Ülkemizdeki Covid-19 vakalarındaki artış, hava ve deniz yolundan girişlerdeki artışa paralellik gösterdi.

Bu yüzdendir ki okullar açılamadı.

Kimler geldi?

Birkaç tatilci ile kumar meraklıları.

Başka?

İş veya sağlık nedenleriyle seyahat etmek zorunda kalanlar gitti geldi.

Neticede ne oldu?

Ekonomiye katkılarından çok yük getirdiler.

Bir de virüs.

Bu yarım yamalak açılımda, en etkilenmemesi gereken sistem etkilendi.

Eğitim sistemi.

Şimdi aynı yarım yamalak durum, eğitim sistemi için söz konusu.

Özel okullar yüz yüze eğitime açık olduklarını ifade etseler de, kamu okullarındaki altyapı yetersizliğinden dolayı sistem allak bullak oldu.

Birçok dershane, birçok etüt ve eğitim merkezi ise, çaktırmadan yüz yüze eğitim kayıtlarına devam ediyor. Hatta çoğu faaliyetlerine başladı bile!

Üniversiteler ise hala pimi çekilmiş, ortaya atılmış bomba gibi patlamayı bekliyor!

Peki diğer ülkeler ne yapıyor?

Japonya, okulları büyük ölçüde açtı. Öğrenci yoğunluğunu azaltmak için öğrencileri bölerek, sınıflara farklı günlerde gitmesini sağlamak gibi önlemler aldı.

Uruguay, okulları kırsal kesimlerden itibaren kademeli bir şekilde açarak en nihayetinde, 29 Haziran’da, 256 bin öğrenciye okul kapıları açıldı. Okula gidişler ve derslerde değişken ders programları uygulanarak yoğunluk azaltıldı.

Fransa, Haziran ayının sonlarında, Başkan Macron’un adeta emri ile, kreşler sosyal mesafe olmaksızın, ilkokullarda sosyal mesafe zorunluluğu olarak ve daha üst sınıflarda maske zorunlu kılınarak açıldı. Araya tatil girdi. Çimdi tekrar benzer önlemlerle açılması gündemde.

İsveç, okulları hiç kapatmadı!

KKTC, nüfusu küçük bir ülkedir.

Pandemi süresince ne yazıktır ki bu avantajı kullanamadık.

Onlarca milyon nüfusa sahip ülkeler kadar kapandık.

Bir avuç testi inatla tekel uğruna pandeminin başlarında yapmadık ve çok zaman kaybettik.

Şimdi aynı sorunu okullar ve üniversiteler için yaşıyoruz.

Neler yapılabilir?

Okullar yüz yüze eğitim için uygun hale getirilebilir.

Ders süreleri ve sayıları değiştirilebilir. Müfredatta değişikliğe gidilebilir.

Öğrencilerin bir arada bulunmalarını sınırlandırmak amacıyla, okullarda bulunma süreleri değiştirilebilir.

Ailelere uzaktan ya da yüz yüze eğitim tercihi hakkı verilerek, buna göre öğretmen öğrenci dağılımları yapılabilir.

Okumayı yeni öğrenen, ortaokula ve liseye geçecek olan, üniversiteye hazırlanacak olan yaş grupları için yüz yüze eğitimde, diğer gruplara göre öncelik tanınabilir.

Her ne olursa olsun, çocuklarımızın sağlıklarını riske atmadan ve okuldan soğumadan, farklı alternatifler, şu küçücük ülkede tartışılır olabilmelidir.

Üniversitelere gelince.

Üniversitelere yerleştirilen öğrenci sayısındaki artış sevindirse de, pratiğe yansımayabilir. Gelmeyenler, gelemeyenler olabilir.

Üniversite öğrencileri, ülkemize çift PCR testi ile girişlerinden itibaren, kendi kampüslerinde ve üniversite idaresinin yasal sorumluluğunda izolasyona girdikten sonra, öğrenime başlayabilirler.

Kumarcıları da unutmayalım.

Çift PCR ile ülkemize girerek, sonrasında da otellerine gidip oradan çıkmayacak şekilde ihtiyaçlarını giderip, gerisin geriye dönebilirler.

Tüm bunları yaparken de, sadece bir aylığına, ülkeye girişleri sınırlandırılarak önümüzü görme şansını yakalayabiliriz.

Değerli okurlar;

Pandemi tüm dünyada insanlığı gayrinizami harp mantığı ile etkiliyor.

Kimi, ne zaman, nerede yakalayacağı belli olmayan gizli bir düşman ile karşı karşıyayız.

Gayrinizami savaşın, gayri nizami taktikleri olur.

O halde, bizler de eğitimimizi pandemi bataklığında kaybetmeden önce, farklı alternatifleri hep birlikte düşünebilmeli, bazı denemeleri yapmaktan çekinmemeliyiz.

Aksi durumda, sadece bu eğitim dönemini değil, 2020-2021 döneminin tamamını gözden çıkarmaya hazır olmalıyız…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899