Kıbrıs sorununun çözümüne dair toplumlararası görüşmelerin başladığı günden bugüne yarım asırdan fazla zaman geçti.

O gün doğanlar bugün 53 yaşında.

Kıbrıslı Türklerin ada üzerinde eşit yaşama hakkını elinden almak için Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan tarafından tecavüze uğrayan “ada barış”ının ortadan kalkmasının üzerinden ise dile kolay 90 yıl geçti.

Kıbrıslı Türkler neredeyse yüzyıla denk gelen bir süredir, var olma mücadelesini sürdürmekte.

Ve dünya bir asırdır, kah “sağır sultanı” kah “üç maymunu” oynayarak Kıbrıslı Türklere yapılan kıyım, katliam, saldırı ve insan haklarına aykırı ambargoları köşesine çekilip sadece seyrediyor.

Ve geçen sürede değişmeyen iki şey var; Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türkleri siyaseten eşit olarak görmemesi ve diğeri ise Kıbrıs Türk solu ve Kıbrıs sorununda “kimliksiz” olan partilerin “federasyon” çözüm modeli paradigmasını yıkacak cesareti ve refleksi ortaya koymamaları.

Kıbrıslı Rumların “federasyon” görüşmeleri üzerinden 53 yıldır sürdürdüğü “çözümsüzlük çözümdür” siyasetine artık dur demenin zamanı geldi.

Kıbrıs sorununun federasyon temelinde çözümüne bugüne kadar anavatan Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının hep destek verdiği Kıbrıs Türk solu ne kadar görmek istemese de tarihsel bir gerçek.

Ve Rum tarafının “masadan kaçmasını” engellemek adına Rum tarafının federasyondan ne anladığına dair tezlerini “şirin” göstermek üzerinde izledikleri dış politikanın artık ötesini düşünmek zorunda, Kıbrıs Türk solu ve tek çözüm federasyon olduğunu savunan diğerleri.

Devlet başkanı ve Cumhurbaşkanı olarak Rauf Denktaş’ın 1977-79 Doruk Anlaşmaları ile 1986 De Cuellar Belgesine ve Derviş Eroğlu’nun ise yine Cumhurbaşkanı olarak 11 Temmuz belgesine imza koyması, Crans-Montana’da Türk tarafının imza için hazır olduğunu açıklaması ve benzer sayısız “federasyon temelli” görüşmelerde masadan kaçan hep Rum tarafı olduğunu unutmamalıyız.

Ve tarihsel gerçeklikler ışığında “federasyon çözüm modelini” üniter bir devlet olarak yorumlayan Rum tarafı ile federasyonu tartışarak Kıbrıs Türkünün kaybedecek 50 yılı daha yok.

Crans-Montana’da Rum tarafının masadan kaçması ile “tek çözüm modeli federasyon” olduğu miti de tarihe karışması ile artık Kıbrıs sorununa dair daha gerçekçi ve rasyonel şeyler söylemenin zamanı gelmiştir.

Rum tarafının “federasyon”u yıllardır görüşmüş gibi yaparak aslında sürekli bitkisel hayatta tutarak öldürdüğünü ise Kıbrıslı Türkler bugün daha iyi görürken, dünya ise Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan’ın “çözümsüzlük çözümdür” siyasetinin sonuçlarını bugün daha iyi okuyor.

Anavatan Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “iki devletli çözüm tek yol” açıklaması ile ortaya konulan irade ve kararlılık, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının mesajından öte Kıbrıslı Türklerin eşit siyasi egemenliğinden taviz verilemeyeceğinin de tüm dünyaya ilanından başka bir şey değil.

Cenevre’de taraflar arasında yapılacak 5+1 gayri resmi görüşme öncesinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın "Adada siyasi eşitlik sağlanana kadar hak ve adalet sürecini yürüteceğiz.” açıklaması ise Türk tarafının “iki devletli çözümden” geri adım atmadığının en büyük göstergesi olmaktan öte Kıbrıs Türk tarafının elini güçlendiren stratejik bir kararlılık.

Kıbrıs Türk tarafı Cenevre’ye “iki devletli çözümü” konuşmak için giderken bugüne kadar Kıbrıs Türk toplumunun haklarını görmezden gelerek gasp eden tüm dünya devletlerine de “geri adım atılmayacağı” büyük bir kararlılık ile gösterilmekte.

Anavatan Türkiye’nin gücü, Kıbrıs sorununun adil çözümünün anahtarı olurken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlılığının kazananı ise Kıbrıslı Türklerden bir başkası olmayacak.

Editör: TE Bilisim