Sendikalı akademisyenler eğer gerçekten akademisyenseler ve akademiye, mesleklerine saygıları varsa ada yarısının yuksek öğreniminin içinde olduğu bataklığı kurutabilirler! Ancak ada yarısında akademideki rezalete sessiz olan akademisyen oranı ezici bir çoğunluk. Peki eleştiren varsa onu nasıl değerlendirmeli? Diyelim ki eleştiren kamu üniversitesinde çalışıyor, sendikalı, üniversitede pozisyonu yüksek. Eleştirileri genelde doğru. Böyle bir kişi nasıl değerlendirilmeli:

Hemen her söylediğinin arkasından “az sayıda akademisyen bunun dışında” veya “istisnalar var” diyor mu? Diyorsa otomatik olarak aslında ada yarısı oligarşisinden sayılan herkes istisnaya dönüşüyor ve kimse eleştirinin hedefinde kalmıyor. Yani “sen hariç, ben hariç bu söylediklerim” alt metninde herkes hareketsiz kalma lüksüne sığınıyor, çünkü onlar istisna. Halbuki istisnalar birleşse, ya da öyle güçlü yeri tutan gerçekten sendikayı arkasına alıp eleştirdikleri konusunda örgütlense birçok şey değişir.

Maaş meselesini eleştiriyor gibi görünüp, dengesiz maaşlardan sonra yüksek maaşlı kamu öğretim üyelerini de dünya (yani batı) standartları ile kıyaslıyor mu? Öyle bir durum varsa yüksek maaş az üretim meselesini önemsizleştirip zihinlerde en yüksek maaşlıları bile “ mağdur” pozisyonuna düşürmüş olmuyor mu? O zaman zaten gerçekten çok maaş az üretim konuşulamaz kılınıyor. Değişim için akademik üretimsizliğin en ön mesele yapılması gerekiyor. Araştırmasız akademi olmaz, çürük elmaları ancak kaliteli araştırma talebi ile (parayla satın alınan makalelerle değil) eleyebilirsiniz. Mesele dünya standartı altına maaşınızdan önce dünya standartı altında üretiminizdedir. Çünkü ülke standartlarında eviniz ve en lüksünden arabalarınız, çocuklarınızı özel okula yollayacak paranız vardır. Yani sizler dünyadaki akademisyenlerin standartının pek de altında yaşamamaktadırlar.

Bütün eleştirilerinin sonu “biz burada kendi başımıza hiçbirşey düzeltmeyiz”, “eleştiriler birşey değiştirmez” noktasına mı geliyor? Öyleyse oligarşinin klasik ”eleştirmenleri” ve düzenden beslenenleri dışında yeni birşey görmüyorsunuz. Hep eleştirmek ve “çözülmez” demek hangi projenin fonudur artık bu ada biliyor değil mi? Yıllardır “yıkmak dışında bir önerisi olmayanların” söylem iktidarında yaşıyorsunuz, sonuç: Elektriksizlik. Bugün artık ortaya çıkması icin çabaladıkları yapıda “vasıfsızlıktan” şikayetçiler.

Akademide eleştirip “değişmez” diyen sözde eleştirmenler eğer varsa, ada yarısı kendine hatırlatmalı: akademi, ekonomiden eğitime hayatın her alanında “nasıl daha iyi bir yaşam” sorusunu kurgulayan yerdir. Bu herşeyi eleştiren ve “çözülemez” diyenler size komşu ile nasıl barışacağınızın da planını çizmek yerine ”federasyonu” slogan diye atıyor. Komşu bu bilgisizler takımı yüzünden bir 40 sene daha anlaşma manlaşma imzalamaz, ele geçirmek umuduyla çökmesini bekler. Öyle de yapıyor (onlara da yar olmayacağı, o planın da absürt ötesi olduğu konu dışı ama not düşmeye değer elbet).

Unutma ada yarısı, herkesi işaret edip dururken, federasyon ve çözümün en fazla karşısında olanlar daha kendi üniversitelerinde kaliteyi getirme yetisini geliştirememiş olanlardır. Sor ada yarısı, “eleştirip çözüm önermeden en yükseğinden maaş neden çekiyorsunuz? Değiştirmiyorsunuz çünkü değiştirmek istemiyorsunuz.