Neslimizin yaşadığı şu filmlerde izlemeye alıştığımız bilimkurguvari hastalık dalgaları toplumsal olarak da bireysel olarak da psikolojik sağlığımızı olumsuz etkilemeye devam ediyor.

Özellikle son günlerde açılan sınır kapılarımızın, uluslararası tehditlerle daha çok haşır neşir olmakla bizleri yüzleştirmesi çok ama çok kötü oldu. Vaka sayısı artıyor, algılarımız Covid-19’undaha ürkütücü bir hal aldığı haberlerini sorgusuz kabul ediyor!

Toplum ruh sağlığı, toparlanmaya yüz tutmuşken, tekrar olumsuz etkileniyor!

İnsanların gerçek ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyi bilmeyen, asıl görevini çoğunlukla unutmuş olan geleneksel siyasal iktidarsa ne yazık ki işe yarayacak, toplumu sakinleştirebilecek açıklamaları yapmaktan da aciz. Alınacak önlemleribelirlemekten de…

Önlem alma yetisizliğinin güvensizlik yaratması, verilen olumlu mesajların da silik kalmasını destekliyor elbette…

Buna kulak verin ve bizler kendimizi koruyalım!

Eğer kendinizi kötü hissediyorsanız, bilin yalnız değilsiniz!

Çevrenizde pek çok insan sizin gibi depresif olabilir veya değişken ruh halleriniz hem kendiniz hem de çevreniz ile ilgili olarak sizleri endişelendiriyor olabilir. Bu endişelenme hali hem kendiniz hem de başkalarına yönelik olduğu için günün büyük bir kısmında kendinizi tanımakta güçlük çeker gibi hissedebilirsiniz.

Çünkü rutin hayatımız sekteye uğradı. Düzenlerimiz değişti. Birçok beklenti ve hedefler boşa çıktı. Planlarımız bozuldu. Planlarımızı ertelemek zorunda kaldık.

Tüm bunlar travmatik algılarımızı artırmış olabilir.

Ne kadar sağlıklı bir birey olursak olalım, depresif, kaygılı, iç huzursuzluğu yaşayan, acı hissedermiş gibi duygular yaşamamız böylesi durumlarda inanın ki hiçten.

Tüm bunlar beraberinde, stres, kaygı, korku, bunaltı, endişe, panik, öfke, tahammülsüzlük, gerginlik, umutsuzluk, huzursuzluk, suçluluk, çaresizlik gibi duyguları da taşıyabilir.

Ebette son derece insani ve olağan tepkiler bunlar. Hatta bu duyguları hissedebilmek sizleri koruyan birer savunma kalkanına bile dönüşebilir bilinçliyseniz ve duygunuzu tanımlayabiliyorsanız.

Endişe bunların abartılı ve sürekli olması halinde yaşanmalı ve bir uzman desteğine başvurma zamanı geldiği anlaşılmalıdır.

İçinde bulunduğumuz sürece bağlı olarak tetiklenen bu duygular unutmayın ki işlevsel tutumları da açığa çıkarıyor. Kendimizi ve çevremizi korumak adına harekete geçme ihtiyacımızı güçlendirebilir. Bunu sonuca odaklı, imkanlarını tartabilen bir tutumla sürdürebilirsek anlamlı olur.

Bunu yapabilmek oluşan stresle başa çıkmak için harekete geçerken, karşılaşılan riskin net olarak çerçevesini belirlemekle başlar.

Dikkat ediyor musunuz ki, salgın kaygısı sosyal medyada keyif alınan paylaşımları bile azalttı.

Belirsizliğin ortaya çıkması ve rutinimizin bozulmasıyla ‘kayıp’ kaygılarımız artış gösterdi. Bu sevdiklerimizin kaybından ekonomik kayıplara kadar büyük bir yelpazeyi oluşturuyor.

Bunun yaşamak elbette çok zordur.

***

Bunun için devletin de gerekli önlemleri alması, toplum sağlığı ve güvenliğine dair adımları daha yoğun atması, ekonomik kaygıların minimum şekilde yaşanması için halkın daima yanında olduğunu hissettirmesi gerekir.

Oysa medyada intihar, cinayet ve hırsızlık haberleri artışta. Cumhurbaşkanımız polis sayısının eksik olduğunu anlatıyor… Doktor yok, hastane yok, ilaç yok… Yok, yok, yok…

Umutsuzluk ve mutsuzluk derinleşiyor.

Gelecek artık daha da belirsiz!

Çözülmüşlüğün dibine çok az var! Son çırpınışlar son günlerdeki eylemler bir de kaleme alınanlar…

Oysa çözüm için taaa 15 Mart’tan bu yana planlanacak birçok adım vardı. Orta vadeyi hedefleyen projeler üretilebilirdi.

Sanayimizi, iç turizmimizi, iç ticari hareketliliğimizi artırarak, yerli malı kullanmaktan kendi kaynaklarımızı artırmaya teşvik edecek pek çok politika üretilebilirdi. Teşvik kaynaklarının bir kısmı geçimini sürdürecek, belki oy potansiyeli olabilecek bireyleri desteklemekten öte yurdumuzu ve/veya devletimizi destekler bir anlayışla tasarlanabilirdi.

Oysa artık çok geç sanırım. Kaynakları tükenen devlet, bir de seçim paradoksu içinde çok daha zor günler yaşayacak, yaşatacak ve bireylerle toplumun ruhsal dengelerinin daha da bozulmasına kaynaklık edecek gibi duruyor.

Bu sadece bir öngörüdür! Yine de ciddiye alıp almamak size kalmış…

Dr. Çiğdem DÜRÜST