Başlıktan bir spor yazısı gibi anlaşılacak fakat aslında konu hiç de öyle değil!

Biraz geçmişten daha doğrusu deneyimlerinden bahsederek konuya giriş yaparsak daha anlaşılır bir konuya değinmiş olurum…

Lefkoşa’da bir girişimci dostumuz, kendi çabalarıyla bir işyeri kurup hem kendisine hem de üç – beş kişiye istihdam sağlamak amacıyla bir apartman altında dükkandan bozma, bir o kadar da iç açıcı bir görüntüsü olmayan bir yerde oyuncu yetiştirmek amacıyla dershane kurmak istemiş.

Siz de takdir edersiniz ki açılışlara devlet büyükleri, toplumun önde gelen, itibar gören kesimi ve dost akraba davet edilir, çeşitli merasim ve kokteylerin ardından kurdele kesilir…

Buraya kadar bunları neden anlatıyorsunuz diyebilirsiniz…

Ancak bu davetlilerin listesinin hazırlanmasında yardımcı olmak babında benim de bir payım olduğu için bir çok milletvekili, bakan vb… davetiye hazırlandı ve gerekli mercilere gönderildi…

O hayallerinin peşinden koşan girişimci dostum tabi ki çok heyecanlı..

Açılış günü geldi çattı…

Tabi dost akraba ve sevenlerden oluşan kalabalık iş yerinin önünde toplanmış, ikramlıklardan alarak sohbet ediyorlardı…

İş yeri dostumun bekleyişi aslında, devlet erkanından davete kimlerin icabet edecekleriydi..

Onun kadar ben de bekliyordum aslında…

İki milletvekili ve bir bakanımız o açılış da yer almış…

Kimdi peki o milletvekilleri…

Geçmiş dönem Başbakanlarından Merhum İrsen Küçük ve Kıbrıs Siyasetinin duayenlerinden hani ceketini assa kazanır dediğimiz, şu anda da Meclis Başkan Yardımcımız Zorlu Töre bu davete icab etmişlerdi…

Ve küçüklü büyüklü, az yatırımlı, çok yatırımlı demeden..

Dış görünüşe bakmadan…

Tanınmış ya da tanınmamış bir ailenin iş yeri demeden her davete teşrif eden, sorunlarını dinleyen, sadece seçim döneminde halkın yanında değil her dönem yanında olan tam da bir KKTC sevdalısı dönemin Maliye Bakanı Ersin Tatar katılmıştı…

Dikkatimi çeken nokta ise dikkatlice o gösterişsiz, cılız, fazla yatırımı olmayan ofisin her yerini inceledi ve önemli olanın düşüncelerin geniş olması, o büyük yatırımın aslında o iş adamının hayallerinde saklı olduğunu gören sayın Tatar, bu işletmeyi büyütmek için gerekenin yapılacağını ifade eder nitelikte yaklaşımlarda bulunuyordu…

Sanayi bölgesinde olan yangında ise gecenin 2’sinde gazetecilerin dışında sadece onu incelemelerde bulunduğunu görmüştüm, sahada görev yaptığım yıllarda..

Anavatan ve Ankara sevdalılığından zatensöz etmeye gerek de yok…

O konu uzar da uzar…

Başka zamana kalsın…

Gelelim Denktaş ile olan anılarıma…

Armut dibine düşer…

Rahmetli Rauf Denktaş’ı yazmaya, saygıyla anmaya, onu anlatmaya ne bu gazetenin sayfaları ne de Kıbrıs’ta bulunan basılı yayın organlarının gazete yaprakları yeter bundan dolayı bu konuyu da burada kapatmakta fayda var…

Evet “armut dibine düşer” tabiri Serdar Denktaş için en doğru olan atasözlerinden…

Hatırlarsınız Demokrat Bakış gazetesi vardı…

Hala daha da vardır umarım diyecem ama dijital yayın yapar mı bilmem…

Demokrat Parti’nin siyasi gazetesi idi..

Home ofis işler sadece Pazar günleri gazeteye giderdim…

Ve o Pazar günleri hafta için olmadığı kadar yoğun geçerdi…

Benimle bir ilgisi yok tabi…

Gazete aynı zamanda parti binasının içinde yer alırdı..

Haftanın altı günü çeşitli toplantılar yapan, meclisteki görevi ayrı, sürekli sahada yoğun bir tempo ve sadece bir Pazar günü kalırdı ona…

Ailesi ile geçirebileceği sadece bir günü…

Geçirirdi…

Çünkü o Güzelyurtlu Mehmet Amca’yı da ailesinden sayardı, Meseryalı Ayşe Teyzeyi de…

O bilmediğiniz gizli kaplı kapılılar ardında, reklam yapmadan, sağ elin verdiğini sol el görmeden o bir gününü halkın sorunlarını dinleyerek geçirirdi…

Derdini anlatan ve odasına tek tek alan personeli dışında kimse bilmez…

Sayın Serdar Denktaş’ı o kadar çok takdir ederdim ki…

Ha şunu da belirtmekte fayda var…

Seçim daha yeni yapılmıştı, yani seçim arefesi olan olaylar da değil bunlar…

Anlat anlat bitmez…

Zaten kısa tutmak için Sayın Denktaş ile olan kısmı bir atasözü ile bağladım…

Armut dibine düşer…

Gelelim başlığımıza…

Neden bu kadar çok şeyi anlattım…

Bildiğiniz üzere önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimi var…

Adayların her kesimini her seçmen yakınen her anlamda tanıyorlar…

Demem o ki…

İlk turda bir sürpriz olur da her iki aday da ikinci tura kalırsa Kupa KKTC’de kalmış olur…

Ha diğer adaylar ile ya Tatar ya da Denktaş eşleşirse ve Tatar ya da Denktaş kazanırsa “Kupa” yine KKTC’ye gelmiş olur….

Ne demek isteğimi siz anladınız…

Sağlıcakla kalın….