Vatandaşın gündemi hiç Cumhurbaşkanlığı seçimleri filan değil.

Adaylar ortamı hareketlendirmeye çalışıyorlar.

Birbirlerine nispet yaparak birbirlerinden çok da farklı olmayan şeyler söylüyorlar.

Cumhurbaşkanlığı makamına gökten nur yağmayacağına, mucizevi bile ulusla ve uluslararası güç kazanamayacağına Birleşmiş Milletler nezdinde bir numara oluşmayacağına, garanti antlaşmalarından Kıbrıs sorununa kadar hiçbir değişiklik olmayacağına göre, ne beklediklerini hiç kimse sormayı akıl etmeyip heyya heşa bir hengâme koparıp şenlikli seçimin ortamının temellerini kurgulamaya çalışıyorlar.

İşte sonuç ortada!

Koskoca bir hiçlik!

Kim en büyük tantanayı yaratırsa, spekülatif bir şekilde kim daha popülist noktalara parmak basarsa seçimin nabzını en çok o tırmandıracak. Geriye kalanlar da seçimin rüzgarına kapılacak.

Son günlerde üç aşağı beş yukarı sonuç şekillenecek ve saraya gidenin gene esamesi okunmayacak.

Daha dün Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin kısıtlanması gerektiği kıvamında söylemleri bulunan adayların da olduğunu görüyorsunuz değil mi? Peki meclise böyle bir söylemi taşıyanlar yarın Cumhurbaşkanı seçilirlerse bu yetki sınırlandırması veya Cumhurbaşkanlığı tekeli dedikleri noktanın konuşması yapılacak mı?

Tüm bu soruların 1974’ten beri biriken tüm sorularla sorgulanması gerekmez mi?

Bugün geçmiş dönemlerden farklı olarak bir seçime gitmek ne istediğimizin daha ne şekillenmesini sağlamak gerekmez mi?

Onlarca yıldan beri var olan devletimiz ile ilgili arpa boyu yol kat edemeyip, uluslararası camiada halen daha 1960 ile başlayan Cumhurbaşkanı muavinliği ve Kıbrıs Türk toplumu temsilciliğinden bir adım öteye geçemeyişimizden hiç mi ders çıkarmıyoruz?

**

Sonuç ortada!

Her şey koskoca bir balondan ibaret. Önümüzdeki 2 aylık süreçte, hazır seçim yasakları da girerken, bizim asıl yoğunlaşmamız gereken ne istediğimiz, neden istediğimiz ve nasıl şekillendirmeyi planlayacağımız olmalı.

Bizim asıl odaklanmamız gereken yaşam alanımız, anayurdumuz olmalı.

Buralarda nesillerdir oynanan oyunları fark etmek fark ettirmek olmalı.

Bunları açıkça konuşmak bile yürek istiyor biliyorum.

Bunlarla ilgili ağzını açanlar politikadan da silindiler, yaşamdan da…

Şimdi çatışmalı ve çekişmeli günlere döndürmek değil asla maksadım Kıbrıs Türk toplumunu. Lakin biliyorsunuz ki bu böyle devam etmeyecek.

Yeni gelen nesillerimiz sanki farkında değiller gibi görünse de esasen baktığınızda Kıbrıs Cumhuriyeti kimlikleri alamayacak neslin nüfusu arttıkça halkın direnişi de artacak toplumsal dönüşüm de daha net olacak. o zaman bugünlerde verilen mücadeleleri bile unuttukları bir dönüşüm yaşanacak.

Hiçbir kültür yoktan var olmadığı gibi hiçbir kültür de varken yok olmaz. Evrimsel süreç tatlı tatlı dönüşürken ruhumuz da uymaz. Rahatsızlık da olmaz.

Ya boyun eğelim gelin hep birlikte, ya da varoluşsal koşullarımızın sınırlarını çizmeye çalışalım.

***

Bu hali ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri bir aldatmaca olma yolunda hızla ilerlerken, yurttaşın ülkesine, devletine, toplumuna ve varlığına duyduğu saygıyı yerrle bir edecek!

İsterseniz izleyelim traji komediyi…

Dr. Çiğdem DÜRÜST