Nasıl bir anlayış anlamak mümkün değil…

Önce traktörden düşen 10 yaşındaki Erdem Hırka olayı!

Traktörün çamurluğunda otururken düştü ve ayağını kaybetti…

Bunun bedelini belki de hayatı boyu ödeyecek!

İyi de hepsi bu kadar mı…

Bu olay kapanıp gidecek belli ki!

10 yaşında bir çocuk tarla sürerken çamurluğa oturtulur mu…

Oturtan kim olursa olsun bunun bedelini ödemeli!

Bir iki satırlık gazete haberi, sonra kapanan dosyalar…

Oysa bu kazaya sebebiyet veren bir polis memuru!

Onun adı sanı niçin hiç geçmiyor…

Vicdanı rahat mıdır acaba, akrabalık derecesi ne olursa olsun!

Sonra Dipkarpaz’daki ATV olayı…

2.5 yaşındaki minicik bir yavru Naz babası ile ATV keyfi yaparken ayak parmaklarını kaybetti!

Yani kusura bakmasın ama bu ne biçim babalık ki…

İnsan canından bir parça olan minicik bir çocuğu böyle tehlikeye atabilir mi!

Elbette kimse istemez ve büyük bir talipsizlik ama bunun da bir bedeli olmayacak mı…

Ya da adamın kendi kızı deyip olay geçiştirilecek mi!

Geçiştirilmemeli…

Evet onun kızı olabilir mi olayın bir de toplumsal boyutu var!

Elbette babası cezaya çarptırılırsa ne kopan parmaklar yerine gelecek ne de biz içimizden ‘oh olsun’ demeyeceğiz ama…

Kulağa küpe olacak diye bir sözün de olduğunu unutmamak gerek!

İşte bunun için bugünkü başlığımızı ‘bunlar ihmal olamaz’ diye belirledik…

Zira 10 yaşındaki bir çocuğu tarla sürerken çamurluğa oturtmak, 2.5 yaşındaki bir kız çocuğu ile ATV gezisi yapmak ihmal değil ancak ciddi bir suç kapsamındadır bize göre!

Adı ihmal de olsa hukukta bunun cezası vardır ve savunmasız çocuklara zarar veren her kim olursa olsun bunun bedelini ödemelidir…

Çünkü sosyal devlette bunun başka bir karşılığı olamaz!

Her ne kadar biz de öyleyiz denilse de ne yazık ki bir sosyal devlet hala olamadık…

Biz de kişisel menfaatler toplumsal menfaatlerin de önünde tutulduğu müddetçe de olamayacağız!

Sonuçta daha durun bakalım nice çocuklar ve günahsız insanlar bunun bedelini edemeye mahkum olacaktır…

İhracat da sıkıntıya girdi…

Hani şu uzun süre sebze ve meyveler yangından denetlenemedi ve dışarıdan ürün alırken hep Allah’a sığındık ya…

Devlet Laboratuvarı yangını başka sıkıntıları da beraberinde getirdi!

Yurt dışına gıda ürünü ihraç edenleri mesela…

Zira KKTC’de üretilen ürünlerin yurt dışına ihraç edilmesi için Devlet Laboratuvarı’da analiz edilip sağlık sertifikası alındıktan sonra gönderilebiliyor!

Ama maalesef ki şu anda bu işlemler de yapılmıyor ve zaten büyük özverilerle üretim yapanların işleri aksamaya başladı…

Dün bazı iş insanları aradı ve içinde bulundukları çaresizlikleri dile getirdiler!

Zaten ülke olarak ihracat fakiriyiz ve onu da yangın dolayısıyla şu anda yapamıyorsak varın çektikleri sıkıntıları siz düşünün…

Bu konuda mutlaka milli bir seferberlik ilan edilmelidir!

Kıb-Tek ıslah olmaz!

Dünkü günün en güzel başlığıydı aslında…

YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı yaptığı açıklamada söyledi bunu!

Çünkü bu ülkede yıllardır AKSA’ya kıyak geçiliyordu ve bunun devamı kararları alınıyordu…

Ne yazıktır ki AKSA’ya sağlanan kolaylıklar yanında başka daha çok neden tüketicinin daha fazla ücret ödemesine neden oluyor!

Yanlış kararların faturasını hep vatandaş ödüyor…

Hani bazen kızıp ‘yeter artık her şeyi özelleştirin’ diye isyan ederiz ya!

Bundan sonra bu konularda daha fazla hassas olmalı ve özelleştirmenin ileride nelere mal olacağını da hesaplayarak yorum yapmak en doğru olana olacak…

Doğru karar…

“Hükümetin, Seyrüsefer vergisini, yakıt fiyatlarına yansıtarak tahsili düzenlemesi, kanaatimce KKTC hükümetlerinin şimdiye kadar aldıkları en doğru kararlardan bir tanesidir.

Adı üzerinde "Road Tax" "Seyrüsefer Vergisi"

Yani...

Devletin, araçların kullanımı için inşa ettiği yolların kullanılması karşılığı alınan vergi.

O zaman,

Her araç "ne kadar kullanırsa" yoldan o kadar yararlanıyor ve ayni şekilde yolun yıpratılmasında o kadar katkısı oluyor.

Yolu her gün kullanan ve kilometrelerce yol kat'eden bir araçla, yolu belli zamanlarda ve az kullanan araçların yollardan yararlanması ve yolun yıpratılmasına verdikleri zarar, çok kullananla ayni mi?

O nedenle,

Hangi aracın, yolu ne kadar kullandığı, harcadığı yakıtla "doğru orantılı" olduğuna göre,

Hükümetin aldığı karar çok adil ve doğru karardır.

Kim ne kadar kullanıyorsa o kadar ödeyecek.

(Ülker Fahri)

MESAJ KUTUSU

Sayın Kemal Deniz DANA, ülkemiz yasalarına göre hastane ve hekim reklamları yasaktır ama bazı özel hastaneler ne gariptir ki öğrenci otobüslerini bu konuda tepe tepe kullanıyorlar. Bu da haksız rekabeti beraberinde getiriyor. Tam da size göre bir konu değil mi!

Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN, belki bilerek ya da bilmeyerek şu sıralar yaptığınız iyiliklerin ne yazık ki bedelini ödüyorsunuz. Bir atama konusu hayli canınızı sıkıyor ama artık iş işten çoktan geçti değil mi!

Sayın Derviş ORAL, hem bakanlık hem de hastane çalışan ve yetkilileri dört gözle görev başı yapacağınız günü beklemeye başladı. Özellikle genç hekimlerim heyecanını bir görseniz derecesiz mutlu olursunuz…

Sayın Faiz SUCUOĞLU, ülkede sigara reklamları yasaklanırken içki reklamlarını insanların gözünün içine sokulması vatandaşlar arasında tepki topluyor. Bakalım geçmiş hükümetler u konuda pek cesaretli olamadı sizin tavrınız merak konusu oldu…

Sayın Zeki ZİYA, turizmin olmazsa olmazı Booking.com sitesi Türkiye’de karartılınca çabuk bir kararla KKTC’de bunun benzeri bir siteyi devreye koymak için kolları sıvamışsınız diye duyduk. Büyük bir fırsat olabilir değil mi. Allah kolaylıklar versin…

Sayın Ahmet SENNAROĞLU, dün çok büyük bir trafik kazasından son anda kurtulduğunuzu hem sevinerek hem de endişeyle öğrendik. Çok büyük geçmiş olsun demek ki verilmiş sadakanız varmış. Bir kan akıtın deriz…

Sayın Barış TİLKİ, Lefkoşa’da Vakıflar İdaresi’nden kiraladığınız iki adet dükkan parti içinde neredeyse mini bir kriz yarattı. Bir de bunu duyan herkes beni arayarak perde gerisini sormaya başladı. Bilmediğimiz bir şey var mı!

Sayın Cemal ÖZYİĞİT, yaşadığınızı ispatlamak için dün Maliye Bakanlığı’na gittiğiniz söyleniyor. Ne tuhaf bir duygu olsa gerek değil mi bu tür işlemler! Bu arada bakanlık koridorlarında bile siyasi kulis yapmışsınız, fırsatları kaçırmamak değil mi…

Sayın Mehmet Ali YÜKSELEN, yeni açılacak olan bölümler onay alınca gecenin bir yarısına kadar yardımcınız ile birlikte okulda çalışıyormuşsunuz. Dostlarınız size işkolik demeye başladı haberiniz olsun istedik…Akın hocanın da sizden kalır yanı yok değil mi…

Sayın Ferhat ERİŞİR, aktif siyaset kararı aldıktan sonra sosyal medyada eskisine nazaran çok daha fazla paylaşımlar yapmaya başlamışsınız. Milletvekili adaylığınız kesinleştiğine göre en etkili mekan da zaten orası değil mi…

Sayın Hasan TOPAL, Fas’ı niçin ziyaret ettiğinizin perde arası aralanmaya başladı. Yüklü miktarda orijinal argan yağı getirmişsiniz. Damada verdiniz kendinize ayırdınız peki yakın dost ve ahbaplara bir iki gram dahi yok mu!

Sayın Narin Ferdi ŞEFİK, fetüs kararı konusunda medya ve mensuplarını uyarmanız yerinde ve doğru bir karardı. Ama biliyor musunuz bizim asıl derdimiz medya değil de sosyal medya denilen tek dişi kalmış canavardır. İşte onu zapt etmek çok da kolay değil!

Sayın Erman ÇİTİM, yaşam tarzınızda çok ciddi değişimlere gittiğiniz gözlemleniyor. Uzun bir süre siyah araçlar kullanırken ilk kez beyaz araç tercih ettiğiniz görülmüş. Sizin birilerine vardır yine bir mesajınız değil mi…

Sayın Tuluy KALYONCU, yani siz de olmasanız elektrik konularında perde gelişmelerini başka kimseden öğrenemeyeceğiz. Bizimkiler ne yazık ki emirler deniz aşırı yerden gelince elleri ayakları titriyor. Bakalım nereye kadar!

Sayın Özel KADIOĞLU, dün akşam Göçmenköy’de sizin mekan tam anlamında bakanlar kurulu toplantısına tanıklık etti. Başbakan dahil hemen hepsi uğradı değil mi! Demek ki siyasetteki ağırlığınız hala devam ediyor desenize!

Sayın Hakan KUNTAY, yakın bir zamanda dost çevrenize müjdeli haberler vereceğiniz konuşuluyor. Ama ser verip sır vermeyince de gizemli bekleyiş sürüyor. Bazı söylentiler var amam biz yine de sizin ağzınızdan duymak istiyoruz…Hayırlara vesile olsun.