Memleketin başbakanının cinsel içerikli kaset skandalı ardından sosyal medyada gördüğüm ve görmediğim tepkilerle ilgili yazmadan edemedim. Ben ada yarısından “Üniversitelerimiz etik değerler ve düşünmeye yönelik yaklaşımlarla donanımlanmalı, intihalciler sahtecilerle çöküşe gideriz” dediğim için sürgün edilmiş biriyim. Kendine başka bir hayat kurmuş, hem kendi toplumu hem değişik ezilmeler yaşayanlar için araştırmaları ile hayata katkısını yapan biri olarak sosyal medyada bu skandalla ilgili gördüklerim ve görmediklerimi bir sosyal bilimci olarak kısaca ifade edeceğim:

En tehlikelilerden bir tanesi, güya insani boyutta yaklaşarak “düşene vurulmaz” sevdalıları. Yanlışı yapanın ailesine, sevdiklerine zarar vermek doğru bir şey değildir. Eleştiri, kişinin kendisinde bırakılmalıdır. Ancak, siyasi hayata girenlerin yakın çevreleri siyasetin verdiği fırsatlardan yararlandıkları gibi, siyasi olarak yakınında durdukları kişilerin davranışlarının sonuçlarını da kaçınılmaz olarak yaşayacaklardır. Hele de olan biten yanlışlıkları benimsiyorlar, yanlarındakini koruyorlarsa ve kendilerinin de toplumda önemli pozisyonları var ise kendileri de sorumsuz değildir.

Toplumumuzda rahatı yerinde, her ay düzenli maaşını alan bir takım “iyilik perileri” sürekli olarak zenginlerin, politik pozisyonu olanların yanlışlarını “düşene bir tekme de biz atmayalım” gibi bir yaklaşımla örtmeye çalışmaktadır. “Düşmek” “elinde olmadan” gelinen bir noktayı ifade eder. Sokaklarınız çukurlarla doludur, taşlıdır ayağınız takılır düşersiniz. Birisi gelip o halde size tekme atarsa o zaman düşene vuranlardan söz edebilirsiniz. Özellikle sosyal hayatta “düşmek” yanlış yönetimler sonucu işsizliğin, okulsuzluğun arttığı bir ortamda kendi elinde olmayan sebeplerle işsiz kalan insanların başına gelen şeydir. Sistemli şekilde fakirliğe itilenler mesela “düşmüştür” ve onları dışlamak düşene vurmaktır. Okulsuz bıraktığınız çocukları horlamak toplum tarafından düşürülmüş insanlara tekme atmaktır. Hiçbir zaman fakir olmaması gereken insanlara “yardım” ederken, kendi kendini tatmin etmek, bir yandan da o fakirliğin sebebi olanlara koruyucu kalkan örmek mesela o fakirleştirilmiş insanlara tekme atmaktır.

Çocukların okulsuz, insanların işsiz, kiminin aç olduğu yerde, başbakan zamanını hedonist zevkler için tükettiğinde ona “düşmüşe tekme vurmayın” demek, toplumuna politik sorumluluğu olan seçilmiş birisinden bu sorumluluğu beklememektir. Dahası “komplo kuruldu” denmesinin, bahane yaratmanın da zeminidir.

Üniversitelerinizde sıkı bir etik ders alt yapısı verseniz okuyarak cahil kalmış bu tip insanların yerine siyasetçisinden etik sorumluluk bekleyen analizleri daha sık görebilirsiniz. UBP “komplo kuruldu, oyuna getirildi” gibi iddialarda bulunuyor. Halbuki herkes, her an etik tercihlerde bulunmak zorundadır hayatta. Herkesin aklını çelecek, çıkarına uydurulacak, zevkine hitap edecek etik dışı hareketler yapmasını kendisinden talep eden bir dünya düzeninde yaşıyoruz. İş arkadaşı hak ederken pozisyonu almayı kabul etmek, vergi kaçırarak çocuğuna araba almak, alkışlamak yerine yererek kendini önemli hissetmek etik sorunlardır ve herkes her an kendisine sunulan menüden tercihlerde bulunmaktadır. Kimse size “komplo” ile memleket batarken hedonist zevklere yönelme zorlaması yapamaz. Bakmanız gereken şey siyasilere sunulan menü içerisinden hangilerini almak hangilerine dokunmamak tercihini yaptıklarıdır.

“Bir sürü yozlaşma ve yanlış varken sadece seks mi size battı?” sorusu da bir başka problem olarak karşımızda duruyor. Buradaki mesele cinselliğin yaşanması, fantezilerin hayata geçirilmesi değildir. Karşınızda aile değerlerine çok kıymet verdiğini söyleyen, sözde muhafazakâr partinin başında olan bir siyasi durmaktadır. Partisinin başına demokrasi ilkeleri talan edilerek “toparlayıcı” olarak tepeden indirilerek getirilen bir insanın inandığını söylediği değerleri halkın gözünün önüne getirilebilecek şekilde hiçe sayması geriye kalan siyasi durumun bir sembolü niteliğindedir. Semboller önemlidir ve göz ardı edilmemelidir.

Acaba kaç kişi şu an oturduğu yerden “benim de mi kasetim var” diye düşünmektedir? Tepkileri ve yaklaşımları belirleyen bu olabilir mi?

UBP’nin muhafazakâr aile değerlerine inanır pozda duran kadın vekilleri sessiz. Genç bir kadın siyasi dalaşmaya alet edilmiş, kadın imgesi pornografik bir obje olarak tüm toplumun gözüne hükümetin başı tarafından sokulmuş, kadın vekillerin kadınların objeleştirilmesine söyleyecek tek lafı yok. Sanki hiçbir şey olmamış. Bir tanesi sosyal medyada ailevi pozlar paylaşıyor. Toplumun bütün değerleri içinde olduğu, temsil ettiği parti tarafından talan edilmiş kadın ve erkekler “partiyi” koruma güdüsü içinde ya sessiz ya da “güçlü UBP” kuracaklarının yeminini ediyorlar. Hükümetin sahibiyken vekil diye maaş alıp dururken nasıl “güçlü” olacaklarını tartışıyorlar.

Ama sorun sadece UBP mi? Sağdan, soldan, ortadan parti vekilleri yemede, içmede, gezmede. En büyük sorunları arabalarını yıkadıkları gün yağmur yağması, böğrülce ve gabağın lezzeti, pandemide “evdeeee otuuurruuunn” demeyi temsiliyet sanmaları. Ya da daha vahimi, tüm vaktini “gördünüz mü ben size dememiş miydim KKTC devlet değildir hadi batıralım” fikriyatını sürekli ifade edenler. Bunu da meclisten 26 bin Türk lirası maaş çekerken yapıyorlar üstelik. “Görev tamam, KKTC’nin haline bak” diye kahkaha atanlar.

Hiç olmaması gereken ama pek çoğumuzun mesaj kutusuna düşen bu videoyu düşündüğünüzde ada yarısı olarak anlamanız gereken, tek bir kişiye değil o video üzerinden 50’sine birden baktığınızdır.