Ayşe Dönmezer’in kulakları çınlasın;
YAGA’yı kurarken büyük bir heyecan içindeki ilk basın toplantısına katılmıştım.
Şu sözleri hala kulaklarımda;
“KKTC’ye yatırım yapacak olanlar artık bürokrasi ile uğraşmayacaklar…”
Çok eleştirilen CTP-ÖRP hükümet döneminin eseriydi YAGA’nın kuruluşu…
Kulağa da ne kadar hoş geliyor değil mi?
Yatırımcı gelecek buraya milyonlar akıtacak ve bütün bürokratik işleri YAGA üstlenecek…
İlk başlarda da fena çalışmadı ajans…
Sonra çok erken saptı amacından, siyasilerin oyuncağı haline geldi…
Ya da istihdam merkezi!
Şu andaki tablo şudur;
KKTC’de gelen yatırımcı geldiğinden bin pişman!
Bir çoğu kaçmak için fırsat kolluyor, yeni gelmek isteyenler ise küçük bir araştırmayla YAGA’nın hiç bir işe yaramadığını öğreniyor…
Geçenlerde YAGA konusunda Başbakan Yorgancıoğlu’na gönderdiğimiz bir mesaj burada yatırım yapan bir işletmenin genel müdürünün ilgisini çekmiş, yaşanan sıkıntıları kaleme almış ve bizimle paylaşmış…
“Sayın Levent Özadam,
29 Ocak Perşembe günü mesaj köşenizden, Başbakan Yorgancıoğlu’na ilettiğiniz mesajdaki
tespitinizin doğru olduğunu belirtmek isterim. Bu bağlamda yatırımcı gözüyle, bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum.
Belki biraz iddialı olacak ama devletimizin hiçbir kurumu maalesef istenilen kalitede hizmet
verememektedir. Kurumlar arası iletişim eksikliği yanında, birbiriyle çelişen yasalar/tüzükler vardır.
Kendi içimizdeki tüm problemlerin yanında, ambargolar altında olan, direk uçuşların olmadığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yabancı sermayeli yatırımcıların gelmesini beklemek biraz saflık olur düşüncesindeyim.
Normal şartlarda, dünyanın en güzel sahillerine ve iklimine sahip güzel adamıza, tüm dünyadan yatırımcıların yatırım yapmak maksadıyla hükümetlerin kapılarını aşındırması gerekirdi.
Bugün itibariyle sanayide bir elin parmaklarını geçmeyecek yabancı yatırımcı gelmiştir. Turizmde ise 5 yıldızlı yabancı otel yatırımcısı 5-6 tanedir. Bu yatırımcılar da koşarak buraya gelmemişlerdir.
Yatırımcı için en büyük tuzak,” gelin size yer veriyoruz, teşvik veriyoruz” deyip, yatırımcıyı buradaki bürokrasi ve kurumlar arası kaosun içine çekmektedir. Yatırımcı bürokrasi içinde boğulmaktadır. Ve zar zor gelen bu yatırımcılar geldiklerine bin pişman olmaktadır.
Güneşin ve rüzgarın bol olduğu ülkemizde hala daha alternatif enerjiye geçmek için ilgili yasalar yapılamamıştır. Turizm yatırım bölgesi ilan edilen yerlere devletten gelmesi gereken hizmetle planlamalar yapılmadan yatırımcılar yatırımlarını yapmak üzere davet edilmiştir. Gelen yabancı yatırımcılar, iş süreçleri boyunca bir daireden diğer daireye süründürülmüştür.
Hiç abartmadan, mütevazi şekilde anlattığım bu trajikomik olayları sonlandırma ümidiyle, 2008 yılında CTPÖRP hükümeti döneminde, yatırımcıları ülkemize çekebilmek için YAGA kuruldu.
Yasada YAGA’nın amacı şöyle geçmektedir;
” Ülkenin ekonomik kalkınmasında gereksinim duyulan yatırımların artırılması için yatırım yapılmasını özendirmeye yönelik yatırımı yönlendirme ve tanıtım stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanması, yatırım ikliminin iyileştirilmesine katkı sağlanması ve yatırımların doğru ve etkin yapılabilmesi maksadıyla” kurulmuştur.
YAGA direktörü müthiş yetkilendirilmiş ve müsteşar pozisyonuna oturtulmuştur. Yatırımcının herhangi bir dairede işi zora girmiş ise o daireye müdahale yetkisi bile
verilmiştir.
Dünyadaki gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerde mevcut olan bu sistem, tüm yatırımcıları ümitlendirmişken maalesef YAGA işlevsellik kazanamamış ve mevcut hantal bürokrasi, bu kurumun da eklenmesiyle daha da hantallaşmıştır.
Bunun nedeni YAGA’nın gerekli gördüğü kurumlara müdahale etme yetkisi ve yasada kendisine tanınan işin takibi, diğer bakanlıklara bağlı kurumların hoşuna gitmemiştir. Kurumlar statükolarını (kendi cumhuriyetlerini) korumak adına YAGA’nın
müdahalelerine sert tepki göstermişlerdir. Mevcut düzenlerinin bozulmasından korkmuşlardır. Bu süreçte maalesef, Başbakanlık ve Başbakanlığa bağlı YAGA kafasını kuma gömmüştür. YAGA’nın kurulması aşamasında ümitlenen yatırımcılar bir hayal kırıklığı daha yaşamıştır…”
 
(foto-yaga 2008)
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Hasan SADIKOĞLU, herkes üstü kapalı yazıyor biz daha açık yazalım. İskele Belediyesi’nden size çok yakın birisi iş adamlarının paralarını daha erken alabilmeleri için Kaya Artemis’te 9 bin TL tutarında aile boyu tatil de dahil rüşvet teklifinde bulundu. İşadamı dürüst çıktı rüşveti vermedi ama aracını satarak işini halletti…Gerisi size kalmış artık!
Sayın Sunat ATUN, Resmiye hanım ile birlikte demir ticaretine başlamışsınız. Hayırlı işler bol kazançlar temenni ederiz ama Mağusa’da tanınmış bir işletmenin elamanlarını transfer etmeniz iş dünyasında çok hoş karşılanmamış diyorlar. Bilirsiniz ya bu dünya etme bulma dünyasıdır…
Sayın Zeren MUNGAN, eğitimde yarı yıl tatili başlar başlamaz öğretmenler hazırlık ödeneklerinin ne zaman ödeneceğini soran mesajlar göndermeye başladı. 900 küsur liralık ödenekler de az para değil yani, muhakkak bir yaraya derman olur değil mi?
Sayın Hasan YÜKSELEN, bir eğitim kurumunun başında bulunan velilere para konusunda yazdığınız not biraz etik dışı olmadı mı? Sırf bu yüzden çocuğunu okuldan almak isteyen onlarca aile var bilesiniz. Yok ‘ben emir kuluyum’ derseniz işte o zaman siz de haklısınız...
Sayın Hakan DİNÇYÜREK, çöpten enerji konusunda bu hafta ihaleye çıkılacağını duyduk. Peki sizin bundan haberiniz var mı? Bununla birlikte KKTC’nin artık bir çöp merkezi olacağını biliyor musunuz? Bu işin ardında hangi bakan ve vekiller var? Sorular çok ağır değil mi?
Sayın Yusuf KISA, gazetenizin iki gün önce attığı bir manşet yüzünden başınız çok ağrıyacağa benziyor. Hiç belge olmadan bu tür haberler asparagas yazılıp manşete çekilir mi? Başman ailesi bunu hiç hak etmemişti doğrusu!
Sayın Ekin ADADEMİR, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için iş adamlarından oluşan güçlü bir ekiple bölge toplantılarına başladığınız gözlemleniyor. Bir kaçıyla konuştum heyecan doruktaydı. Hadi bakalım gazanız mübarek olsun…
Sayın Ahmet BENLİ, iş adamı Erdinç Küçükuncular’a açmak istediği simitçi dükkanına izin vermeyince herkese şikayet etmeye başladı bilesiniz. Park yeri sorunu konusunda belediye olarak bir formül üreterek bir kez daha düşünmekte yarar görüyoruz.
Sayın Ali GÜLLE, önce Mağusa sanayi bölgesinden bir arsa sonra da Kalkınma Bankası’dan kredi alarak ticarete atılmaya hazırlandığınız söyleniyor. Bakalım başarılı bir sendikacılık döneminden sonra ticarette de aynı başarıyı yakalayabilecek misiniz? Hayırlı işler dileriz…
Sayın Tözün TUNALI, bonzai kullanımının serbest bırakılması konusunda bir televizyon kanalında yaptığınız açıklamalar haddinden fazla ses getirdi. Bu konuda Hollanda örneği düşünülebilir ama bize uyar mı işte o biraz tartışılır değil mi?
Sayın Hasan BARBAROS, bölge halkını da yanınıza alarak Akıncılar yolunun yeniden yapılması için Meclis önünde eylemler planladığınız söyleniyor. Haksız da değilsiniz, bu ülkede ağlamayan bebeğe meme vermiyorlar…Bu arada isteğinizde yerden göğe kadar da haklısınız…Yol değil patates tarlası mübarek!
Sayın Günay ÇERKEZ, külliye inşaatının hızla yükselişi gözlerden kaçmıyor. Bu arada inşaatın tepesinde sadece Türkiye bayrağı var. Bölge halkının dikkatinden kaçmamış bir de KKTC bayrağı konulmasını istiyor.
Sayın Ertan BİRİNCİ, dün sabahın 6’sında bütün arkadaşlarınızı organize edip çorba içmeye çağırdınız ama partiye siz katılmadınız. Bir çoğu haftaya Pazar gününe misilleme yapmaya hazırlanıyor bilesiniz…
Sayın Biray HAMZAOĞULLARI, çok yakında bölgedeki eşek kavgası siyasileri birbirine düşürecek gibi görülüyor. Bir kaza çıkmadan devreye girip sükuneti sağlamak size düşüyor artık değil mi?
 
 

GÜNÜN FOTOĞRAFI

 
--------------------------------------------------------------------------------------------
Günün Fıkrası
 
Sosis
 
 Babası çocuğuna güzel bir iş kurmak için paçaları sıvamış. Ancak oğlan salak olduğu için hiç bir işi beceremiyormuş. Babası ona ne iş bulduysa hepsini elini yüzüne bulaştırmış berbat etmiş. En sonunda babası tam otomatik bir sosis fabrikası kurdurmuş. Çocuğunu elinden tutup, bari işi öğrensin diye hemen fabrikadaki bir sosis makinesinin başına götürmüş.
- "Bak oğlum" demiş. "Buradan böyle öküzü yolluyorsun... Aha diğer taraftan sosis olarak çıkıyor, bu kadar basit anladın mı?". Çocuk dinlemeden başını sallamış, sallamış ta... sonra babasının yüzüne salak salak bakmış ve;
- "Peki buba, buradan sosisi goysak, öteki taraftan öküz olarak çukar mu ?" diye merakla sormuş. Babası hemen cevaplamış:
- "Maalesef evladım, o teknoloji bir tek senin ananda var..."