Makam odasına girip kafasına sıkıp ardına dahi bakmadan çıkıp gidecekmiş!

Doğru!

Yapabilir!

Biliyoruz ki daha önce de kafalarına göre KKTC Meclisi’nin çatısına çıkmış bayrak dikmişlerdi.

Üstelik hiçbir ceza da alamamış, güya bulunamamışlardı. Hem de baş siyasiler le boy boy fotoları medyanın her türlüsünde yayınlanırken. Mesela buna benzer kişiler, o gün Meclis’e ellerini kollarını sallayarak girdiklerinde çat yerine grup odalarına veya genel kurula girip, beğenmedikleri vekillerin kafalarına da sıkabilirlerdi…

Şaşırmayın! Çünkü düz mantıkla görünen sonuç aynen bu!

Şimdi; o günkülerin başına bir şey gelmemişse, istedikleri kurum, kuruluş veya işletmemizi ırkçı nefretlerinin gösteri alanı ilan edip de kolayca sıyrılabiliyorlarsa ,şamar oğlana çevrilme sebeplerimizi çok uzakta aramamalıyız. Öyle değil mi?

Baksanıza:Bir tanesi çıkıyor TV programında diyor ki, kan dökmüş, o nedenle istediğini yapabilirmiş.

Öbürü de Kıbrıs’ı atatoprağı lan edip milli haritaya bağlıyor! Zimmetine geçirdiğini vurgulayıp, gönlümce at da koşturtacağını, insan da öldürteceğini ima edebiliyor!

Olacak iş değil!

Mevzubahis haddini bilemeyen bu “insan” da kaldırtılan videosunun üzerine korkmadığını çünkü gücünü damarlarında akan kanından aldığını ifade ederse şaşırmamalısınız!

***

Bakalım KKTC Cumhurbaşkanı’na yönelik sarfedilen bu tehditleri Başbakanımız ve devletimiz nasıl karşılayacak.

Bakalım bu kişiye haddi bildirilecek mi.

Bakalım kendi devleti ve KKTC arasındaki güvenlik protokolleri nasıl çalışacak.

Bakalım bu arkadaşı yargılay(t)abilecek miyiz?

Hatta acaba geçmişte veya gelecekte bir KKTC yurttaşlığı söz konusu mudur?

***

Gerçi bu tür hadsizlerin feyz aldıkları olaylar zinciri unutulmamalı!

Bunu yapanların başında olanların dahi Kıbrıslıtürkleri hangi beslemeliklerle, hangi hadsizliklerle ve nankörlüklerle suçladıkları günlerin üzerinden uzun zaman geçse de unutmadığımızı anımsatmak isterim. Sonuncusundaki “tuvalet kağıdının dahi kendilerinden geldiğini söylemek” cüretinin gerekçelerini çok uzaklarda aramamak gerektiğini bu nedenle bir kez daha hatırlamalıyız.

İşte vurgulanması gereken nokta: Üzerinde yaşadığımız toprak olmasaydı ne kardeş ne millet ne de başka hiçbir ortaklığımız anımsanmayacak, varlığımız dahi anımsanmayacaktı.

***

O vakit bir Kıbrıslıtürkler olarak bekliyoruz Sayın Akıncı!

Gerekli cevabı verin!

Size yapılan bu çirkin saldırının sadece siz olmadığını anlatın!

Anlattırın!

Zaten hadsiz olmayan ve insanlık onurunu, evrensel barış ve kardeşliği bilen çağdaş insanlar, hangi millet mensubu veya hangi ülke yurttaşı olurlarsa olsunlar sizi anlayacaklardır.

Diğerlerine nezaket gerekmez!

***

Ayrıca;

Bilişim yasası ve diğer tüm uluslararası antlaşmalar ile yasalarımız ve anayasa gereği Polis Genel Müdürlüğü, muhaceret, içişleri dışişleri ile başbakanlık bu hususlarda ne düşünüyor, nasıl harekete geçiyor bilmeye hakkımız var.

Çünkü KKTC Cumhurbaşkanı’nı hiçe sayan, şahsı nezdinde hem insanlık hem de toplum onuruna saldıran bu çirkinlik havada kalacak, hesabını veremediklerimizin uzun listesine bir yenisi eklenecektir.

***

Birileri yavru-ana ilişkisini fazlasıyla ciddiye almış. O kadar ki bu hadsiz anlayış artık güvenlik zedeleyen, onur zedeleyen saldırılar haline gelmiş.

Yok eğer birileri “düşmeyin elin delisinin peşine” diyorsada, “bu ilk değil, belli ki son da olmayacak” karşılığının verilmesini ısrarla vurgulamalıyız!

Bir Kıbrıslıtürk olarak artık şiddetin, tacizin ve istismarın dibine vurulduğunu, bu nedenle onur sahibi bir toplum olmak için ne gerekiyorsa yapılacağı hususunda kararlılığımızı ortaya koymalıyız.

Başka yolu yok!

Dr. Çiğdem DÜRÜST