Memlekette bana göre 3 kesim var...
Çözüm isteyenler ama bundan siyasi rant elde etmek isteyenler...
Çözüm istemeyenler, yine siyasi rant için ayak diretenler...
Ve ortada olanlar!
İlla ki çözüm diyenlerin nasıl bir çözüm kastettikleri çok umurlarında değildir...
Çözüm olsun da nasıl olursa olsun havasındadırlar...
Sanırlar ki çözüm olunca her taraf güllük gülistanlık olacak, bütün dertler anında bitecek!
Çözüm istemeyenler genelde keskin milliyetçi çizgide olanlardır!
Aslında çözümsüzlük onlar için de ranttır, komşuyu komşu olarak değil de düşman oarak gösterme çabası içindedirler...
Bir de bunarın içinde yıllardan beridir Rumun malının üstünde oturanlar vardır...
Çünkü çözüm demek adalet demektir, hak hukuk demektir, başkasının malının üstünde oturduğun malın bedelinin ödenmesi zamanının gelmesi demektir...
Çözüm istemezler ama bunun alternatifini hiç bir zaman söyleyemezler!
Ve ortada olanlar;
İşte asıl çoğunluk oradadır...
Bir oraya giderler bir bu yana!
Çözüm ya da çözümsüzlüğün bireysel rantını değil toplumun geleceğini düşünürler...
Ve günü geldiğinde onların kutuya atacakları oylardır belirliyici olacak olan!
...
Yeni yılın ilk gününde 'çözüm' konusunu kaleme almak istedim çünkü 2016 yılının artık çözüm yılı olmasını istiyorum...
kısır bir döngü içinde debelenip duran Kıbrıs Türkü'nün en fazla çözüme ihtiyacı olan bir sürecin içinde debelenip duruyoruz...
Şimdiye kadar çözümsüzlük bizde kasaba politikacılığının şahlanışı oldu!
Kasaba politikacılığı son bulsun diye Kıbrıs'a artık çözüm gelsin istiyorum...
Ülkede yaşayan insanlar arasında adaletsizlik, eşitsizlik artık son bulsun diye çözümün ve elbette uluslararası standartların ülkemize de yerleşmesine yararı olacak diye çözüm olsun diyorum...
Yüzsüz ve arsız, kaşarlanmış politikacıların artık evlerine gidip yerine yenilikçi aydın ve yüreği ülke sevgisi dolu insanların bu ülkeyi yönetmesini istiyorum...
...
Sevgili okuyucular;
Kıbrıs Türkü, basiretsiz, beceriksiz ve kendi koltuğundan başka bir şeyi düşünmeyen politikacılar ve politikalar nedeniyle şu sıralar büyük bir moral ve motivasyon eksikliği yaşamaktadır...
Sistemi değiştirecekler diye başa geçenler sistemin birer dişlisi haline gelmekte ve kendi çıkar ve menfaatlerinden başka bir şey düşünmemektedirler...
Böylelikle mutlu azınlıklar ve mutsuz çoğunluklar arasındaki derin uçurun her geçen gün biraz daha büyümekte ve içinden çıkılmaz bir durum ortaya çıkmaktadır...
...
2016 yılının artık çözüm yılı olması kaçınılmaz bir hal almıştır!
Kıbrıs'ta yaşayabilir ve iki toplumun da çıkarlarını koruyacak bir çözüm modeli elbette kolay bir mesele değildir ama Kıbrıs Türkününün Güney'e göre çözüme daha fazla ihtiyacı olduğu da artık aşikardır...
2016'nın önce sağlık ve mutluluk, sonra  çözüm yılı olması dileğiyle...
 
 
"Benim babam 15 bin lira alıyor..."
 
Önceki gün taksicilik yapan bir vatandaş aradı...
Arka koltukta oturan müşterilerin sohbetine kulak misafiri olmuş!
Ailenin küçük çocuğunun söyledikleri belli ki kendisini biraz üzmüş ve düşündürmüş...
Çocuk yanındakilere böbürlenerek sürekli olarak babasının mal varlıkları anlatıyormuş!
Şoför arkadaşın da dikkatini çekince çekine çekine dönüp sormuş;
"Senin baban ne iş yapıyor?"
Çocuk göğsünü gere gere cevap vermiş;
"Benim babam müdür..."
Sonra da devam etmiş;
"Ayda 15 TL maaş alıyor..."
Doğru ya da yanlış, ama şoför arkadaşın son sözleri şöyleydi;
"Bu devlette memur olmak lazım..."
Sonra ben ona sordum ayda ne kazanıyorsun diye:
"Taş çatlasın 3 bin TL" dedi...
Hem de günde en az 12 saat çalışarak!
 
 
Mutlu'nun hesabı...
 
“Tartışmanın bu noktaya vardırılabileceğini hiç ama hiç düşünmezdim. Hesabı birlikte yapalım: aylık 2 bin TL maaş alıyoruz diyelim. Senede ne eder? 24 bin. Hani İngiliz dönemi matematik hesabı yapan dostlarımız var ya, 2 bin TL'yi 4'e bölüyorlar. Halbuki haftalık ödeme skalasında yıllık maaş 52'ye bölünür. 2 bin aylık x 12 eşittir 24 bin. 24 bin böl 52 eşittir 461.5 Tl haftalık. Her halükarda öyle de yılda 24 bin eder böyle de. Nereden nasıl uyduruldu anlamış değilim. Haftalık 461 olsa bazı ay 1900 bazı ay 2200 gelecek. Ama ortalama "12 ay" üzerinden yine aynı aylık maaşa denk gelecek. Lütfen... Ne olur... Bu değil en azından...”
 
(Mutlu Azgın)
 
 
“Birikim ayıp etti!”
 
CTP'i iki bakanın birbiriyle çelişen açıklamaları hala konuşulan konuların başında geliyor!
Tarım Bakanı Erkut Şahali 13. maaşların ödenebilmesi için kafasından geçenleri söyleyip Maliye Bakanı Birim Özgür de bunu anında yalanlamıştı!
CTP'li dostlar bile bu olaya hala gülüyor...
Ve bir çoğunun da söylediği şu;
"Birikim ayıp etti!"
 
 
 
Saat 11.30'da sistem kapalı!
 
Yine bir başka vatandaşın şikayeti;
Dün tam saat 11.30'da Vergi Dairesi'ne gitmiş...
Para yatıracak yani!
Dairede bir kaç kişi kalmış ve birine sormuş...
"Çalışmıyor musunuz" diye!
Aldığı cevap şu;
Sistem kapandı paydos yaptık!
Yeni yıl coşkusu bazıları için böyle bir şey işte...
 
 
Kaynak ve dayatma!
 
“Sayın Mehmet Ali Talat, SİM TV'de 13. maaşla ilgili soruları yanıtlarken “Türkiye'nin bu konuda kaynak aktarma taahhüdü yok. Bu bizim sorumluluğumuz” demişti.
Türkiye’nin önceki protokolde ayda 30 milyon TL verme yönünde taahhüdü olduğunu ve onu yerine getirdiğini ifade eden Talat, “Sorun reformlara bağlı aktarılacak olan kaynaklarla ilgilidir. Reformların hiç biri yapılmadı ki!.." diye konuşmuştu.
BU DURUMDA Türkiye'nin su dağıtımı ile ilgili görüşlerini kabul edelim diye DAYATMA yaptığı söylenebilir mi?
BU DURUMDA, CTP Parti Meclisi'nin özelleştirmeye değil ama DAYATMAYA karşı çıktığı ileri sürülebilir mi?..”
 
(Hasan ERÇAKICA)
 
 
“Vatandaşa zulüm!”
 
“Tam bir zulüm devleti…
Yahu akıl işi mi Kıb-Tek’in yaptığı, bütün bilgiler zaten sosyal hizmetler dairelerinde var. Sosyal yardım alanlar zaten yaşlı insanlar. Gönderin bir memurunuzu alsın bütün bilgileri ilgili daireden.
Hatta Mehmetçik’te 2 daire yan yana.
Yok ama amaç vatandaşa zulüm ya ille ayaklarına getirecekler insanları…
Sn. Özadam lutfen bu konuyu gündeme getirin…”
 
(Necmi KARAKILIÇ)
 

GÜNÜN KARİKATÜRÜ