Covid-19 raporu ve Cumhurbaşkanı’na gönderilen iki buçuk sayfalık rapor üzerine pek çok tartışma oldu.

Hükümetin konuyla ilgili ciddiyetsiz olduğu, bilim kurulu denilen olgunun gerçek anlamda ne kadar bilim kurulu olarak kabul edilebileceği vs. vs..

Elbette hazırlanan bir raporun ne kadar ciddi olup olmadığı ve buna benzer başka değerlendirmeleri sayfa sayısı ile yapılamaz.

Kaldı ki raporun geçicisi de olur mu bilemedim!

Bugüne kadar geçici bir rapor ile ben hiç karşılaşmadım, hazırladığım raporlarda da geçici bir rapor hazırlanabileceği fikri aklıma bile gelmedi.

Çünkü adı üstünde eğer bir şeye rapor diyorsanız o, olmuş bitmiş bir şeylerin hazırlık safhasından son tahlilde gelinen son adımına kadar yapılan ve yaşanan her şeyin ayrıntılı bir şekilde ifadelerinin yer bulduğu bir belge niteliği taşıyan evrak olarak düşünülür. Bir de sonuç ve öneri üretmesini beklersiniz. Kaldı ki eğer bu raporlamada ciddi ve kurumsal bir mantık var ise daha da ciddiyetle hazırlanmalıdır.

Covid-19 raporu yazma görevi birisine verildiği zaman yurdumuzda Covid-19’un görülmeye başlama biçiminden başlanarak o andan itibaren atılan her adımın ve o adımların neden atıldığının, bu adımların işleyen ve işlemeyenlerinin işleyenlere dair hangi sonuçları ortaya çıktığının olumlu ve olumsuz etkileri ile birlikte değerlendirilmesi; işlemeyenlerin ise neden işlemediğinin ya da neden işlemediğini düşündüklerinden yerine nelerin belirlendiğini ve bunların nasıl sonuçlar oluşturduğunun anlatılması gerekliydi.

Buna ek olarak Covid-19 olağanüstü sürecinden itibaren kontrol altına alınma biçimi, kontrol altında kalmasının sürdürülebilirliğinin nasıl sağlandığının ve nasıl sağlanacağının ifade edilmesi beklenir raporda.

Buna ek olarak kamu ve özel sektörlerde, halkın sivil yaşamından tutunuz resmi alanların nasıl çalışmaya devam etmelerinin planlanacağına kadar ayrıntılandırılmalıdır.

Sağlık başta olmak üzere, eğitim, dışişleri, turizm, maliye ve ekonomi gibi alanların, bundan sonra nasıl ve neye göre çalışmasının planlandığı belirlenmeli; belirlenenler ışığında bakanlıklara ait görev ve yetkilerin isimlendirilerek ayrıştırılması ve ortak çalışılacak alanların hangi görev dağılımı ile nasıl çalışacağının gösterilmesi gerekliydi.

Bunların hiçbirini içermeyen bu rapor, zaten geçici olduğu için bir raporda olması gereken sonuç ve öneriler bölümlerinin de bulunmayışını bir eleştiri noktası olarak değerlendirmemiz yersiz olacaktır.

***

Görülen odur ki hükümet bu raporlamada zamanı etkin kullanamamış kısıtlı imkanlar veya farklı nedenlerle bazı sıkıntılar yaşamıştır.

Yaşanan sıkıntıya bağlı olarak da rapor nitelikli verilen evrakın başlığına geçici eklenerek zaman kazanılmak istenmiştir.

Cumhurbaşkanının bu raporu isteme yetkisi vardır.

Buna bir tarih aralığı ekleme yetkisi de olmalıydı.

***

Raporun “Bilim kurulu tarafından hazırlanmış bir rapor niteliği taşımamasının herhangi bir açıklaması olabilir mi?” sorusuna verilebilecek bir yanıtımız sanırım yoktur. Çünkü eğer raporlamayı bir kamu görevlisine bırakmış olsalardı belki hazırlamakla görevlendirilen memurun rapor hazırlamak hususunda birikimi olmamasını bahane gösterebilirdik. Yine de ortada adına bilim kurulu dedikleri bir kurul varsa bunun birkaç kez düşünülmesi gerekiyor galiba.

Hal böyle olunca, devletimizin raporlamalara ve istatistiksel verilere erişmek hususunda geçmiş tecrübelerinin olmayışı, teknoloji ve bilişim sistemlerini yeterince etkin kullanamıyor oluşundan dolayıdır ki bu eleştirilere hep takılı kalmak durumunda kalacağız. Ne acıdır ki bu eleştirileri bertaraf edecek herhangi bir çalışmamız da, bunların kısa hatta orta vadede de herhangi bir iyileştirme sağlayacağımıza yönelik çalışma yaratamayacağız.

Acı ama gerçek olan KKTC’nin ciddi anlamda sistemsel devrimlere büyük ihtiyacı vardır.

Kamuda yasama ve yürütmenin işleri daha ciddiye alması, ekonomik kaynakların günübirlik işler yerine geleceği de düşünerek aktarımların yapılması bunun için de akıl kullanılması gerektiği şarttır.

Ukalalık değil, akademik birikimle yazıyorum bunları…Naçizane.

Dr. Çiğdem DÜRÜST