Seçimden önce “Kıbrıs’ta çözüm için AB başrolde olmalıdır” diyen yeni Rum lider Nikos Hristodilis, göreve başlar başlamaz, vaatlerini hayata geçirme çabasına hızlı başladı.

Kısaca hatırlarsak, ikinci turu 12 Şubat 2023’de yapılan başkanlık seçimini kazanarak Rumların yeni lideri olan Nikos Hristodilidis, seçim propagandası süresince, iki toplumlu iki kesimli federasyondan başka bir çözüm anlayışını kabul etmeyeceğini, Avrupa Birliği’ni (AB), Kıbrıs konusunun içine daha etkin bir şekilde katmak istediğini açıklamış, garantilerin kaldırılması ve Türk askerinin çekilmesinin kendisi için kırmızı çizgi olduğunu, Rum-Yunan Ortak Savunma Doktrinin canlandırılması gerektiğini dillendirmişti.

Hristodilidis, başkan ilan edilmesinin ardından yaptığı ilk konuşmada ise “Bu gece vatanımız kazandı. En büyük emelim Türk ‘işgaline’ son vermek ve vatanımızı yeniden birleştirmektir” demişti.

Hristodilis, geçen hafta Brüksel’e yaptığı ziyarette ise, müzakerelerin kaldığı yerden başlaması için Avrupa Birliği’nin Kıbrıs konusuna etkin katılımına ilişkin ikna turları yaptı.

Bu ziyaretin öncesinde, KKTC de “Afet-Acil Durum Yönetimi ve İnsani Yardım" temasıyla Ankara’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Olağanüstü Zirvesi’ne Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanıyla katıldı. 11 Kasım 2022’de icra edilen Semerkant Zirvesi’nde gözlemci statüsü elde eden KKTC, ilk defa bir TDT Zirvesi'nde yer almış oldu.

Rumlar, TDT Zirvesi’nde KKTC bayrağının yer almasından rahatsız oldu ve hazımsızlıklarını, TDT’de KKTC gibi gözlemci ülke olan Avrupa Birliği üyesi Macaristan’a aktardı.

Neden diğer ülkeler değil de gözlemci Macaristan diye sormak lazım; çünkü, Macaristan AB üyesi ve Rumlar, 1960 anlaşmaları ile AB kriterlerine aykırı bir şekilde dahil edildikleri AB üyeliklerini, her zaman yaptıkları gibi, şantaj olarak kullanıyor.

Rum lider Hristodilidis neden harıl harıl AB’yi Kıbrıs konusuna etkin dahil etmeye ve AB’nin bir temsilci ataması için çalışıyor! anlaşılamayacak bir durum değil.

Kendisi gibi, hükümetinin dışişleri bakanı da bu çabasına destek arayışında.

Rumlar, yıllardır yaptıkları “masada oyalama” taktiklerini yeniden deniyorlar, bunun için AB’yi kullanmaya çalışıyorlar. Kıbrıs Türklerine haksız tutum içinde olan AB’nin Kıbrıs konusuna müdahil olması elbette kabul edilebilir değil.

Nitekim, KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, 23 Mart’ta yaptığı açıklamayla Rum Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos’a yanıt verdi. “Kıbrıs konusunda bir çözüm süreci olmadığını ve ancak KKTC’nin Kıbrıs konusundaki gerçekçi vizyonunun kabul görmesini müteakip iki Devlet arasında yeni bir müzakere süreci başlayabileceğini” Kombos’a hatırlatan Ertuğruloğlu, Kıbrıs Türklerine verdiği hiçbir sözü yerine getirmeyen ve Rum tarafını koşulsuz destekleyen AB’nin, olası bir müzakere sürecine katılmasının beklenmemesi gerektiğini, KKTC’nin, tarafgir tutum sergileyen AB’nin herhangi bir müzakere sürecine müdahil olmasına rıza göstermeyeceğini vurguladı.

Lider yeni, zihniyet eski

Yeni Rum lider Hristodilidis’in AB ısrarı, eski Rum liderlerden ve Rumların Türkleri imha planı olan Akritas Planının uygulayıcılarından Tasos Papadopulos’un, Nisan 2004’de Annan Planı’na “hayır” denilmesini istediği televizyon konuşmasını hatırlattı. Ağlayarak yaptığı konuşmasında Rumlardan Annan planına “hayır” demelerini isteyen Papadopulos, “Hayır desek de bir hafta sonra AB üyesiyiz… Türkiye AB üyesi olmak için bize gelecek… O zaman istediklerimizi alacağız…Sizden ‘güçlü hayır’ demenizi istiyorum” demişti. Rumlar, yüzde 76 ile Annan Planını reddetmişti.

AB üzerinden Türk tarafını kıskaca alma siyasetini güden Hristodilis, yine Akritas Planının uygulayıcılarından eski Rum lider Glafkos Klerides gibi, sonuç alınamayan müzakerelerle Türk tarafını masada oyalamayı deniyor.

Kendisi yeni Rum lider ama siyaseti Klerides ve Makarios’tan faklı değil; yerleşmiş Rum tezleri. Makarios’tan itibaren, önceki Rum liderlerin dönemlerinde olduğu gibi “garantiler kalksın” derken, diğer yandan da sürekli silahlanıyor, yanlı AB’yi Kıbrıs’ta “başaktör” yapmaya çalışıyor. Hristodilidis’in içinden bir Makarios çıkacak…

Yeni bir güvenlik teşkilatı…

Bu arada, Hristodilidis, güvenlik ve savunma konularıyla ilgilenecek “Ulusal Güvenlik Konseyi” adı ile yeni bir güvenlik teşkilatı kurulmasını önerdi ve 30 Mart’ta toplanan Rum Ulusal Konseyi üyelerini de konu hakkında bilgilendirdi.

Hristodilidis’in seçim vaatleri arasında olan “Ulusal Güvenlik Konseyi”nin, Rum basın haberlerine göre, ulusal güvenlik ve savunma politikaları konusunda çalışma yaparak, Rum Bakanlar Kurulu’na “özel tavsiyeler” sunması bekleniyor.

Tıpkı, ölünceye kadar Enosis uğrunda çalışmak için yemin eden Makarios’un yaptığı gibi.

Makarios, Enosis için hedefleri aynı olan terör örgütü EOKA’nın lideri Grivas ile Enosis’e giden yolda ayrışınca, kendisine bağlı özel polis birliği kurmuştu.

EOKA deyince; 1 Nisan 1955

Rum Ortodoks Kilisesi tarafından desteklenen EOKA terör örgütü, 1 Nisan 1955’de Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı (Enosisi) için tedhiş eylemlerine başladı. 1 Nisan, EOKA’nın faaliyete başlamasının yıl dönümü.

Rumlar, Enosis hedefinin önünde “engel” olarak gördükleri Kıbrıs Türklerini toptan imha etmek için plan ve hazırlık yapar. Bu hazırlık doğrultusunda, Yunanistan’dan Kıbrıs’a silah ve patlayıcı maddelerin gizli sevkiyatı, Makarios ve Yunan hükümetinin bilgisi dahilinde, 1954 yılı Mart ayında başlar.

İşte, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhak edilmesinin liderliğini yapan Başpiskopos Makarios ve Kilise’nin desteklediği terör örgütü EOKA, 1955’de 1 Nisan gecesi Ada çapında tedhiş (terör) eylemlerine başlar.

Kıbrıs Türkleri için göç, kan, göz yaşı, sistemli soykırım ve toplu katliamlarla geçen acı dolu yıllar 20 Temmuz 1974’e kadar devam eder.

İngiliz Reuters ajansı, EOKA’nın 1 Nisan’da yaptığı terör saldırılarını, Rumların, Enosis amacıyla çıkardığı, “1931 isyandan beri en kötü tedhiş hareketi” olarak duyurur.

Kıbrıs Türkleri, silah zoruyla halledilemediği takdirde ekonomik yoldan baskı ile ezilerek teslim olmaya da zorlanır ancak, Kahraman Kıbrıs Türk Halkı, ayrılmaz bir parçası olduğu Anavatanından aldığı güç ve destekle, dünyada eşi benzeri az görülen büyük bir mücadele ve direniş göstererek, Rumların Enosis hayallerini bozguna uğratır.

Şunu da bilmek gerekir ki, Rumların, 15 Ocak 1950'de Enosis plebisiti yönünde aldığı karar, Rum Meclisinde geçerliliğini koruyor. Hatta, okullarda anılacak “milli günler” arasına plebisitinin tarihini de eklediler.

Kıbrıs Türklerinin, egemenliğine ve devletine sonuna kadar sahip çıkmazı, bazılarının iddia ettiği gibi uzlaşmazlık değil, hakkı olanı istemesi, hakkı olana sahip çıkması, hakkını korumasıdır.

Merhum Başbakan Bülent Ecevit’in Ocak 1975’de Lefkoşa’da söylediği gibi; “Kıbrıs Türkünün özgürlüğü ve güvenliği en sağlam güvenceye bağlanmıştır ve Kıbrıs Türkü’nün yanında 20 Temmuz’dan daha güçlü bir Türkiye vardır.”

*Halkın Sesi Gazetesi, EOKA’nın 1 Nisan 1955’te Enosis için silahlı eyleme başlamasını, “İlhak yaygaracıları tedhişçiliğe başladı” başlığıyla 2 Nisan 1955 tarihli yayınında manşetten böyle duyurdu.