Hükümette alınan kararlar, sanki pandemi de bahane edilerek tatlı tatlı protokol gereğini yerine getirmeye doğru adım adım gidiyor.

Olsun tabi…

Verilen sözler, atılan imzalardan şaşılmasın(!)

Polis teşkilatı, genetik uzmanları, motorlu araç muayene istasyonlarının hafif hafif özele kaydırılması, çalışma izinlilerin çalışma izinlerinin uzatılmasına dair kolaylaştırıcı bazı işlemler falan…

Özelleştirme, düzenleme, araya başka güzellikler katma filan…

Her şey hayatımız daha kolay olsun, daha güvenli olsun, daha sağlıklı olsun, daha refah içinde yaşayalım, kendimizi daha güvende hissedelim diye…

Ama gece olunca sokaklardaki lambaların yanmadığı, 1 yılı aşkındır Lefkoşa Burhan Nalbantoğlu Hastanesi önündeki kamera yakınlarındaki mezarlık derinliğindeki çukura benzer kaç çukurun yollarımızda derinleşmeye devam ettiği ve buna benzer yüzlerce sorunun çözümlerinin bulunmadığı memleketimizde bizim hayatımızı güzelleştirmeye çalıştıklarını inanmamızı beklemiyorlardır herhalde. Geçtiğimiz günlerde, içinde bulunduğumuz süreçte kaygı düzeylerimizin hem bireysel hem de toplumsal olarak tırmanışta olduğundan da bahsetmiştim ya, cinnete çeyrek var durumunu aştık hızla ilerliyoruz.

***

Herkes çok yorgun ve bezgin.

En çok Sağlık Bakanı ve Başbakan yorgun. En azından TV’de öyle görünüyorlar?

Yani biz de öyle görünüyoruz ama onlarınki daha önemli tabi…(!)

Bu perişan oldu görüntüsü altında yatan nedenin ne olduğunu çok net biliyorum: Sistemsizliğimiz ve düzensizliğimiz.

Hani bir ata sözümüz var ya, akılsız başın cezasını ayaklar çeker diye…

İşte tam olarak o!

Bir düzen ve sistemi kalıcı olarak yarım asırdır oturtamamış olmamızın cezasını çekiyor siyasetçiler de biz de. Ne gariptir ki bundan ders almış da görünmüyorlar.

Sistemsizliğin yarattığı karmaşa, her işimizi daha ürkütücü hale getiriyor.

Kamu işleyişindeki sistemsizlik, kararnameler ile iyice sarpa sarmış, yürütmedeki karmaşayı iyice darmadağın etmiş, kamuda idare ve çalışanlar arasındaki koordinasyonu mahvetmiş durumda…

Gelgelelim bir çaba, bir gayret, bir telaştır sormayın iktidarda da muhalefette de. Görseniz, son 6 ayda memleketteki her türlü soruna anında müdahale edilmiş de parça pinçik ufak tefekler kalmış, son olarak onları toparlamaya çalışacaklar sanıyorsunuz…

Yok öyle bir şey…

Hala dağınığız!

Hatta eskisinden bile dağınık…

Üstelik artık tek sorunumuz Kıbrıs sorunu çözülecek mi, çözülmeyecek de değil… Pandemi sorunumuz var, pandemide çöken sektörler sorunumuz var, yurttaşlığı bekletildiği için mağdur olanlar var, çiftçiler var, emekçiler var, ek mesailer var, engelliler var, okullar var… Var da var…

Sonuçta yolunda giden tek konu, hasta insan sayısının azlığıydı. Artık o da yok!

***

Bakanlar Kurulu da, laf aramızda, sanki bizimle değil bu süreçte… Cidden bazen başka bir yerde yaşıyorlar da kendilerine iletildiği kadarıyla muhatap olabiliyor veya en büyük ihtiyaçları öncelikli alıyorlar gibi görünüyor…

Mesela şu bulaşıklığı yüksek hastalık ilanı gibi gereksiz ve zaten bilinen bir şey için hiç mesai harcamadıkları gibi…

***

İşler çığırından çıkmadan şu dağınıklık düzelse de bir planlama düzenine girilebilse çok şık olurdu. Ne yazık ki seçim telaşı nedeniyle bu bir süre daha olamayacak. Ve biz daha çok dağılıp ne olup bittiğini iyice kavrayamaz hale geleceğiz.

Anlamadığımızdan demokratik haklarımızı kullanmayacağız. Demokrasiyi kullanamadığımızdan gerek de kalmayacak varlığımıza…

Sonra zaten gitsek de aynı, kalsak da aynı olacak…

Aslında gene gitsek de kalsak da bir pozisyonunda mıyız yoksa kendi memlekette…

Yok oralara girmesem iyi ederim. O yüzden susuyorum…

Dr. Çiğdem DÜRÜST