Anglosakson Sistemde Yargıcın Soru Sorması

Anglosakson ve Kontinental sistemlerde Yargıcın görevinin farklı olduğunu gördük.
İki sistemin farklılığı yargıçların sordukları sorulara yansımaktadır. Anglosakson sistemde
Yargıcın duruşma esnasında kendi görüşünü ifade eden sorular değil, tarafların görüşlerini
anlamaya yönelik sorular sorması daha doğrudur. Örneğin taraflara “İddianızı şöyle anladım
acaba doğru mu anladım?” diye sorması yerinde bir yaklaşımdır ve İngiliz yargıçların sık sık
bu soruyu sorduklarına tanık oluruz. Yargıç olarak çalışmaya başladığım ilk yıllarda biz de
bu şekilde sorular sorar böylece tarafların görüş ve iddialarını tam olarak anlamaya çalışırdık.
Bu yaklaşım inisiyatifin taraflarda olduğu, dava sonunda konuyu özetleyip gerekçeli
kararımızı verinceye kadar davaya müdahale etme niyetimiz olmadığı anlamına gelirdi.
Daha sonra Anglosakson ilkelerden uzaklaşma başladı. Kanımca Kontinental sistemin
etkisiyle Yargıçlar kendi görüşlerini söyleyerek ve konuları tartışarak davaları yönetmeye
başladılar. Kontinental Yargıçların yaptığına benzer bir tutum içine girdiler. Halbuki
Kontinental Yargıç gerçeği doğrudan kendisi aradığı için bağlı olduğu sistemin gereğini
yerine getirmektedir. Aynı davranışı bizim yapmamız sistemden sapma anlamına gelir.
Sistemimizi korumaya özen göstermemiz yerinde olacak değil mi?.
Bilirkişi Raporları
Kontinental sistemde sorun yaratan kurumlardan biri de bilirkişi raporlarıdır. Bu sistemde
gerçeği arama görevi ve inisiyatif Yargıçta olduğu için Yargıç herhangi bir konuda herhangi
bir uzmandan görüş isteyebilir. Bunu resen yapabileceği gibi taraflardan birinin talebi
üzerine de yapabilir. Uzman raporu gelerek dosyaya konacak ve Yargıç bu raporu
değerlendirip davayı ona göre yönlendirecektir. İlk anda mantıklı ve yararlı gibi görünen bu
işlem Kontinental hukukun çalışma şekline ve ilkelerine uygundur ancak pratikte büyük
sorunlar çıkarmaktadır.
Kontinental sistemde çapraz sorgulamaya tabi olacağı düşünülmeden hazırlanan raporların
abartılı olması kaçınılmazdır. Raporların hazırlanması için geçen zaman nedeniyle davalarda
uzun ertelemeler olmaktadır. Çelişkili raporlar hazırlanmakta, tekrar tekrar rapor istenmekte
ve davalar bu nedenle ertelenmektedir. Ancak bundan daha önemli olan çapraz sorgulama
olmadan değerlendirilen bir rapordan kesin bir anlam çıkarmanın mümkün olmamasıdır. En
kötüsü ise mahkemelerin bu yöntemle görevlerini kısmen başka bir organa, yani bilirkişilere
devretmesi ve yetki kaybına uğramasıdır.
“Case Management” le, bilirkişi kurumu bize de gelmiştir. Ya Kontinental sisteme uygun
olarak bilirkişi raporları hazırlanacak ya da uygulamakta olduğumuz “Adversarial” yönteme
2
göre taraflar duruşma için kendi uzman tanıklarını hazırlayacaklardır. Çapraz sorgulamada
sarsılmadan şahadet verecek uzman tanık bulma çabası içine gireceklerdir. Uzman tanık,
çapraz sorgulamada sarsılmamak için abartılı olmayan gerçekçi bir ifade vermek zorunda
kalacaktır.
İki zıt yöntemin usul hukukumuza girmesi büyük sorunlar yaratacak değil mi?
Çapraz Sorgulama
Anglosakson hukuk sisteminde gerçeği ortaya çıkaran işlem çapraz sorgulama (cross
examination) dır. Bu sistemde karşı karşıya mücadele eden iki taraf olduğu için taraflardan
birinin sunmaya çalıştığı şahadeti ve delilleri diğer tarafın sorgulaması, sisteme uygun ve
gereklidir. Kontinental sistemde ise gerçeği arama görevi Yargıca verilmiştir. Bu nedenle
sorular genellikle Yargıç tarafından sorulur. Bu koşullarda kim kimi nasıl sorgulayacaktır?
İki sistemi bilinçsizce birbirine karıştırmak bazen çapraz sorgulamaya izin veren, bazen
vermeyen çelişkili bir uygulamaya neden olacaktır.
Bu çelişki birçok sorunu beraberinde getirecek değil mi?
Yargıçların Saygınlığı
Kontinental ilkelerin sisteme girmesinin ortaya çıkardığı sorunlardan biri de Mahkemelerin
temel taşı olan Yargıçların saygınlığını azaltmasıdır.
Kontinental hukuk sisteminde dava yönetiminde Yargıca daha fazla görev ve yetki verilmesi
ilk anda Yargıcın daha önemli ve saygın bir konuma geldiği izlenimini vermektedir. Ancak bu
görüntü yanıltıcıdır. Pratikte ortaya çıkan sonuca baktığımız zaman Anglosakson sistemde
yargıçların çok daha saygın olduklarını görürüz. Bunun nedenini anlamak ise zor değildir.
Anglosakson hukuk sisteminde Yargıcın dava yönetiminde pasif durumda kalması ona
tarafsız olma özelliğini verir. Tarafsızlık ise Yargının en önemli ve Yargıca saygınlık
kazandıran özelliğidir. Yargıcın daha sonra verdiği gerekçeli kararda yaptığı yasal
araştırmaları karara eklemesi saygınlığını daha da artıracaktır.
Kontinental sistemde ise şikayetler Yargıca yönelir. Çünkü başta davanın uzaması olmak
üzere tüm hatalarda Yargıcın payı vardır. Böylece Yargıçlar toplum içindeki saygınlıklarını
yitirirler. Oluşturmaya başladığımız karma sistemde de buna benzer bir sonuç doğma olasılığı
vardır.
Sonuç
Kontinental ilkelerin bilinçsizce hukuk sistemimize kabul edilmesi Yargımıza olumsuz etki
yapmıştır. Gerekli titizliği göstermeyen bir yaklaşımla sistemle bağdaşmayan değişikliklere
fırsat verilmiş ve bu nedenle Yargının standardı düşme yönüne girmiştir.
3
KKTC hukukçularının eğitim gördükleri okullarda dünyada uygulanan iki sistemle ilgili
yeterli bilgi verilmemesi bu olumsuz gelişmenin en önemli nedenidir. Genç hukukçuların söz
konusu bilgileri kişisel bir çaba ile öğrenmeleri de kolay değildir. Bu çalışma eksikliği
gidermek ve genç hukukçularla Yargı ile ilgilenen dostlara hukuk sistemimizi tanıtmak
amacıyla yapılmıştır.
Özetle iki sistemi bir birine karıştırarak karmaşa yaratmak doğru değildir. Uyguladığımız
Anglosakson sistemin temel ilkelerine sadık kalarak ve zaman içinde ortaya çıkan kusurları
giderip, gelişmeyi sağlayarak mükemmel bir Yargı oluşturmaya çalışmalıyız.
Gerekli titizliği göstererek ve ciddi bir çalışma yaparak KKTC Mahkemelerini
dünyanın en adil Mahkemelerinden bir haline getirebiliriz