Değerli okurlar,

Tasada ve kıvançta birlikte ağlayıp, birlikte güldüğümüz ve özellikle ekonomik olarak nerdeyse tamamen bağımlı olduğumuz ve oradaki her gelişmenin biz Kıbrıs Türk halkını derinden etkileyen ülke olarak Anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti`nin mevcut ekonomik tablosunu kısaca irdelemek gerekir kanısındayım.

Özellikle son on beş yılda dış ticaret açığı alabildiğine artmıştır.

Dış ticaret açığı bir ülkenin bir yıl içerisinde yapmış olduğu ihracatı ile ithalatının farkına “dış ticaret dengesi denilmektedir “.

Eğer söz konusu ülkenin ihracatı ithalatından büyük ise “dış ticaret fazlası “ ortaya çıkmakta iken ,

tam tersi durumda yani ,söz konusu ülkenin ithalatı ihracatından fazla ise “ dış ticaret açığı ortaya çıkmaktadır.

Türkiye İstatistik kurumunun hazırlamış olduğu yıllara göre dış ticaret rakamları incelendiğinde Türkiye Cumhuriyeti’ nin 1947 yılından itibaren kesintisiz olarak dış ticaret açığı verdiği görülmektedir.

Bu şu anlama gelmektedir:

Türkiye 1947 yılından itibaren her sene ihraç ettiği ürünlerden daha fazlasını ithal etmiştir.

1995 yılında 14.Milyar dolar olan Türkiye’ nin dış ticaret açığı, 2018 yılı sonunda bu rakam 485. Milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Yukarıda kısaca belirtmiş olduğum dış ticaret açığı rakamları da göstermektedir ki Anavatanımızın ekonomisi hiçte yurttaşlarımıza anlatıldığı gibi değilmiş

. Çok bilmiş bazı yöneticilerin var olan durumu manipüle ederek halktan gerçekleri gizlemeleri hangi akla hizmettir anlamak mümkün değildir.

Çünkü ekonomi canlı bir organizma gibidir.

Sürekli geliştirilmeli ve güncelleştirilmelidir.

Ancak bu yapılmayıp Türk halkına mayıs 2013 tarihinde 420. Milyon dolar olan İMF’ ye son taksidin ödenmesiyle Türk ekonomisinin dış borçtan kurtulduğunu iddia etmek insanlarımızın zekasıyla alay etmeyle EŞDEĞERDİR diye düşünmeliyiz

Değerli okurlarım;

Mevcut bu sürdürülemez durumu kamufle etmek için son yılarda özellikle İRAN ve bazı ARAP ülkelerinden kayıt dışı para akışına izin verilerek TÜRKİYE ,

mayalı hamur misali kabarık HORMONLU suni büyüme rakamları ile şişirilmiştir.

Türkiye’ye son 15 yıldır giderek artan miktarda kaynağı belirsiz döviz giriyor.

Paranın nereden geldiği açıklanmıyor.

Merkez Bankası’nın “ödemeler dengesi” tablosunda kayıt dışı para “net hata ve noksan” kalemi altında gösteriliyor.

Kaynağı belirsiz para girişi son 15 yıldır Türkiye’deki siyasi değişim ve Arap coğrafyasında yaşanan olaylarla da yakından ilgilidir.

Çünkü bu sürede Irak, Libya, Mısır, Tunus gibi birçok ülkede diktatörler devrildi.

Suriye hala iç savaş yaşıyor.

Diğer Arap ülkelerinde tedirginlik var.

Örneğin ekonomist Mahfi Eğilmez´ in vermiş olduğu rakamlarda,

2002 yılında Türkiye’den 758 milyon dolarlık çıkış olurken,

2003’te tam 4 milyar 489 milyon dolarlık giriş olmuş.

2004’te 838 milyon dolar,

2005’te 1 milyar 964 milyon dolarlık giriş olurken,

2006 yılında 228 milyon dolarlık çıkış yaşanmış.

2007 yılında 517 milyon dolar düzeyinde olan kaynağı belirsiz para girişi,

2008 yılında yaklaşık 6 kat artarak 3 milyar dolara yükselmiş.

2009 yılında 2 milyar 879 milyon dolar,

2010 yılında 1 milyar 405 milyon dolar,

2011 yılında ise büyük bir patlamayla 9 milyar 433 milyon dolara ulaşıp rekor kırmış.

2012 yılında 1 milyar 235 milyon dolar,

2013 yılında 3 milyar 837 milyon dolar kayıt dışı para girişi olmuş.

2003-2013 yıllarını kapsayan 11 yıllık dönemde toplam 29 milyar 380 milyon dolarlık kayıt dışı para girişi olmuş,

2014 yılının ilk 6 ayında gerçekleşen 6.4 milyar dolarlık giriş de eklenince kaynağı bilinmeyen paranın toplamı 36 milyar dolara yükselmiştir.

Değerli okurlarım,

Son dört yılın kaynağı belirsiz para miktarının belirtmiş olduğum rakamlara eklendiğini bir düşünün.

Sonuç itibarı ile ,

Cumhuriyet tarihinin en büyük kayıt dışı girişlerini ifade eden bu kadar büyük rakamı

“muhasebeleştirme hatası”

olarak görüp

“net hata ve noksan”

diye geçiştirmek, üstünü örtmekten başka bir şey değildir,

kıymetli okuyucularım…