Bu kadar yeter!

Dalga geçmeye devam etmeyin bizimle!

Hükümet edecekseniz edin. Ya da yapamıyoruz gidiyoruz deyin!

Kurumlarımızı çalıştırmanın yolu onlara yeni siyasi atamalar yapmak değildir. Yandaşlara kıyak emeklilikler ayarlayıp koltukta azıcık daha zaman geçirmek hiç değildir!

Birinin mal mülk, bankaya borç davası varmış, öteki ona kefilmiş...

Bir başkası siyasi parti kuracakmış, öbürü sektörlere can suyu sağlayacakmış.

Biri egemen eşit devlet yaratacakmış, diğeri federasyon işini çözecekmiş.

Ne yapacağınızı değil, şimdi ve burada, tam da içinde bulunduğumuz süreçte, ne yaptığınızı görmek istiyoruz artık!

Yalakalanmalar, birbirine sırnaşmalar, laf ola birbiri ile dalaşmalarınız bittiyse görevlerinizi kimin verdiğini, ne için maaş alıp kimin yarattığı koltuklarda oturduğunuzuhatırlayıverin artık.

Düşünemiyorsanız bu işte bir sıkıntı vardır çünkü sizde bir had aşma sorunu ortaya çıktı demektir. Bu sizin için tehlikelidir.

KKTC bir mafya teşkilatı değildir.

KKTC Kıbrıs’ın kuzeyinde ne kadar birbirine saygı duymayı unutmuş, insan haklarından nasibini almamış insanların ülke yöneticisine dönüşmeleridir.

Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayanlar bir koyun sürüsünden ibaret değildir. Burada insanlar, yasal ve demokratik hakların adil bir şekilde paylaşıldığı bir düzende yaşamak ister. Sağdan soldan ama halktan gelmeyen talep hatta direktiflerle, memleketi olduğundan başka bir şeye dönüştürmekte emeği geçen herkese gerçekten yazıklar olsun!

Eğer varsa bu türden uğraşları herkese de yazıklar olsun…

Gerçekten bizleri şu içinde bulunduğumuz hal olmayan hale sokanlara lanet olsun!

Yollarımızı, çevreyi, aydınlatmayı, imarı, ekonomiyi, siyaseti, adil olabilmeyi bir türü planlayamamış ve sadece biyat etmek ve ettirmek üzerine kurgulanmış bir düzeni sürdürmenin kendi koltuk sevdalarını zorla devam ettirmek anlamına geleceğini zannederek iş çeviriyorlar.

***

Tek bir adım atmadan bir ton laf geveleyeceğinize gece sokağa çıkın, bakalım önünüzü görebiliyor musunuz?

Gündüz sokağa çıkın bakalım çukurlardan kaldırımlar ya da yollarda ilerlemek mümkün müdür?

Sahillere gidin bakalım nasıl çöpten, pislikte denize girebilecek yer bulabilecek misiniz?

Peşkeş çektiğiniz sahillere konumlanmışlar size bir kahve ikram edip bedava konaklama mı sağlıyorlar? Anayasa oraların halka ait olduğunu yazsa bile siz bildiğinizi yapın o halde.

Marketlere, restoranlara gidin, konfeksiyon ya da elektronik eşya satıcılarına gidin… Fiyatlara bir bakın bakalım asgari ücretlinin veya kamuya istihdam edilen gençlenin ayın sonunu getirmesini nasıl sağlayabileceksniz bir fikir verin.

Denetimsizlik yüzünden büyük balıklar olarak sizler, altınızdakileri öbek öbek yutarken, sizlerin besledikleri de yutabildiklerini kâr sayarak peşimizde koşuyorlar.

***

Şeker Bayramı’nda turizmin hareketlilik yaşadığını söyleyerek övünen Turizm Bakanı’na ise sormak çok önemlidir esasında…

Hangi turizm, nasıl bir kalite-fiyat karşılıklılığı ile ve ne kadar sürdürülebilir?

***

İşte siz baylar!

Bugünü kurtaralım yarına Allah kerim…

Lakin hala göremiyorsunuz.

Başınızı kuma gömdüğünüz yerden çıkın, çıkarın da dışarıda kelelerin havada uçuyor olduğunu görün ey seçilip de elini taşın altına koyanlar, koyuyor olanlar ve koyacak olanlar!

Dr. Çiğdem DÜRÜST