Gazetelerden öğrendiğimize göre KKTC Cumhurbaşkanı Sn. M. Akıncı Brüksel ziyaretinde Kıbrısta
varılacak anlaşmanın AB nin Birincil Hukuku olması gerektiğini söylemiş. Onun bu talebi Rum
müzakerecileri rahatsız etmiş.
Bu durumda AB Birincil Hukukunun ne olduğunu incelememiz yararlı olacaktır. Ancak bu konuya
geçmeden önce hukukla ilgili bazı genel bilgilere göz atmamız yararlı olabilir.
Bilindiği gibi hukuk normları arasında hiyerarşi vardır. Örneğin yasalar anayasaya uygun olma zorundadır.
Bunun gibi tüzüklerin de yasalara uygun olması gerekir. İki norm arasında çelişki varsa alttaki iptal edilir,
üstteki geçerli kalır.
KKTC de birçok yasanın Anayasaya aykırı olup olmadığı tartışılmıştır. Anayasa Mahkemesi Anayasaya
aykırı bulduğu yasaları iptal eder. Anayasaya Mahkemesinin kararına değin ortada tereddütlü bir durum
olabilir. Ancak bazı hallerde yasanın Anayasaya aykırı olduğu daha başlangıçta bellidir. Yasayı yapanlar
bunu bilmektedirler. "Dostlar alış verişte görsün" veya "Biz elimizden geleni yaptık . Anayasa Mahkemesi
iptal etti, ne yapalım?" gibi düşüncelerle geçersiz olacağını bildikleri bir yasayı yaparlar.
Hukuk kurallarında mevcut bu özellikler AB yasalarında da mevcuttur. Orada da Birincil Hukuk , İkincil
Hukuk ve daha alttaki hukuk kuralları vardır. Alttaki kurallar üsttekilere uymak zorundadır. Orada da
geçersiz olacağı açıkça belli olan kuralların oluşturulma olasılığı vardır. AB geçersiz olacağını bildiği bir
anlaşmayı politik nedenlerle destekleyebilir. Uyanık olup kendini korumak ilgili devlete düşer.
Önce Birincil Hukukun ne olduğunu anlamaya çalışalım. AB, devletler arasında anlaşmalarla kurulmuş bir
birliktir. AB kurulurken devletler arasında yapılmış anlaşmalar ve daha sonra tüm üye devletlerin oy
birliği ile kabul ettiği anlaşmalar ve tüzükler AB nin Birincil Hukukunu oluşturur. AB ye katılan devletler
bir katılım anlaşması ile Birliğe katılırlar. Doğal olarak bu katılım anlaşmaları da Birincil Hukuka dahil olur.
AB de Birincil Hukukun yanında bir de her devletin kendi parlamentosunda kendi ülkesi için kabul ettiği
yasalar vardır. Bu yasaların AB nin Birincil Hukukuna aykırı olması mümkün değildir. Hele birliğin bağlı
olduğu 4 temel özgürlüğe aykırı yasa yapmak söz konusu olamaz.
AB devletlerinden biri, AB Birincil Hukukuna aykırı bir yasa yaparsa ne olur? Herhangi ilgili taraf bu
yasayı Lüksenburgda bulunan Avrupa Birliği Adalet Divanına ( ABAD ) götürebilir ve ABAD da yasayı iptal
eder. Tıpkı bizim Anayasa Mahkememizin yaptığı gibi.
Kıbrısta devam eden müzakereleri bu açıdan değerlendirelim. Çetin müzakereler sonunda bir anlaşmaya
varılırsa bu anlaşma Kıbrıs devletine ait bir iç anlaşma mı olacak yoksa AB Birincil Hukuku mu olacak? İç
anlaşma olursa AB Birincil Hukukuna aykırı olduğu için iptal edilmesi gündeme gelecektir. Dolayısıyla bu
sorun Kıbrıs Türk halkı için hayati bir sorundur.
İki tarafın kabul ettiği ve referandumlarla onayladığı bir anlaşmanın iptal edilme ve geçersiz hale gelme
olasılığı ciddi bir sorun değil mi? Bunca gayret sonunda yapılan bir anlaşmanın daha sonra bir mahkeme
kararıyla iptal edilmesi ve Kıbrıs Türk Halkının haklarının silinmesi nasıl bir ortam yaratacak dersiniz?
2
Kıbrısta bir çok kişi "İmkansız . Böyle bir şey düşünülemez bile " diyecektir. Ancak tarafsız bir AB
hukukçusunun görüşünü almaya kalktığınız zaman size bu olasılığın ne kadar yüksek olduğunu
söyleyecektir. Hatta bu sonucun kaçınılmaz olduğunu söyleyebilir.
Bunun nedeni 2004 yılında yapılan Kıbrıs Cumhuriyetinin AB ye katılım anlaşmasının AB ni Birincil
Hukukuna dahil olmasıdır. Eğer yeni anlaşma da Birincil Hukuka dahil olursa sorun yok. Fakat olmazsa
yeni anlaşma eski katılım anlaşmasına uymak zorunda olacaktır. Eski katılım anlaşmasına veya AB Birincil
Hukukunun herhangi bir maddesine aykırılık saptandığı anda yaptığımız yeni anlaşmanın bize hak
tanıyan kuralları geçersiz olacaktır.
Bu olasılık büyük mü? İlk anda insana böyle bir olasılığın çok uzak olduğu düşüncesi gelebilir. Halbuki
tarafsız bir hukukçuya sorulduğu zaman bu olasılığın çok büyük olduğunu, daha doğrusu yapılacak
anlaşmada Türk Halkına hak tanıyan maddelerin iptalinin kaçınılmaz olduğunu söyleyecektir.
Bu nedenle varılacak anlaşmanın AB nin Birincil Hukuku haline getirilmesi son derece önemlidir. Bunun
yapılmaması halinde anlaşmanın AB nin Birincil Hukuk kurallarına aykırı olup olmadığı tartışma konusu
olacak ve bu konuda karar verme yetkisi ABAD da olacaktır.
O zaman ABAD ın lehimize karar verme olasılığı yok mu diye sormak zorunda kalırız. Hemen yanıt
verelim. Maalesef yoktur. Çünkü Kıbrıs Cumhuriyetinin 2004 Katılım Anlaşması başka bir vesile ile ABAD
gitmiş ve yorumlanmış durumdadır. ABAD Kuzey Kıbrısın Kıbrıs Cumhuriyetine ait bir yer olduğuna,
Kuzeyde de Rum yasalarının geçerli olduğuna ve Rum Mahkemelerinin karar vermeye yetkili olduğuna
karar vermiştir.
ABAD ın Kıbrıs katılım anlaşmasını yorumlaması Orams davası nedeniyle gerçekleşmişti. Orams davası
öncelikle İngiliz Yüksek Mahkemesinde tartışılmıştı. İngiliz Yüksek Mahkemesi 2004 Katılım Anlaşmasını
yorumlamış ve Kıbrısta Kıbrıs sorununu giderecek bir anlaşma yapılıncaya değin AB yasalarının Kuzey
Kbrısta uygulanmayacağına karar vermişti. Rum Yönetimi bu konuyu daha üst mahkeme olan ve AB
yasaları ile ilgili nihai kararı verme yetkisi olan ABAD temyiz etti.
Orams davası ABAD da tartışılırken çeşitli kuruluşlardan görüş istendi. Bu kuruluşlardan birisi de AB nin
kendisi idi. AB Komisyonunun Mahkemeye sunduğu görüşleri okuyan bir kişide en küçük bir tereddüt
kalmaz ki AB, Rum Kıbrıs Cumhuriyetini tüm Kıbrısın devleti olarak kabul etmektedir. Yani Kıbrıs
Cumhuriyeti ile KKTC arasındaki sorunlar katılım anlaşmasına göre bir iç sorun olabilir. Yapılacak anlaşma
eğer AB Birincil Hukuku haline getirilmezse bir iç hukuk olarak kabul edilip Birincil Hukuka aykırı olup
olmadığı tartışılacak ve aykırı olduğu ölçüde iptal edilecektir.
2004 ü izleyen yıllarda Kuzey Kıbrıs, AB Komisyonunda AB nin genişleyeceği alanlardan biri olarak kabul
edilmekte idi. Daha sonra genişleme alanı olmaktan çıkarıldı ve AB ye dahil, geliştirilmesi gereken
alanlardan biri haline getirildi. Bir iç alanın merkezle yaptığı anlaşmanın kendiliğinden katılım anlaşması
veya Birincil Hukuk haline gelmesi söz konusu olamaz. Dolayısıyla Kıbrısta müzakereler sonunda varılacak
anlaşma Kıbrıs Cumhuriyetinin 2004 yılında yaptığı ve Birincil Hukuk haline gelmiş olan Katılım
Anlaşmasına tabi olacak ve ona aykırı olduğu ölçüde iptal edilecektir. Kıbrıs Türk Halkının önem verdiği
hemen tüm hakların bu yöntemle ortadan kaldırılabileceği açıktır.
3
Bu çıkmazdan kurtulmanın tek yolu yapılacak anlaşmanın AB nin Birincil Hukuku olacağı konusunda
taraflar arasında önceden anlaşmaya varılmasıdır. Bunu gerçekleştirmenin en uygun yollarından biri ise
Kıbrısta yeni bir devlet kurulması ve bu devletin yeni bir katılım anlaşması ile AB ye katılmasıdır.
Ne var ki Rum Yönetimi her fırsatta yeni bir devlet kurulmasına razı olmadığını ve yeni bir katılım
anlaşmasını kabul etmeyeceğini ifade etmektedir.
O zaman sormamız gerekiyor. Yeni bir devlet kurulmasının ve bu devletin yeni bir katılım anlaşması ile AB
ye katılmasının Rumlar açısından sakıncası nedir? Galiba sakıncası varılacak anlaşmanın gerçekten
uygulanacak olmasıdır.
Bu koşullarda kendi müzakere heyetimize de şunları söyleyelim. Varılacak anlaşmanın AB nin Birincil
Hukuku olmasını talep etmeniz son derece isabetli oldu. Ancak bu talep anlaşmanın herhangi bir şartı
olmamalıdır. Tüm anlaşmanın geçerli olması için gerekli bir ön koşul olmalıdır. Bu konuda mutabakat
sağlamadan diğer konulara geçmenizin bir anlamı yoktur. Çünkü bu çaba saf Türkleri aldatmak için
yapılan bir egzersizden başka bir anlam ifade etmeyebilir.
AB nin yaklaşımı , uygulamaya konmamış doğrudan ticaret tüzüğü ile verilip yerine getirilmemiş diğer
sözlere benzeyebilir. Bir AB görevlisine niçin Kıbrıs Türk Halkına verilen sözlerin yerine getirilmediğini,
niye doğrudan ticaret tüzüğünü uygulamadıklarını sormuştum. Bana "Uygulayamadık çünkü yapılan tüzük
Katılım Anlaşmasına aykırı idi. Hukukçularımız bu konuda görüş verdiler. Yasaya aykırı bir iş yapamazdık”
dedi. O zaman kendisine : “Koskoca AB, yasaları bilmiyor mu ? Yasalara aykırı söz mü veriyor, tüzük mü
yapıyor? Yoksa Kıbrıs Türklerini çok saf bulduğu için aldatma yönüne mi gidiyor?" diye sordum. Bu
soruma henüz bir yanıt alabilmiş değilim.
Yukarıdaki görüşlerin Birincil Hukuk konusundaki tartışmalara katkıda bulunmasını ümit ediyorum.
Taner Erginel
Emekli KKTC Yüksek Mahkeme Başkanı