Zeytin ağacı Yunan Mitolojisi’nde çok özel bir yere sahiptir.

En önemlisi zeytin ağacı, bereket ve barışın temsilcisi tanrıça Athena’nın insanlara bir armağanıdır. Yunan mitolojisinde yer alan efsaneye göre tanrılar kralı Zeus, Attika şehri için bir yarışma düzenler. Yarışmaya göre Attika şehrine en değerli armağanı verecek olan, kentin koruyucusu olacaktır. Yarışmaya Zeus’un kızı tanrıça Athena ile deniz tanrısı Poseydon katılır.

Yarışmada ilk önce denizler tanrısı Poseydon, denizden ihtişamlı bir at çıkarır. Bu at çok ağır yükleri taşıyabilecek ve savaşlarda çok büyük yararlılık gösterebilecek güçtedir.

Athena ise topraktan bir zeytin ağacı çıkarır ve yarışmayı kazanır, bunun karşılığında hem Attika’nın koruyucu tanrıçası olur, hem de şehre adı verilir.

Mitolojiye göre tanrıça Athena, zeytin ağacını barışı ve medeniyeti simgelediği için armağan etmiştir Atinalılar'a. Bu seçim "at" yerine zeytin ağacını seçmek değildir sadece...

Halk bu seçimiyle aynı zamanda göçebelik yerine yerleşikliği, savaş ve talan yerine barış ve uygarlığı seçmiştir.

Aklı, bilimi ve sanatı temsil eden tinsel parlaklığın tanrıçası Athena'nın en belirgin simgesi kendi yarattığı ağaç olan zeytinin dalıdır.

Başka bir efsaneye göre ise savaşçılar tarafından özel olarak korunan bu ağaç, M.Ö.480'deki Pers işgalinde Akropolis'le birlikte yakılır. İşgalden sonra Akropolis yıkıntıları arasında kalan zeytin ağacı filizlenir, yeniden canlanır ve sürgünleri tüm Yunanistan'a ekilir.

Bu nedenle olmalı, bütün zeytin ağaçlarının, Athena'nın yarattığı bu ilk zeytin ağacından çoğaldığı söylenir.
Zeytin ağacının altında doğmuş olmak Antik Yunanlılar'a göre, kutsal bir aileden gelmiş olmanın en önemli işaretiydi. M.Ö. 8’inci yüzyılda yaşadığı sanılan Homeros’un kaleme aldığı İlyada destanında zeytin ağacı ve zeytinyağına ilişkin zengin tasvirler ve benzetmelerle süslüdür. (https://www.baytekler.com/tr/zeytin-efsanelerigörüntülenme: 18/5/2020)

***

Hafta sonu boyunca alev alev yanan Kıbrıs’ın, kuzey batısı gibi konumlandıracağımız bölgesinde, eski adıyla Gabudi (Kaputi)) veya Kalokhorio, şimdiki adıyla Kalkanlı olarak bilinen bölgesindeki yangın içimizi daha çok yaktı.

Yanan ciğerlerimize ek olarak M.S. 1200’lü yıllarda Lüzinyanlar tarafından ekilmeye başlanan, M.S. 1500’lü yıllarda Venedikliler tarafından ekimlerine devam ettiği bilinen ve şimdilerde “Anıt Zeytin Ağaçları” bölgesi olarak bilinen bölgede tüm ağaçlar gibi anıt ağaçlar da meşaleler gibi yandı. Yaklaşık 2000 adet zeytin ağacının kaçı ayakta şu an açıklanmamış olsa da her birinin değerinin ne kadar çok olduğunu sanırım benim söylememe gerek yok. Yaşları 400 ile 800 arasında değişen bu zeytin ağaçları için ayrıca çok ama çok üzgünüm.

***

Yukarıdaki efsanede mitolojide bile yarışmaların adaleti, yerleşimin önemi ve barışın huzurun değerine vurgu yapılırken, bizlerin bunu haketmediğimizi düşündüm ister istemez. Söylendiği gibi bir sigaradan mı, çevreye fütursuzca atılan şişelerden ve çöplerden mi, bilinçsizce dökülen mangal kömürlerinden mi olup olmadığıyla pek ilgilenmediğimiz ve sonuca odaklandığımızda yangından tutunuz memleketin yangın yeri oluşuna kadar düşünmemiz şart.

Güney Kbrıs’tan kabul edilen yangın desteğine ek olarak bazı kendini bilmezlerin saçma sapan sözleri, Türkiye’den gelen uçaklara karşın bir uçağımızın olmadığı gerçeği ve uçağın ya da helikopterin tek başına yeteceği düşüncesine tek başına sarılarak felsefe yapanlar karşısındaki şaşkınlığımı gizlemeyeceğim.

Biz çevre bilincini ve sorumluluğunu yurt sevgimize ekleyerek yaşamak yerine olayı uçağa, helikoptere bağlayıp sorumluluğu reddetmeyi seçmişsek, cevapların tümünü bulabiliyoruz demektir.

1963’ten bu yana inşa edilememiş barış ve 1974’ten bu yana yaşanılan savaş ortamı da söylediklerimin su götürmez gerçekler olduğunu ispatlamıyor mu?

Haydi savunun: Yangın helikopteri mi, her ne diyorsanız onu savunun!

Hükümetleri de yerden yere vurun!

Zeytinlerin yanması, onlarca yıllık, yüzlerce yıllık ağaçların ve oradaki tüm canlıların yok olmasını düşünmeyin.

Bunun yerine insan yapımı zararlıları savunun. Maddi değerlere yanmaya devam edin.

Ama asla sorumluluk hissetmeyin emi?

Dr. Çiğdem DÜRÜST