Kafelerin, restaurantların, dükkanların, bankaların, doktor kliniklerinin konuşlandığı, en eski yerleşim yerlerindendir.

Farklı farklı aktivitelere ev sahipliği yapar Lefkoşa’nın boynuna dolanmış bu cazibe gerdanlığı.

Renkli balonlarla bezenmiş bir dernek yürüyüşünü de görmek mümkündür orada,

Farkındalığa kalkan pankartların açıldığı bir gösteriyi de…

Gençlerin okul çıkışlarında, arkadaşlarlarıtla buluşma mekanlarının adresi,

İş çıkışında, stres atılacak bir güzergah ya da çabucak yapılması gereken bir alışverişte ilk gidilecek yerlerden biri…

Başından sonuna, yaşayan bir caddedir Dereboyu.

Hayatın neredeyse her anının yaşandığı bir cadde…

Peki ya arkası?

Tarih dolu.

Önü kadar renkli ve sesli değildir Dereboyu’nun arkası.

Sakinlerinden eskidir meskenlerin yaşları.

Elleri öpülesi nice öğretmenleri, nice iş insanlarını, nice devlet insanlarını, nice ilkleri barındırır Dereboyu Caddesi’nin arka sokakları…

Ve bir de barbarlığı (onu burada yazmayacağım)..

Yaşanmışlıklar vardır her bir meskeninde. Yaşamakta olanları, tarihini tutar adeta Kıbrıs’ın.

Buzdağı gibidirler ADA tarihinin.

Göründüklerinden çoğunu ruhlarının derinliklerinde tutarlar…

Tutarlar da, zamanla erimelerine de engel olamazlar…

Kimilerinde sağlık sorunları, kimilerinde unutulmuşluklar kol gezer,

Dereboyu’nun arkasındaki evlerde yaşama tutunan buzdağlarının…

Bir devletin doğumuna eşlik edenlerdir onlar…

Şimdilerde ise, devletten bir şey beklemekten yorulmuş son nefesleriyle anlatırlar anılarını…

Dereboyu’nun önü tüketmekte ardındaki üretimleri…

Dereboyu’nun önü ışıltılı, ardı loş,

Dereboyu’nun önü cıvıl cıvıl, ardı sakin,

Dereboyu’nun önü bugün, ardı dün,

Dereboyu’nun önü neş’e, ardı hüzün…

Yaşlılarımız Ne Zaman Mutlu Olur?

Evlerinde, dillerini anlamadıkları bakıcıları ile baş başa bırakılmadıkları zaman.

Çocuklara dokundukları zaman.

Yanlarında konuşulurken, varklıklarına saygı gösterilip, sohbete dahil edildikleri zaman.

Sinema, tiyatro, gezi gibi, birlikte yapılan aktivitelere dahil edildikleri zaman.

Küçük hediyeler verildiği zaman.

Sırtları sıvazlanıp, başları okşandıkları zaman.

Kıyafetlerini giyerken, çaktırmadan yardım edildiği zaman.

Yürürken kollarına girildiği zaman.

Yürüme tempolarına ayak uydurulduğu zaman.

Yanlarında ‘’duyabilecekleri’’ şekilde konuşulduğu zaman.

Ufak tefek işleri kendilerinin yapmalarına izin verildikleri zaman.

Zorlandıkları işlerde, çaktırmadan yardım edildikleri zaman.

Rahat uyuyabildikleri zaman.

Düzenleri bozulmadığı zaman.

Bedensel şikayetleri, psikolojikmiş gibi algılanmadığı zaman.

Konuşurken göz teması kurulduğu, yüzlerine gülümsendiği zaman.

Arkadaş olunduğu zaman.

Tekrarlayıp dursalar da, anıları dinlenildiği zaman.

Son yıllarında kendisini güvende hissettikleri zaman.

Evlatlarının, torunlarının mutluluklarını gördükleri zaman.

Devletin kendilerine gerçek anlamda sahip çıktıklarını hissettikleri zaman…

Ve dahası…

Kısaca,

Yaşlılıklarının hakkı verildiği zaman…