Bu başlığı altı ay önce okusaydım, ben de: ’’Bir bu eksikti, hareketlerden ve liderlik mücadelelerinden bıktık usandık.’’ derdim.

Ama şartmış.

Hareket başka, lider olmak başka imiş.

Toplum önderi olmak ise bambaşka imiş.

Yaşayan bir toplum önderimiz ne yazıktır ki yok!

Geriye, toplumu ve/veya siyaseti yönlendirecek hareketlere ve içlerinden doğacak potansiyel lider adaylarına umut bağlamak kalıyor.

Ama gelin görün ki, hemen her hareket, ya siyasetin gazabına uğruyor ya da siyaset yapmaya başlayınca özünden uzaklaşıyor, hedefinden sapıveriyor.

İçlerinden çıkarıp da ilan ettikleri lider ise, çarpık sisteme hızlıca uyum sağlıyor, liderlik kimliğini bırakıp seçmeninin tabanına hitap eden bir siyasi kimliğe sıkışıp kalıyor.

Birileri çıkıp, ülkemizde liderlerin olduğunu da savunabilir.

Ancak, gelin görün ki, ülkemizin durumu ortada iken, pek de başarılı olamadıkları da aşikardır.

Bunun başka ispatları da vardır.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde neredeyse her üç seçmenden birisinin ya kararsız olması ya da sandığa bile gitmeyecek olması durumu en çarpıcı ispatlarındandır.

Bir başka ispat da, yapılan hemen her ankette, siyasilere duyulan güvenin diplerde olmasıdır.

Ülkemizdeki mevcut hareketlere ve siyasilere baktığımızda, toplumun tüm kesimini kucaklama potansiyelinden uzaklar.

KKTC’de suni olarak üretilen ve gerek içeriden gerekse dışarıdan güdümlenen ‘’sağ’’ ve ‘’sol’’ köşelerinde bir konum elde etme gailesi hakim hemen hepsinde.

Dolayısıyla, ülkemizde ne geniş tabanlı bir hareket ne de herkesi kucaklayan bir lider var.

Ancak, ülkemizin ve toplumun bunlara olan ihtiyacı her geçen gün artıyor.

Üreten, kendi ayakları üzerinde duran bir ülkede yaşamayı herkes istiyor.

Dünyanın tanıdığı ve kabul ettiği bir ülkede yaşamayı herkes istiyor.

İnsanının, doğasının, gençlerinin ve geleceğinin önemsendiği bir ülkede yaşamayı herkes hayal ediyor.

Dünyanın geleceğinin şekillendirilmekte olduğu şu zaman diliminde, Akdeniz’in sularında erimeye mahkum olmayı kimse istemiyor.

O zaman, değiştirmek gerekiyor.

Değişimi zorlayacak bir hareket gerekiyor.

Değişimden korkmayacak, yüreği cesur olacak bir lider gerekiyor.

Toplumun duygularını suiistimal etmeyecek, toplumun sırtından geçinmeyecek, bir dediği öteki dediğini tutacak, toplumla dalga geçmeyecek, toplumu kutuplaştırmayacak bir lider gerekiyor.

Yönetmeyecek, yönetilmeyecek, güdümlenmeyecek, gütmeyecek, ama toplumuna ve halkına hizmet edecek, bu topraklarda uyuyan ve uyutulmuş potansiyellerimizi uyandıracak bir lider gerekiyor.

Bu toplum küçük bir kara parçasında, küçük bir nüfusla var olma mücadelesinden hiç vazgeçmemiş ise,

İçinden doğacak bir hareketin, bağrından çıkaracağı bir liderin, belki de bir ‘’önderin’’ tohumları Akdeniz’in bu bereketli coğrafyasında elbet bir gün yeşermeyi başaracaktır.

Başarmak, öncelikle kendimize inanmaktan geçiyor…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899