Çocuklarını özel okula göndermekte olan veya özel okulda ilk ve orta dereceli eğitimini almasını tercih eden velilerin son günlerdeki ayaklanmaları dikkat çekici.

Sonuna kadar katılıyor, serbest piyasa mantığı ile ticarileşmiş eğitimin verdiği genel havanın yarattığı gerginliği anlayabiliyorum.

Destekliyor muyum?

Anlamaya çalışıyorum. Velileri desteklediğim taraflar çok olduğu gibi eğitim kurumunun tek başına suçlanmaktansa devlet ile bir arada değerlendirilerek düzenlemeler için yapılacak taleplerde zorlayıcı olunmasını tercih ettiğimi farkediyorum.

***

Bir firma hakkında başlatılan olumsuz izlenim yaratan kampanyalar, her zaman o firmanın kısa, orta hatta uzun vadeli zarar görmesine neden olur.

Lakin özel bir şirketten alınacak hizmet veya ürünü nereden ve kaç paraya alacağımızı seçme hakkımız olduğu gibi; eğitimin de nereden alınacağı tercihe bağlıdır takdir edersiniz.

Burada akılları bulandıran memnuniyetsizliğin kaynağı belli aslında: Devletin gerek milli eğitim sistemindeki yetersizlik ve eksiklikleri, gerekse bunlara paralel denetimsizlikler ile denetimsizliklere bağlı olarak fiyat fayda analizinin asla gerçek anlamda yapılamamasıyla çok alakası var.

Eğitim sadece iyi öğretmen, iyi bina ve iyi eğitim öğretim materyalleri değildir. Makyajlanmış bir yapı dışında bir şeydir eğitim. Çok farklı meslek gruplarının bir arada çalıştığı, farklı branşlardaki öğretmenlerin, iyi idari kadronun, çağdaş kuramsal yaklaşımlarla teknolojik altyapı ile, yasal prosedürün de iyi düzenlendiği bir yapıda tasarlanmalı, yürütülmeli ve sonlandırılmalıdır. Ayrıca dinamik bir süreç olduğundan her daim yenilenebilir olmalıdır.

Pek çok açıdan ihtiyaç duyulan meslek grubu, ürün ve hizmetin bir araya gelerek çağdaş eğitim kuramları dahilinde hizmet verilecek bir alandır.

Ancak o zaman eğitimin kalitesinden bahsedebilirsiniz.

Bizlerde bu kalite kriterlerinin belirlenmediği bir platformda ölçümlemeleri yapmak hususunda yetersiz kalınca tercihimizi neden yaptığımızı, yapılan tercihin yerinde olup olmadığını, fiyatlara gelen zammın yerinde olup olmadığını anlama ve bunu analiz etme konusunda gerçekçi olamıyoruz.

Hal böyle olunca, tek değerlendirme kriterimiz esasında dahatemiz, daha yeni, daha modern binalarda, daha modern sıra ve sandalyelerde, daha güzel yazı tahtalarının olduğu, bahçesi daha güzel dizayn edilmiş, bir de tam gün çocuğumuzun dahil olduğu bir alanı tercih ediyoruz.

Devlet okullarının eski bina, eski sıra ve sandalye, köhne sınıflarında eğitim almayan, tuvaletleri kirli, çeşmeleri bozuk okullarda çocuklarımızı okutmamaya çalışıyoruz.

O zaman esasında biz konfora para veriyoruz da denilebilir.

Sonra konfor değişmeyip fiyat değişince, haliyle, kızıyoruz.

Dünyaya açılmak, mesleki alanda önemli yerlerde bulunacak bir yüksek öğrenim programına dahil olan kişi sayısı bizim eğitim sistemimizden çıkınca ideallerde değil. Bunu da biliyoruz. Yapabilen öğrenci sayısı civarında başarı oranıbeğenmeyip kendimizden küçük gördüğümüz ülkelerde de var. Hatta çatısı samanlarla ya da ağaç dalları ile kapatılmış sınıflarda öğrenim gören okullardan bile çıkabiliyor Kenya’nın ücra kasabalarından….

***

Anlaşılan odur ki, yaşanan gerginlik yine plansızlık ve denetimsizliğin yarattığı, devletin sosyal ilkeleri olarak düşünülen eğitim sisteminin iyi çalışmamasından dolayıdır.

Dünyada, özel okul denilen ve devletin kamu hizmeti verdiği alanlar haricindeki özel okullarda ödenen ücretlere göre ülkemizde fiyatların düşük bile sayılabildiğini biliyoruz.

O zaman tartışma fiyatla ilişkilendirilirken, özel okul yönetimi de eleştirilere yanıt verirken evrensel değerleri göz önünde bulundurmalı, eğitim sistemine katılan değeri artıracak bedelleri fiyat-fayda ilişkisine doğru yansıtacak şekilde değerlendirerek sunmalıdırlar. Bu da ticarette bilinen serbest piyasa mantığından uzaklaşılması gerektiği gerçeği ile bizleri buluşturuyor ki başta Milli EğitimBakanlığı’na sonra devlete, sonra kurumda çalışanlara ve en son de veliler ile öğrencilere düşmektedir.

Bir de bu açıdan bakılmalı…

İtiraz ve eleştiriler bu doğrultuda yöneltilmeli. Takibi hiç bırakılmamalı.

Dr. Çiğdem DÜRÜST