Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ziyaretinin ardından, yeni Cumhurbaşkanlığı binası konusu da gündemimize girdi.

Bu kadar ekonomik sıkıntı içerisinde, önem sıralamasında kaçıncı sırada olabileceği, ihtiyaç olup olmadığı, konunun başka mesajlar verip vermediği tartışıldı.

Devletin birçok binası var.

İlerlemiş ülke olmakla, devletin şatafatlı binalara sahip olması arasında matematiksel ve mantıksal bir bağlantı pek yok aslında.

Önemli olan, devlete ait binaların işlevselliği ve bir de devlete olan mali yükü.

Ülkemizde devletin kurumlarının konuşlandığı binaların işlevselliği herkesçe malumdur.

Gelelim mali yüküne.

Şu an ülkemizde kamu hizmeti veren binaların çoğu kiralama yöntemi ile kullanılıyor.

Şaka gibi.

Sayılarını bilmiyorum. Bu binalara ayda ya da yılda ne kadar kira veriliyor. Bilen var mı onu da bilmiyorum.

Örneğin, Orman Dairesi, bildiğimiz apartman. Kiralanmış.

Bir başka örnek, YÖDAK binası. Kiradaki eski yerinden yeni yerine taşındı. Orası da kira!

Devletin bu binaları hangi kriterlere göre kiraladığı ise aynı bir muamma.

Söylentiden öte verilen bilgilere göre, kiracı YÖDAK’ın ev sahibesinin Sayın Sibel Tatar’ın olduğu.

Şayet böyle ise, Sayın Sibel Tatar bir açıklama yapmasında fayda olacaktır.

İnsanlar, ev kirasından, dükkan kirasından kurtulmak için para biriktirir, kredi çeker, uzun yıllar taksitlere girer.

Devletimiz ise neden yıllarca kira öder anlaşılır gibi değil.

Kaldı ki, devlete, vakıflara ait onlarca, yüzlerce gayrimenkul dururken.

Birileri çıkıp açıklamalı ki bilelim.

Mantıklı ise evimizi satıp bizler de kiraya çıkalım (!).

Ateist Ya Da Deist Bir Kişi Hakimin Huzuruna Çıkarsa Ne Olacak?

Mahkemede hakimin huzuruna çıkıp da ifade verecekseniz, dini yöneliminize göre iki seçenek sunuluyor.

Müslüman iseniz Kur’an-ı Kerim’in üzerine elinizi koyup: ‘’Doğruyu söyleyeceğime vallahi.’’ diyorsunuz. Hıristiyan iseniz, elinizi İncil’e koyuyorsunuz.

Peki ya kişi ateist ise?

Görünen o ki, hukukta yemin sisteminde de revizyona, yeniliğe ihtiyaç var.

Kişilerin dini inançları üzerinden verdikleri ifadeleri güvenilir kabul etmek bir yere kadar doğru olabilir.

Ancak, çağımızda deizme ve ateizme yönelimin arttığını da göz önünde bulundurduğumuzda, mahkeme nasıl bir yol izliyor merak ediyorum.

Hakim huzurunda verilen ifadelerin, sadece inançlar değil, evrensel değerler üzerinden hareket edilerek bağlayıcı sayılması yönünde önlemlerin alınmasının daha bilimsel olabileceğini düşünüyorum.

İletişim: 0542-8529899