Siber, Özersay, Töre, Tatar  ve Akıncı, beşlisi için                                                                       

  '' To be or not to be ''

        

Değerli okuyucularım,

Dünyanın en seçkin yazarlarından Shakespeare'in hayata çakılmış olan ''To be or not to be'' OLMAK YADA OLMAMAK sözünü duymayan, bilmeyen yoktur sanırım.

Yazımıza konu olan bu yaşanmış hikaye hakkında biraz hatırlama yaparak, bilgilerimizi paylaşalım.

Ülkemizde 2020 Yılında gerçekleştirecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşık  9  ay daha  olmasına rağmen aday ,adayları   vitrine çıkarak namzet   olduklarını  göstermekten geri durmadıklarına     şahit  olmaktayız.     

Kıbrıs  konusunun adeta YALAN RÜZGARI’na  dönen 52 yıllık serüveni,       

 İçeride, artan işsizlik,

gençlerin gelecek kaygıları,

yüksek enflasyon,

iğneden ipliğe her şey de pahalılık,

 yargıya müdahaleler,

 basın yayın organlarının kuşatılması,

iş çevrelerinin diken üstündeki halleri ve Ticaret Odamızın Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncıyı dışlama yaklaşımları yanında ,

 sivil toplum örgütlerinin işlevselliğinin kaybettirilip etkisizleştirilmesi sonucunda gerçekten toplumda derin FAY HATLARI yarılmaları ortaya çıkmıştır.

Üstüne ,üstlük 20 Temmuz 2019 tarihinde yani  3 gün önce  imzalanan  TC-KKTC  ekonomik protokolünde bulunan maddelerin toplumda yaratacağı tepkiyi de düşündüğümüzde allem, gallem , mansura olma olasılığı yüksek bir olasılıktır.

  Nisan 2020 tarihinde de gerçekleştirilecek  Cumhurbaşkanlık seçimlerinde  hangi sonuç çıkarsa çıksın maalesef gönül kırılmalarını tamir etmek epey zor olacaktır.

 Bu vesile ile yarın çok geç olmadan kısacası ,

olmak yada olmamak dememek için başlıkta belirtiğim Hamletin kullandığı o sihirli sözcük 1599 ile 1601 yılları arasında yazılan ünlü Hamlet oyununun en trajik sahnelerinden birisinde yer aldığı üzere herkesin bu hikayeden dersler çıkarması gerektiğini söylüyorum.

Bana bu yazıyı yazmaya iten nedenleri dikkate alarak belirtmiş olduğum bu örnek hikayede,

 bir çok öğenin bir arada olduğunu değerlendirdiğimizde ,

Dinsel,

Felsefi,

Siyasal,

Psikanalitik,

Feminizm gibi konuların tümünün işlendiği bu muhteşem eser olan,

Hamlet 'in kahramanı, kısa süre önce ölmüş olan Kral Hamlet'in oğlu, babasının kardeşi ve halefi olan Kral Claudius'un yeğeni olan Danimarka Prensi Hamlet'tir.

Kral Hamlet'in ölümünden sonra Claudius alelacele Kral Hamlet'in dul eşi ve Hamlet'in annesi Gertrude ile evlenir.

Geri planda Danimarka'nın komşusu Norveç ile uzun zamandan beri süregelen düşmanlığı devam etmekte ve Norveç prensi Fortinbras önderliğinde bir işgal beklenmektedir.

 Oyun bu çerçevede gelişir ve trajedik bir son için Hamlet Laertes ile düelloya davet edilir.

Fortinbras'ın ordusu Elsinore'a yaklaşırken karşılaşma başlar. Laertes Hamlet'i zehir sürülmüş kılıçla yaralar ama aynı lsinore'a gelince Hamlet'e Horatio'ya nasıl kaçtığını ve Rosencrantz ile Guildenstern'in nasıl ölümlerine gönderildiğini anlatır. Saraylılardan Osric araya girerek Hamlet'in zamanda kendisi de ölümcül bir yara almıştır.

 Gertrude zehir katılmış şarabı içer ve ölür.

 Ölüm anında Laertes Hamlet ile uzlaşır ve Claudius'un cani kumpasını açıklar.

 Yaşamının son anlarında Hamlet Claudius'u öldürmeyi başarır ve Fortinbras'ı vârisi ilan eder. Fortinbras geldiğinde Horatio öyküyü anlatır ve Fortinbras, Hamlet'in naaşına gereken saygının gösterilmesini emreder.

Değerli okurlarım,

 Yukarıda kısaca değinmiş olduğum toplumsal kırılmaları durdurmak,

içeride var olan sorunlarımızı çözmek,

komşumuz Rumlar  başta olmak üzere ,

yabancıların doğalgaz çıkarılması hususundaki teşebbüslerine ek olarak  kurmuş oldukları ve HAMLETTE örneği yaşanmış olan içten destekli KUMPASLARA,

uğramamak ve gereksiz DÜELLOLARA,

 girmemek için ,

siyasi,

 HAZIM ve HOŞGÖRÜ,

 tüm aktörlerin uyması gereken en önemli ve hayati bir zaruriyet  değil mi ne dersiniz ?...