İşte Güney Kıbrıs’da yaşanan Bankacılık krizinin anımsattıkları:
Kıbrıs’da uzun yıllardır gündeme gelen çözüm planlarından sonuncusu olan ve Referanduma sunulan Annan Planının ekonomi bölümünü detaylandırmak üzere Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum Teknik Komiteleri yoğun bir toplantı sürecinin içindeydiler, yıl 2004. Referanduma sunulmadan önce ekonomi ile ilgili pek çok açıkta kalmış konunun netleşmesi en azından görüşülmesi önemliydi, zaman kısıtlı ve süreç gergindi.

2004 yılı başlarında çeşitli konularda bilgili, deneyimli, uzman onlarca Kıbrıslı Türk, katkılarını herhangi bir maddi katkı beklemeden ortaya koymakta gece gündüz demeden zamanını uzmanlığını bu tarihi dönemde ortaya koyuyordu. Mevcut kısıtlarımız ve imkanlarımız ölçüsünde geleceğimizin; en iyi, maksimum faydayı elde edecek, şekilde uzun vadeli bakış açısıyla şekillendirilmesine katkı koymanın dayanılmaz hazzı tüm yorgunlukları, gerginlikleri yok ediyordu.

Ekonomi konusundaki görüşmelerde, Kıbrıs Türk görüşmecileri benim, Kıbrıs Rum görüşmecileri ise Maliye Bakanı Markos Kyprianou başkanlığından toplanmaktaydılar. Bu görüşmelerde, Rum tarafı sürekli Kıbrıs Türk ekonomisinin faturasının büyüklüğüne dolayısıyla, ekonomide halen büyüyerek devam eden sorunlarımıza, zaaflarımıza ilişkin yorumlar yapıyor, sorular soruyor ve ortaya çıkacak faturanın büyüklüğüne dikkat çekmekteydiler. 2004 yılı başında en zayıf yönlerimiz olan (ve halen de öyle olan ya) hantal kamu yönetimi, verimsiz subvansiyonlar, bütçe açıklarımız, borçlarımız, verimsiz devlet işletmelerimiz, altyapı yatırım ihitiyaçlarımız”, sağlık sistemimiz, ve daha pek çok konuda yaşamakta olduğumuz sorunlarımız gündeme gelmekteydi. Bu noktada da özellikle Kıbrıs Türk Bankacılık Sisteminin yeniden yapılandırma ihtiyacının boyutlları tartışma konularının başında gelmekteydi.

2004 yılında Annan Planı kabul edilirse taraflarca bilinmesi gereken bir maliyet olan bankacılık sistemimizin yapılandırma maliyetini ortaya koymak için BM aracılığı ile IMF uzmanlarından destek istemiş ve yapılandırma sürecimizin maliyetini Gizli bir raporla ortaya koymuştuk. Tabi ki bu Rapor referandumdan sonra Kıbrıs Rum tarafı ile de paylaşılacaktı. Bu raporun varlığını bilen Rum görüşmecilerin bu maliyeti öğrenmek için verdikleri uğraş müthişdi. Özellikle, adamızın iki tarafındaki Merkez Bankalarının birliştirilmesi komitesinde yapılan görüşmelerde karşı tarafa Kıbrıs Türk tarafının yaşanan bankacılık kriziden büyük dersler edindiği ve sektörde yeniden yapılandırma başlattığı, bu yapılandırmanın sağlam temellerde devam ettiği, Türkiye’nin bu konuda teknik ve mali desteğinin çok önemli olduğunun altı çizilmekteydi.

Kıbrıslı Rum görüşmeci heyetindeki Merkez bankacılara; Türk Bankacılık Sistemiden aşağıdaki “öğrenilen dersler”i edindiğimizin avantajını kullandığımızı defalarca anlattık 3 ya boyunca.

1)Ülkede Ekonomik gelişme ve istikrar için sağlam bir bankacılık sistemi olmazsa olmazdır.
2)Sorunlar çözümlenmeden bırakılırsa bankacılık sektörünün yapılandırılmasının maliyeti korkunç yükselmektedir.
3)Sektörde yerleşmiş bazı alışkanlıklara karşı düzenlemelerin güçlü ve sürekli bir şekilde yapılması gereklidir.

Tabi ki defalarca anlatmamızın ve bu derslerin altını cizmemizin nedeni vardı. Amacımız, bankalarımızın yeniden yapılanma sürecini sağlıklı izleyecek bir Merkez bankası şubesini kabul ettirmekti. Bunun bir ihtiyac olduğunu bilimsel bir şekilde ortaya konunca özel bir şubenin olması konusuna sıcak bakılmıştı da.

Bugüne dönersek, o dönemde, Rum görüşmecilerin öğrenmek için çok uğraş verdiği “Kıbrıs Türk Bankacılık Sisteminin yeniden yapılandırma maliyeti yanında, Güney Kıbrıs’da bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılma maliyetininin boyutu ve Güney Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın içinde bulunduğu çıkmaz endişe vericidir.

Ancak, Kıbrıslı Türkler, bu tablo karşısında gereksiz ahkam kesmek, zaman kaybetmek yerine yıllardır ötelenmekte olan ekonomik ve sosyal sorunlarımızın çözümüne yönelik tedbirleri hızla uygulamaya başlamalıdır. Bununla birlikte; 2000’li yılların başında ülkemizde yaşanan bankacılık krizi ile birlikte başlayan Kıbrıs Türk Bankacılık Sisteminin yeniden yapılandırma sürecinin sağlıklı, siyasetin dışında devam ettirilmesinden, “öğrenilen dersler”i de sürekli hatırlayarak, taviz verilmemelidir.