Daha taptaze, turizm sektöründe işsiz kalan 8000’le ilgili yazımın mürekkebi kurumamıştı ki bugün Otelciler Birliği’nden gelen açıklama ile dehşete kapıldık!

“Sağlıklı açılım için popülizm içermeyecek, karantinasız ama kontrollü açılım için bir yol bulmalıyız.

Düşünsenize!

Karantinasız girişleri serbest bırakın diyorlarmış. Başkanları böyle bir açıklama yapıyorsa, bu demek oluyor ki tümü en azından çoğunluk aynı fikirde…

Yazık!

Memleketteki sağlık hizmetlerindeki darmadağın durum ve bulaştaki artıştan ortalığın yangın yerine dönüşü onları hiç mi hiç ilgilendirmiyor anlaşılan!

Dahası galiba asıl sorunun en azından halkın gözünde kumarhanelerin müşteri yani kumarcı ve kâr arayışında olduklarının farkında olup, nasıl tepkili olduklarının da farkında değiller.

Karantinasız giriş diyorlar.

Şöyle bir öneri geldi korona atlatmış bir arkadaşımdan: Bu otelciler ile onlar gibi düşünenlere biraz virüs yüklesinler. Virüslü olarak biraz ciğerlerin bunu hissetmesini sağlasınlar. Azıcık hastanede kalsınlar. Sonra önerilerini gözden geçirsinler.

Bakalım güzel mi?

Devletin hizmet koşullarını, devlet hastanelerindeki imkanları kullanarak tedavi edilsinler…

Odaların kendi lüks evleri veya otel odaları gibi olmadığını da görsünler.

***

1 Temmuz’a kadar olan süreçte zaten fiyatlarının fahişliği nedeniyle otellerinde Kıbrıslıların tatil yapmasını kendileri istemediler. Bir şekilde iç turizme üstü kapalı bir şekilde fiyatlarını düzenleyerek kendilerini kapattılar. Sonra da işsizlikten yakındılar. Neden çünkü esas mesele kumarhaneleriydi. Kumarhanelerden kazandıkları veya kazançlarının kumarhaneler üzerinden işletilmesi gibi bir kârın altına düşemediler.

6 ayda aç kalacaklarını zannederek her türlü teşvikten de sonuna kadar faydalandılar… Faydalanmayı hep başardılar zaten. Turizm teşviklerinin türlüsünden yıllardır faydalanıyorlar da….

İşte sonuç!

Açıkça ölen ölsün kalan sağlar bizimdir diyorlar.

Dünyanın korktuğu ve kendini kapattığı bu süreçte, etimize butumuza bakmadan(bu deyimi dün de kullanmıştım) cengaverlik ilan ediyorlar.

Adeta devlete, hükümete, halka rağmen bunu yapıyorlar.

Haydi beyler!

Devredin iktidarınızı otelcilere. İzin verin ülkeyi onlar yönetsinler.

Zaten bunun için de önerileri var:“Meclis de temsil edilen partilerin birer temsilcisi olacak bir çalışma gurubu oluşturmalıyız bu çalışma gurubu bulduğu yöntemi bilim kuruluna kabul ettirdikten sonra hükümetin de onayını alarak acil uygulamaya koymalıdır.”dediler.

İki günde birbirlerinin kârına göz dikmekten, halkı sömürecek didik didik her ayrıntıyı kaçırmadan nasıl bizi yok edeceklerini ve sonunda kendilerini de yok edeceklerini birlikte izleyelim.

Nasıl kuruldukları alanları, tüm dünyada son yüzyılın önemli bir kısmında yok ederek kullanılamaz halde terkettiklerini zaten biliyor ve bundan hep şikayetçiydik.
Şimdi bu açıklama ile bu topraklara kurulmuş, Anayasa ile halkın olduğu ilan edilen sahillerin yine Anayasa tarafından yasaklanmış sahillerine önemli bir kısmının konuşlanarak oraları sahiplendiklerini de görmezden gelerek bu ülkeyi, bu devleti bu halkı hiçe sayarak sadece kendi çıkarları uğruna mücadele ettiklerini hiç yüksünmeden açıklayacak boyuta ulaşmışlar.

Sanırım ötesi yoktur.

Umarım Otelciler Birliği Yönetim Kurulu çıkar ve Başkan ile aynı fikirde olmadıklarını açıklarlar. Ya da bir hata olduğunu söylerler de ben de tüm sözlerimi geri almak zorunda kalırım. Aksi takdirde, Otelciler Birliği üyesi olan hiçbir otelden hizmet alınmaması çağrısı yapıp, bu denli hiçe sayan insanların zaten bizlere ihtiyaç olmadığını zannettiklerini hiç unutmamalıyız.

Unutmayınız!

Bir gün doğru düzgün bir iktidar gelir. Yerli üretim tükenmeden ithalat yok der, yerli istihdam %50’nin altına düşemez der, iç turizm için şu kadar odanı tutacaksın der… O zaman işte Hanya ve Konya anlaşılır!

Hayal mi kuruyorum…

Kim bilir?

Gidişat buna mecbur bırakacak gibi görünüyor… Ki dilerim bırakır!

Dr. Çiğdem DÜRÜST