12 Haziran günü ülkemizde webten yayınlanan bir gazetede “KKTC Boşalıyor” şeklinde yayınlanan bir haberle deniz yolu ile sadece Türkiye’ye gidilebilecek limanda birikerek kendilerini Türkiye’ye götürecek gemiye binmeye hazırlanan pek çok kişinin haberi yayınlandı.

Sorun haber değildi. Haberin dili de değildi.

Sorun bu haberin altına yapılan yorumlardı.

Cumhurbaşkanımız Akıncı’ya hiçbir şekilde kabul edilemeyecek o….. çocuğu şeklinde tanımlamalar mı istersiniz, Kıbrıslı Türklere beslemeler mi, rum p.çlikleri mi…

Buna rağmen yine de dostluğa, kardeşliğe vurgu yaparak durumu düzeltmeye çalışanlar da vardı…

Lakin işte hep söylediğimiz şey:

  1. Adına milliyetçilik deyip aslında kusulan kinin bizi bugün getirdiği nokta,
  2. Nefretle dolup taşan yüreklerin bizim yurdumuzda ekmek yiyip para kazanmalarına sessiz kalınması,
  3. Gerçekten hümanizmin yakıştığı adamızda bırakınız hümanizmi insanlıktan eser bırakmayan gelenekle yaşamını sürdüren insanların yer bulabilmesi hatta yurttaşlık alarak kalıcılaşabilecekleri ortamların yaratılması,
  4. Benim Cumhurbaşkanıma kendi seçmediğim hatta seçme hakkı dahi olmayan birisinin küfürlerle hitap edebilecek cüreti gösterebilmesi,
  5. Benim yurdumda giderayak bana hakaret edebilecek esarete sahip olması,
  6. Benim buna tek kelime edemeyişim. Benim buna dur diyemeyecek kadar aciz kalışım. Benim bunu sineye çekmek zorunda bırakıldığım yanılgısına doğuştan sahip bırakılmış olmam…

***

Bırakınız onu bunu da gerçekleri görünüz artık.

Nefret kol geziyor aramızda.

Nefret bizim göbek adımıza dönüşmek üzere.

Nefret çoktan öz isimleri nefret olanların buradaki kök salmışlıkları ve benim buna dur diyemeyişim.

Dur demeye kalkıştığımda her türlü can uzvumdan kırılıp dökülüşüm…

Bu mudur reva görülen Kıbrıslı Türklere?

Acıka görülüyor ki budur!

Bu mudur bizlerin bundan böyle hitap kabul edilecek şeklimiz?

Öyle görülüyor ki bunu kendisinde hak olarak görenler bizden daha haklılarsa evet…

Bunu açıkça hem Türkiye’deki gazetelerden köşe yazarı, düşünür, bilir kişi olarak açıkça yazabiliyorlarsa;

Bunu benimyurdumda yer alan kendi ulusal basınımda çıkan haberin altına dizebiliyorlarsa bu rezaletin dik alasıdır.

Biz de bu rezaleti nesillerdir yaşıyoruz.

Görüyorum ki buna dur diyerek insanlık adına kaybettiklerimize asla dönüp bakmayacağız.

Biz, biz olma bilincimizi kaybettik

Biz artık birlik olma bilincimizi kaybettik.

Biz artık bize yapılan hakaretleri üzerimize almıyoruz. Toplumun seçmiş olduğu cumhurbaşkanına dahi yapılan hakaretlerin esasında bize yapıldığını anlamayacak kadar körüz.

Görüyorum ki bilinçten çok uzaktayız.

Söylenecek hiçbir söz kalmamıştır bu toplum adına. Yapılacak hiçbir şey kalmadı varoluşumuz adına.

Dünya üzerinde savrulan, yurt bildiği topraklarda varlığını ortaya koyamayan bir toplum olarak yaşamaya, yaşatılmaya mahkumuz.

Oysa barış diye bir sözcük vardı.

Oysa birlik ve beraberlik denilecek olgular vardır.

Oysa birçok bizler gibi badireler atlatanların tecrübeleri vardı.

Ki biz kendi tecrübeleri yerine başka tecrübelerin okullarında öğretildiği bir toplum olarak asla kendi hayatlarımızı yaşamayışımızın acısını çekmeye bir ömür devam edeceğiz.

Günahı vebali boynuna devrilecek insanların teker teker isimleri belli iken bunun cezasını bizden sonraki nesillere yaşatmayı göze alacak kadar duyarsız, bilinçsiz bir kıvamdayken, bunca zaman kapalı ve izole bir şekilde kalmanın cezası bizimken kaymağını gözümüzün önünde tüketenlere teslim ettik her şeyimizi de kendimizi de…

Helal olsun bize…

Bravo!

Dr. Çiğdem DÜRÜST