Sayın Kudret Özersay, yoğun ve dopdolu akademik geçmişi ile, diplomasi ve hukuk alanındaki tecrübeleri ile, KKTC’nin yetiştirdiği önemli bir siyasi kimlik olarak ön plana çıkıyor.

Önce arşivlere kısaca bir göz atalım:

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın müzakere heyetinde yer alan Özersay, 2010 yılında, üçüncü cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun döneminde, Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi görevine atanmıştı.

Aralık 2011 idi. ‘’Sizi bilmem, ama bu vekiller beni temsil etmiyor.’’ diyerek, aktif olarak siyasete atılacağının ilk sinyallerini de vermişti.

Hemen akabinde, Toparlanıyoruz Hareketi (Temiz Toplum Derneği)’ni kurdu. Öyle bir hareket başlatmıştı ki, değil Rum basınında, İngiliz Lordlar Kamarası’nda bile gündem olmuş, hakkında konuşulmuştu. Sadece üniversite amfilerinde değil, yollarda ve halkın arasındaydı artık.

Sistemi eleştiriyor olması gerekçesiyle, Cumhurbaşkanı Eroğlu ile yaşadığı fikir uyuşmazlığı sonucunda tercih yapmak durumunda kaldığında görevinden istifa etti.

Müzakerelerin 2014 yılı içerisinde yeniden başlaması üzerine, 8 Şubat 2014 tarihinde KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu tarafından Kıbrıs Türk tarafının müzakerecisi olarak atandı.

Nisan 2015’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağımsız aday olarak giren Özersay, Toparlanıyoruz Hareketi’nce hazırlanan ve imzaladığı Toplum Sözleşmesi’nin kendisi için bağlayıcı olduğunu da her fırsatta vurguladı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı %21’lik oy oranı ile ilk siyasi sınavını başarı ile verdiğine inanmış olacak ki, Sayın Özersay, Ocak 2016 yılında Halkın Partisi’ni KKTC siyasetine kazandırdı.

Tek başına iktidar olmak için yola çıkmıştı.

Özersay’ın partisi, Ocak 2018 KKTC Parlemento seçimlerinde aldığı %17.08 oy ile 3. Sıraya yerleşerek, Cumhuriyet Meclisi’ne 9 milletvekili dönderebildi. Beklediği bir sonuç değildi.

2018 seçim hazırlıklarında: ‘’Söylediğimiz şeyleri yapmamıza imkan vermeyecek bir koalisyon ilişkisine girmektense, muhalefette kalmayı tercih ederiz.’’ demişti Sayın Özersay.

Sonrası malum.

Dörtlü koalisyon görüşmeleri, bakanlıkların ve yetkilerin paylaşımı…

Günümüze dönelim:

Anladığım o ki, Sayın Özersay, Halkın Partisi’nin tek başına iktidar olamayacağını zaten biliyordu.

Buna rağmen, idealist, hedeflerine kilitlenmiş, temiz siyasetin temsilcisi, ülkenin beklenen ve gerçekten ihtiyacı olan lideri profilini sergilemekten geri kalmadı.

Dörtlü koalisyonda iken, seçimlerde sıkça vurguladığı ‘’kimini mahalleye, kimini mahkemeye’’ sloganının erozyonuna mani olamadı.

Meclis çatısı altında siyaset yapmak, hiç de kolay değildi.

Nitekim, gerek oy oranı gerekse milletvekili bazında kendi partisinin yarısından daha az potansiyeli olan Demokrat Parti’nin tecrübeli ve ‘’kurt’’ siyasetçisi Sayın Serdar Denktaş ile aşık atamadı.

Ekonominin dizginlerini de DP’ye kaptırmıştı zaten.

Herkesçe malumdur ki, Halkın Partisi’ni ciddi oy kaybına uğrattırdı.

Sadece oy vermeyenlerden değil, kendisine ve partisine oy verenlerden, hatta partisinin içinden de birçok tepkiyi göğüslemek zorunda kaldı.

En nihayetinde de, ‘’dörtlü koalisyonu bozan kişi’’ tuzağına düşmekten kurtulamadı.

Sayın Kudret Özersay, çok zor bir süreçten geçiyor.

Muhalefette bile kalamayacak kadar zor bir süreç bu artık…

Siyasetin cilvesi, Ulusal Birlik Partisi Başkanı Sayın Ersin Tatar ve ekibi ile kahve içmeyi de nasip etti.

Sayın Tatar tecrübeli bir siyasetçi. Koalisyon kurulması kararını büyük ölçüde Sayın Özersay’a atmış gibi görünüyor.

2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki en büyük rakibi ile koalisyon hükümeti kurup kurmama ikileminde.

Kurarsa, kendisi ve partisi adeta ‘’siyasetin alt kümesi’’ konumuna itilecek. Burada da hükümeti bozan kişi konumuna düşmek istemeyecek. Hemen hiçbir icraatı eleştiremeyecek. Bu da kendisinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki gücünü ciddi ölçüde azaltacak. Belki de Sayın Serdar Denktaş’ın bile, küllerinden yeniden doğmasına vesile olacak.

Sayın Özersay, koalisyon kurmaktan geri adım atarsa, önünde iki seçenek bulunuyor:

  • Birisi erken seçim ki, böyle bir durum, Halkın Partisi’nin ve Sayın Özersay’ın bulunduğu konumdan kat be kat geri gitmesi demektir. Değil Cumhurbaşkanlığı, parti başkanlığı bile hayal olabilir kendisi için.
  • Diğeri ise, Sayın Özersay’ı kurtarabilecek tek can simidi gibi görünen, ‘’seçim hükümetinin’’ kurulmasıdır. İşte o zaman, kendisine ve partisine yeni bir fırsat verilmesini, halktan isteme gerekçelerinde bir nebze de olsa samimi görünebilecektir. Ancak burada da Cumhuriyetçi Türk Partisi, Demokrat Parti ve Yeniden Doğuş Partisi pusuda beklemekte.

Sayın Özersay, kendisini düşürdüğü kör kuyudan çıkmaya çalışıyor adeta.

Kendisinin derdi başka, etrafını kuşatan kurmaylarının derdi ise başka.

Basamak basamak yükselirken Cumhurbaşkanlığı’na doğru,

Kendisini adeta siyasetin kör kuyusunda buldu.

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899