Öncelikle merhabalar...

Yeni bir şeylere başlamak insanda her zaman heyecan uyandırır. Yenilenmek, yeni bir güne başlamak; güne online olmak gibi bir şey.

Bugün itibariyle yeniden yazmaya başladım. Bir gazetede köşe yazmayalı 11 sene olmuş. Gerçi o zamanlar ‘sosyal medya’ günümüzdeki olduğu kadar hareketli değildi. Günlük yazılar gazete arşivlerinde yerini alıyordu. Geleneksel gazetelerin okunma sıklığı bakımından değerinden bir şey kaybetmedi ama; internet haber portalları da şu akıllı telefonlar çıktığından bu yana daha takip edilir oldu.

Kıbrıs Time gibi online bir gazetede yazacak olmamda işte bu yenilik heyecanı ağır basıyor.

Yapmış olduğumuz bir sohbet esnasında yeniden yazmam konusunda beni yüreklendiren Gazeteci Levent Özadam’a buradan teşekkür etmek istiyorum. Elimizden geldiğince, yalın, net ve açık bir zihinle gündemi takip eden yazılar bulacaksınız Kıyı’da.

‘BAŞKANSIZ’ KALAN KKTC MERKEZ BANKASI

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın KKTC Merkez Bankası’nın halen ‘başkansız’ kalmasını eleştirerek, KKTC’nin kendi kurumlarında, KKTC vatandaşlarının getirilmesinin, sahiplenilmesinin bu makamlarda söz sahibi olması gerektiğini vurguladı.

Akıncı’nın kurduğu şu cümle önemliydi:

“Devletimizin daha ileriye gidebilmesinin önemli göstergelerinden biri de budur”

CB Akıncı önemli kurumların başında doğal olarak Kıbrıs vatandaşı olan konusunda güvenilir ve uzman kadroları görmek istiyor. Geçtiğimiz Haziran ayında görevi başındayken Türkiye’nin en büyük kamu bankaları arasında yer alan Vakıfbank’ın Genel Müdürlüğü’ne getirilen KKTC Merkez Bankası Başkanı Mehmet Emin Özcan’ı basınla tanışma toplantısında tanımıştım. O toplantının ardından bu atama gerçekleşti. Yani deyim yerindeyse kendisini görmemizle; gitmesi neredeyse bir olmuştu.

Merkez Bankası’nın kendi bünyesinde bir takım sıkıntılar olduğu gerçeğini nedense görmezden geliyoruz. KKTC vatandaşı olmayan biri bankanın başına getirilir. Hayatında belki de ilk kez Kıbrıs’a gelen bir finans uzmanı, KKTC finans sektörünün içine gelerek, KKTC’nin bir çok konularda özel durumu olduğunu farkedip anlayana kadar görev süresi dolar ve ayrılır. Diğer yanda Merkez Bankası’nın Kıbrıs’taki en önemli görevi bankaları denetlemektir.

Kendisi de bir Ekonomi Profesörü olan Hatice Jenkins bu konuda önemli bir uyarıda bulunuyor. Diyor ki:

“Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyeleri’nin bir kısmı da TC Merkez Bankası’ndan gelir. Bu üyeler tam zamanlı olarak çalışmaz, Kıbrıs’a sadece toplantıdan toplantıya gelirler. Esas görevi bankaları denetlemek olan Merkez Bankası'nın Yönetim Kurulu’nda ne ilginçtir ki BDDK’dan, yani esas görevi bankacılık sektörünü düzenlemek ve denetlemek olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan hiçbir üye bulunmamaktadır. Olması gerekmez mi?”

Sadece bu haliyle düşünecek olursak bile Merkez Bankası’nın, o hantal yapısını ortadan kaldırmak ve bankayı daha işlevsel hale getirmek için hükümetlerin ortaya koymuş olduğu bilimsel bir çalışmayı ben henüz göremedim. Bugün dünya ülkelerine bakın. Merkez Bankaları’nın en önemli görevleri arasında ülkenin para politikalarını yönetir ve para arzının kontrolünü sağlar.

Peki bizim kendimize ait para birimimiz var mı?

Her şeyimizle Türkiye’ye bağlı bir ülke konumundayız. Başta ekonomi /para konularında bile. Bakın bugün çöken müzakere sürecinden bazı kesimler açıkça bir memnuniyet içinde ‘Biz kendi kendimize yeteriz. KKTC’nin devamını sağlayacağız” diyorlar.

Öncelikle kendi hantal ve işlevsiz yapımızı düzeltmek durumundayız. Eğer bugün müzakereler Rum Kesimi’nin itirazlarına rağmen devam ediyor olsa idi; liderler belki de AB ile uyum çalışmaları içinde çözümden sonra hayata geçecek ekonomik çalışmalar kapsamında Kıbrıs Türk tarafının Euro’ya geçiş hazırlıklarını konuşuyor, tartışıyor olacaklardı.

Merkez Bankası’na ülkenin özel durumunu iyi bilen; pratik zekalı ve dalında uzman deneyim sahibi bir KKTC vatandaşın atanması, atılacak adımların başında geliyor