YÖDAK’ta yaşanan kepazelik ortada…

Hasret Balcıoğlu, toplumun gözünün içine baka baka profesör olduğunu yutturdu!

Daha doğrusu yutturduğunu zannetti…

Başta YÖDAK Başkanı olmak üzere kendinin oraya atanmasında imzası olanlar suskunluğu seçti!

Sonuçta evraklarının sahte olduğu ortaya çıkınca da ülkeye giriş yaparken tutuklandı…

Bu konuda biz kendi görevimizi yaptık!

Artık konu yargıdadır ve bundan böyle kendisi hakkında yorum değil ancak haberlerini yaparız…

Adaletin son sözü ne olacaksa da ona saygı duyarız!

Bu arada YÖDAK sonunda pes ederek ülke genelinde tüm profesörlerden belge istedi…

Profesör oluncaya kadar olan tüm diploma ve belgelerin 15 Eylül’e kadar YÖDAK’e iletilmesi istendi!

Tabi ki bu akademik kariyere sahip olanlar fena halde köpürdü…

Ne oluyoruz diye birbirlerine sordular!

Birkaç akademisyen belgelerini gönderdi ancak çoğunluk belli sebeplerden dolayı göndermedi, kendilerine yeni bir süre belirlendi…

Bu konuda bundan sonra top hem üniversitelerde hem de YÖDAK’ın kucağındadır!

Bu süreç yaşanırken ardından başka isimler de iddia edilmeye başlandı…

Hatta içlerinden birinin görevinin halen YÖDAK’ta olduğu da söyleniyor!

İsim çok da önemli değil ama kim olursa olsun…

Eğer o akademik makama gelinceye kadar ortada bir sahtekarlık söz konusuysa doğal olarak o da bunun hesabını vermelidir!

Bunu en çok da akademisyenlerin kendileri öncülük etmelidir…

Bu konu tüm meslekler için böyledir!

Kendi içindeki çürük elmaları belirlemek ve onu sistemin dışına atmak ayaklar altına alınan mesleklerin de önünü açacaktır…

Bir de yıllardan beridir söz konusu olan intihal olayları var!

Burada akademik hırsızlıktan bahsediyoruz…

Bir elin parmaklarından daha az akademisyen uzunca bir süre konuyu takip ettiler, yorumlar yaptılar ama sistem hırsızları içenden atacağına, sahtekarların peşine düşenleri atmayı yeğledi ve böylelikle bu tür hırsızlar artarak devam etti!

Burası bir eğitim adasıdır ve ülke ekonomisine de büyük kaktılar sağlamaktadır…

Daha güvenilir bir eğitim sistemi kurulmadıkça da sektöre hep soru işaretleri ile bakılacak ve bundan da sadece eğitim değil toplumun geneli olumsuz etkilenecektir!

Bu arada öğrendik ki YÖDAK Başkanı Avcı bundan böyle kurulacak olan Tıp Fakültelerine izin vermeme kararı almış…

Kime sormuş danışmış hangi kıstaslara göre böyle bir karar üretilmiş…

Bu karar hadsizliğin daniskasıdır!

Bu ülkede önemli yerlere gelmiş, bünyesinde binlerce öğrenciyi barındıran üniversitelerimizin Tıp Fakültesi izni için sırada bekletilmesi üniversiteler için büyük bir darbe niteliğinde olacaktır…

Bu konuda soru şudur:

Yeni Tıp Fakültelerini YÖDAK mı istememektedir yoksa Tıp Fakültesi olan bazı üniversiteler mi?

Ortada bir basık ve empoze mi vardır!

Bu konuda gösterilen gerekçe ülkedeki hekim fazlalığıdır…

Tamamen saçma sapan bir görüştür bu!

Bu ülkedeki üniversitelerde okuyan öğrenciler arasında Türkiye’den ve üçüncü dünya ülkelerinden gelen öğrenciler ezici bir çoğunluğa sahiptirler…

Eğer ülkede hekim fazlalığı var diye yeni Tıp Fakültelerine izin verilmeyecekse dışarıdan gelecek olanların günahı nedir!

YÖDAK bunun da hesabın vermelidir, vermezse de vermesi sağlanmalıdır…

NOT: Birkaç gün yurt dışında olacağımızdan yazılarımıza kısa bir süre ara veriyoruz. 3 Ekim 2022 Çarşamba günü yine ayın sayfada buluşmak dileğiyle sağlıcakla kalın…(L.Ö.)

MESAJ KUTUSU

Sayın Erdal ÖZCENK, ülkenin öncü eğitim kurumlarından olan DAÜ’de bazı akademisyenler içlerindeki çürük elmaların temizlenmesi için girişim başlatmanızı içeren mesajlar göndermeye başladılar. Umarız hassasiyet gösterip gerekli işlemleri gecikmeden devreye sokarsınız…

Sayın Ali PİLLİ, yerel seçimlerde hangi adayı destekleyeceğiniz konusunda kafanızın bir hayli karışık olduğu konuşulmaya başlandı. İntikam almak için iyi bir fırsat olabilir ancak yerel seçim sonuçlarının genel seçimleri de etkileyeceğini bir kenara yazmakta yarar var değil mi?

Sayın İbrahim BENTER, Dr. Küçük müzesi konusunda duyarlılık gösterip bu binada bir elaman çalıştırma görevini üzerinize aldığınızı memnuniyetle öğrendik. Ancak nedense bu konuda yaptığınız girişimler sonucunda net bir cevap alamamışsınız. Demek ki bunlar müzeyi ebedi olarak kapatmaya kararlı görülüyorlar…

Sayın Ersin TATAR, külliye yapımı konusunda Cumhurbaşkanlığının müdürü bile olumsuz görüşler ortaya koymaya başladıysa burada mutlaka bir terslik var demektir. Ha keşke bu konuda Saray çalışanlarına çon önceden bir brifing verseydiniz çatlak sesler çıkmayacaktı!

Sayın Dursun OĞUZ, çok yakında şu anki makamınızın değişebileceği ihtimali konusunda çeşitli iddialar yapıldığını biliyor muydunuz? Bu sıralar sürpriz kararlara karşı hazırlıklı olmak gerekiyor, haberiniz olsun istedik!

Sayın İzlem Gürçağ ALTUĞRA, yanan devlet laboratuarının yeniden hizmete girmesi için başlattığınız girişimler memnuniyetle karşılanıyor. Bu arada artık poliste yıllardan beridir bekleyen dosyayı da yargıya göndermek için ilgili kurumlara ziyaret gerçekleştirmeye ne dersiniz?

Sayın Tuluy-Ömer KALYONCU, pek muhterem annenizin vefatını üzüntü ile öğrendik. Merhumeye tanrıdan rahmet, sizlere ve tüm aileye sabırlar dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler nasip etsin…

Sayın Gülşah Sanver MANAVOĞLU, şu anda kırgın olduğunuz partinize dönüş sinyalleri verdiğiniz konusunda siyasi kulislerle yorumlar yapılmaya başlandı. Bu konuda karar üretirken aileye de danışmak, büyüklerin de görüşünü almak iyi olacaktır!..

Sayın Tufan ERHÜRMAN, külliye için artık ok yaydan çıktı geri dönüş de çok zor. Kulislerde eğer Cumhurbaşkanı seçilirseniz bu binada çalışıp çalışmayacağınız yönünde sorular sorulmaya başlandı. Tam da uzmanlık sorusu değil mi?

Sayın Turgay HİLMİ, G.Mağusa hastanesinde anjiyo cihazının olmadığını tespit edince Almanya’daki dostlar ile irtibata geçip girişimde bulunmuşsunuz. Eminiz ki bir kez daha tuttuğunuz koparacak ve bu büyük eksikliği gidereceksiniz, Allah ne muradınız varsa versin…