneksel medyaya göre aynı seviyede değil. İnternette yaşadığımız bilgi kirliliğinden dolayı, bu güvenilirliğin etkilendiğini söyleyebiliriz. Ayrıca bireylerin sahte kimlik oluşturarak buralarda gerçek hayatta dile getiremediklerini söylemeleri ve yapmaları da mümkün. Dolayısıyla sosyal ağların barış köprüleri oluşturabilmesi için ilk etapta kişilerin bir birlerini yüz yüze görmesi, tanışması ve konuşması gerekiyor. Daha sonra, bu başlatılan iletişim sosyal ağlar üzerinden farklı projeler ile devam ettirilebilir ve güçlendirilebilir.

“Çatışma” doğal bir şeydir

Kabul etmeliyiz ki, Kıbrıs sorununu yüz yüze bile tartış(a)mayan gençlik, bunu sosyal ağlar üzerinden bir de ana dili olmayan bir dilde tartışması kolay görünmüyor. Dil önemli bir bariyer olarak karşımıza çıkıyor. Ana dilimizde bile yazılanları kolayca yanlış anlayabildiğimizi unutmamalıyız. Dil yapısı gereği karmaşıktır. Bu noktada fikirsel “çatışmanın” doğal bir şey olduğunu bilmek ve çözüm ararken şiddet yollarına başvurmamalıyız. Günlük yaşamımızda belki her gün değilse bile çatışmalar mevcuttur. Zaten insanın olduğu her yerde bunların olmaması garip olurdu. Önemli olan bu çatışmalara yüklediğiniz anlam ve verdiğiniz tepkilerdir.

Geneli kapsayacak projeler üretilmeli

Diğer bir bariyer ise, yazı dili ile duygularımızı kolay kolay aktaramamamız. En azından herkesin aynı seviyede başarılı olamadığını biliyoruz. Sosyal ağları şu an için eğlence ve magazin odaklı kullanan bireyler, bu araçları kullanarak sorunlara çözüm aramaları, tartışmaları ve fikirler üretmelerini beklemek zor görünüyor. Ancak toplumun genelini kapsayabilecek ve hiçbir kesimi siyasi düşüncelerinden dolayı dışlamayacak bir platform önce kitle toplantıları ile oluşturulur, sonra da sanal âleme aktarılır ise bunun uzun vadede birçok kişiyi etkileyebileceğini düşünüyorum. En azından karşı tarafa saygı içerisinde yaklaşarak bir birimizi dinlemeyi, anlamayı ve hepsinden de önemli empati kurmayı öğrenebiliriz. Yazının sonunda şunu da ifade etmeliyim ki, sosyal ağların Kıbrıs’ta devam eden sorunda bir avantajı; “karşı” taraf ile ilgili birinci elden veya alternatif kaynaklardan bilgi alabilmemiz olabilir. Bu daha fazla bireysel düzeyde olsa da, başlangıç için yeterli görünüyor.


BARIŞ PLATFORMU: Sosyal medya Kıbrıs’taki gençler arasında iletişim platformu olarak kullanılabilir. Uzun vadeli sonuç için bireylerin bir birini yüz yüze de tanıması önemli görünüyor