Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 Temmuz 2021’deki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ziyaretleri kapsamında Cumhuriyet Meclisi’nde konuşma yapacağının açıklanması bile, konuşmanın kendisinden ve içeriğinden önce etkilerini göstermeye başladı.

Toplumcu Demokrasi Partisi, 20 Temmuz günü Sayın Erdoğan’ı dinlememe (Cumhuriyet Meclisi’ne girmeme?) kararı aldı.

Cumhuriyetçi Türk Partisi ve Halkın Partisi ise hala durum değerlendirmesinde.

Devlet bir yaşayan organizma ise Meclis de o devletin beynidir.

Devletle ilgili tüm konular orada görüşülür, karara bağlanır.

Devletin gideceği yönü, Meclis’te alınan kararlar belirler.

Devletin Meclis beyninin iş gören hücreleri ise vekillerdir.

Bu hücreler, toplumun her kesimini temsil etme görevi ve bilinci ile işlevsellik kazanırlar.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adında bir Devlet var.

Bu devletin Cumhuriyet Meclisi var.

KKTC’nin varlığına inanan, inanmasa da yasasının kendisine verdiği hakkı değerlendirerek Cumhuriyet Meclisi’nde KKTC halkını temsil etmek üzere seçilmiş milletvekilleri var.

Ne için varlar?

Devletin ve temsil ettiği toplumun çalışan, üreten, eleştiren, değerlendiren beyin hücreleri olmak için varlar!

Cumhuriyet Meclisi’ndeki bazı milletvekilleri, KKTC Devleti’nin varlığına inanmıyorlarsa, milletvekili olma durumları da zaten yok hükmünde değil midir?

Bir markete, bir spor salonuna, bir gösteri merkezine gidiyor olmalarından bir farkı var mıdır Cumhuriyet Meclisi’ne girip çıkmalarının?

Eğer bir milletvekili, KKTC Devleti’ni varlığına inanıyor ise;

Cumhuriyet Meclisi’ni de o inandığı devletin beyni olarak görüyor demektir.

Halkın sesinin yankılandığı kutsal mekana saygısı var demektir!

O kutsal mekanda, halkın hakkının arandığının, haksızlıkların haykırıldığının, söylenen her sözün, yapılan her eylemin resmi kayıtlara geçirilerek tarihe mal edildiğinin bilincindedir demektir.

Dolayısıyla, ister Sayın Erdoğan, isterse başka bir siyasi olsun, Cumhuriyet Meclisi’nde konuşma yapacaksa zaten, bir devletin Cumhurbaşkanı’nın yapacağı o konuşmayı dinlemek - gerektiğinde alkışlamak, gerektiğinde eleştirmek - üzere Cumhuriyet Meclisi’ne gidecektir.

Eğer bir milletvekili, KKTC Devleti’nin varlığına inanmıyor ya da kerhen inanıyormuş gibi gözüküyor ise;

Cumhuriyet Meclisi’ni de o gözle baktığı devletin oyun alanı, gösteri alanı, şov alanı olarak görüyor demektir.

Meclisin genel kurul salonunu, halkın sesinin yankılandığı bir kutsal mekandan öte, toplum mühendisliğinin yapılacağı bir arena olarak değerlendiriyor demektir!

Kendisi gibi düşünenleri davalarında güçlü kılmak amacı ile, siyasetin tüm enstrümanlarını kullanmayı da hak bilir ve kullanır da!

Dolayısıyla ister Sayın Erdoğan, isterse başka bir siyasi olsun, Cumhuriyet Meclisi’nde konuşma yapacaksa, sırf siyaseten de olsa Cumhuriyet Meclisi’ne gider, bir devletin Cumhurbaşkanı’nın yapacağı konuşmayı dinledikten sonra eleştirilerini ya da protestolarını özgürce o arenada yaparak, savunduğu ilkeler adına tarihe geçme cesaretini de göstermekten geri durmaz!

O güne kadar kullandığı arenayı terk ederek, özgürlük mücadelesindeki en güçlü kalelerinden birisini terk etme cılızlığında bulunma lüksünün kalmadığını da bilinç düzeyinde değerlendirir!

Dolayısıyla, sevdiğini iddia ettiği bir ülkenin Cumhurbaşkanı mevkisini temsil eden, sevmediği Erdoğan gelecek ve varlığına inanmadığı devletin, yok hükmünde olan Meclisi’nde konuşacak olsa da, o gün oraya gider, her zamanki oturduğu koltuğa oturur ve özgürlük mücadelesinde kendisine sunulan fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeye, mücadele görevini en iyi şekilde yerine getirme eylemini ifa eder!

O gün, orada sergileyeceği tavırla, kayıtlara geçireceği söylemlerle de ya mağdur olur ya da mağrur, ama mutlaka tarihe geçmeyi de başarır!

Cumhuriyet Meclisi, ister sanal isterse gerçek olsun,

Cumhuriyet Meclisi’nin varlığına ister inanılsın, isterse inanılmasın,

Vekilin yeri ve fikirlerini tarihe geçirme fırsatı bulacağı mekan orasıdır.

Kim gelirse gelsin, kimilerine göre o kutsal mekan, kimilerine göre ise o savaş arenası terk edilmemelidir.

Hiçbir destek ya da protesto, Cumhuriyet Meclisi’nde yapılacak olandan daha etkili olamaz.

Mekanı terk etmek, beyni terk etmektir.

Gerisi çorap söküğü gibi gelir.