İlkeler hakkında konuşan siyasi partileri hayretle dinliyorum.

İlke sözcüğünün anlamı hakkında sanıyorum ki benim bir bilgi eksikliğim var. Çünkü son günlerde geleneksel basına demeçler veren geleneksel politikacıların açıklamaları kafamı karıştırıyor.

Araştırmak zere bir Türkçe sözlük ve imla kılavuzu açıyorum önüme ve başlıyorum araştırmalarıma:

“İlke,her türlü tartışmanın dışında, üstünde sayılan, anadüşünce ve inanış, baş kural” anlamını taşıyor ki, böylesi zor günlerden geçilirken ana kural sadece yurdun ve yurttaşların ardından da bu ülkede yaşamını sürdüren yabancılarla burada farklı sebeplerle bulunan tüzel veya asıl kişilerin yaşamlarının en refah, en saygın, en adil ve en sistemli şekilde devam edebilmesidir.

Görünen odur ki, bazı siyasi partiler ilkelerden söz ederken esasında bahsettikleri şey siyasetçilerin şahsi çıkarlarını savunmaya yarayacak, sonra da kendi siyasal partilerinin nemalandırabilecekleri zümrelerin çıkarları doğrultusunda hareket etmelerine yarayacak hassas noktaların tespit edilerek ilerlenmesidir. Zaten siyasi arenamızda genel olarak işler bu şekilde ilerliyor olduğundan dolayıdır ki arpa boyu yol kat edemiyoruz bence.

Ayrıca tüm toplumu kucaklayamayan, toplumu kucaklayamadıkları için partizanlık ve torpilden bahsettiğimiz;

O nedenle kangrenleştirmeyi becerip iyileştirmeyi asla beceremediğimiz bir sistemsizliği sitemsayıyoruz.

60 güne varan hükümetsizlik nedeniyle yaşanan sorunlar, her alanda, artık devletin işleyişini bozmakta, sağlıkta ilaçsızlık ve sistemsizliği, ticari ve ekonomik konularda basiretsizliği ayyuka çıkarmakta… Adeta her şeyi çıkmaza sokmanın bizim asıl hedefimiz olduğu yanılgısına kendimi kaptırıp, her şeyin tersine işleyişini ya da işlevsizleştirilmişliği prensip sayar hale gelmekten korkuyoruz.

Ne acıdır ki 37 yıllık KKTC ve 3 yıllık da Kıbrıs Cumhuriyeti kendi kendini yönetme çabası pratiklerimiz 40 yılını doldurmuş sayılabilir. 40 yaşına varmış bir bireyin yaşamının ve kariyerinin basamaklarını daha hızlı tırmanarak başarılarını arık yavaş yavaş en tepeye çıkarmak için çabalayacağı, sonrasında da artık ürettiği ve başardıkları sayesinde çevresine katkı sağlayacağı yıllara girmiş olurken bizler devletimizi de yaşamımızı da adamızı da yaşantımızı da 40 yılda getirdiğimiz noktayı kendimiz dahi bilemez ve tanımlayamaz haldeyiz.

Açıkçası Cumhuriyet kurulurken doğan çocuklar 38 yaşını gördüler! Bu da 2 nesil demektir. Diğer eski nesillerden bahsetmek dahi ürkütücü olacak bu nedenle…

İlkelerden bahseden siyasetçilerin ve siyasi partilerin, bundan bir-iki yıl önce bu ülkedeki en can alıç aksaklıkları bulgu olarak saptayıp önümüze en mükemmel tasvirlerle koyarak oy isteyenler olduklarını düşünecek olursak, seçilme nedenlerini ise sorunların çözümüne liderlik etmeye talip olmaları şeklinde belirlersek dehşete kapılmalıyız!

Çünkü başarısızlık hanelerine altın yaldızla yazıldı!

İlke ve ilkelilikten bahsedenler yine onlar olunca ise akılların karışmaması imkânsız galiba.

***

14 gün boyunca hükümeti kurma görevini elinde tutmuş ve başaramamış bir siyasal partinin görevi devretmesine ek olarak 7. günü dahi beklemeden yeni görevlinin bu işi çok uzattığını söylemesi de bambaşka bir yazı konusu olabilir…

Ne diyorduk:

Wellcome to TRNC!

Burası KKTC!

Dr. Çiğdem DÜRSÜT