Son Tahlilde

Hastalık haberlerinin artmasını bekliyorduk. Nitekim artmaya devam ediyor. İvmesi biraz hızlandı mı; ne dersiniz?

İlk panik de geçti anlaşılan. Siyasiler de daha soğukkanlılıkla sürdürüyorlar sürece dair tutumlarını.

İngiltere’den çocuklarımızın önemli bir kısmını getirdik.

Biliyor musunuz üniversitelerin ilgilenmekte oldukları önemli sayıda yabancı uyruklu öğrenci de burada var. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olup okullarında, yurtlarında kalmak zorunda olan birçok öğrenci var. Bu öğrenciler, elçiliğe ulaştıklarında bulundukları yerde kalıp, talimatları uygulamalarının daha güvenli olacağı karşılığını alıyorlar. Ki doğrusu da bu! Memleketlerine dönecek olsalar, bu aşamada 14 günlük karantina sürecine de uymak zorunluluğu onlara da biraz mantıksız geliyor.

İngiltere’nin önlemleri yoğunlaştırmış olması nedeniyle belki de bizim çocuklarımızın da toplu bir şekilde yolculuk yapmamaları birçok açıdan daha anlamlı olabilirdi.

Lakin bizim gibi gelişmemiş demokrasilerde, özellikle siyasilerin seçilme kaygıları yüksek olduğu zaman, halkın baskısı ne kadar doğru olduğunun kestirilemediği kararları almalarına da neden olabiliyor.

Üstelik koronayı taşıyıp, hasta hissetmese de başkalarına bulaştırmanın mümkün olduğu veya iyileşse de 37 gün boyunca bulaştırmanın mümkün olduğu bilgileri doğru ise vay halimize…

Tabi onaylanmış mı yoksa yine internet safsatası mı bu bilgiler bilemiyoruz.

***

İki Uçak Gerçekten Atıl mı?

Dün gece beni bir yazar arkadaşım aradı. Kendisi aynı zamanda havacı. Ve kendi köşesinden de belirttiği bir konuya dikkatimi çekti. Bu örnekle, kaynaklarımızı yeterince kullanamıyor olduğumuz fikri ile başbaşa kaldım.

Kendi havayolu şirketimizi batırıp çaresiz kaldıktan sonra, Hava Kurumu Federasyonumuzu da etkisiz/etkinliksiz (tören grubu olarak) bir şekilde köşeye bırakarak, bir iş insanının kendi uçağıyla gönüllü taşımacılık yapmasına muhtaç kalmamıza dikkat çekti. Elbette gönüllülük dahilinde yapılan işi ve gösterilen duyarlılığı, saygı ve minnet ile karşılıyoruz. Burada bir sorun yok. Lakin bize ait bir hava kurumunun, kuruma ait iki uçağının âtıl bir şekilde köşede bekletilmesi ve böylesi bir imkânımız varken bunu organize edemeyişimiz gerçekten şaşırtıcı. Üzerinde dikkatle durulması ve sorgulanması gereken bir konu olarak köşeye koymamız gerektiğini hissetmekten kendimi alamıyorum. Daha sendikacı olarak aktif bir şekilde çalışma yaşamının ve işçilerin hak mücadelesine aktif bir şekilde katkı koymaya çalıştığım zamanlardan beri Hava Kurumu’muzla ilgileniyordum. O zamanlardan beri orada bitmek bilmeyen bir toplu sözleşme ve hak mücadelesi olduğunu biliyor ve yaşıyordum. Şimdi iyice dağılmış olduğunu düşünmeden edemiyorum.

***

Yetersiz Devlet Hizmeti Bizi Kuşkuya Sürüklüyor

Bazı devlet dairelerinin çalışmasına gerek kalmadı. Bazıları ise aksamadan işlerin yürütülmesine, hayatın birtakım eksikliklerin hayati noktaya erişmeden ilerletilmesi için canla başla çalıştıkları bilgisini zaten alıyoruz. Lakin biliyor musunuz, buralardan gelen şikayetler dikkate değer. Hep aynı kişilerin devamlı olarak işlerinin başında olduğu, önemli sayıda çalışanın işe gitmediği şikayetleri yoğun. Bunun da nasıl bir yaptırımı veya nasıl bir sonucu olacağını şimdiden planlamak lazım gibi. Öyle değil mi?

Kamu görevlisinin devlet için hazır ve yaptığı görevin adı üstünde kamu için olduğu ayrıntısını kaçırıyor olabilir miyiz? Yıllardır söylediğim gibi, kamu görevlisinin saygınlığını kaybettiren hatalı karar ve uygulamaların bizleri bugüne getirdiğini biliyor muyuz? Bunun sadece kamu görevlileri ile alakalı olmayıp, devletin kamu görevlisine hak ettiği değeri ve bakış açısını katmadığı gibi kaybetmesi için de birçok hata yaptığını söylediğimi de hatırlayanlarınız olacaktır.

Ayrıca Kaymakamlık, İlçe Emniyet Kurulu vb telefon aracılığıyla ulaşılacak birimlerin yeterli ve etkin bir şekilde yurttaşlara yanıt vermediği ve insanların telaş içinde sorgulamalarla baş başa bırakıldığı da gelen bilgiler arasında.

Belki dikkatinizi çeker diye yazıyorum işte…

***

Planlı mıyız?

İlaç eksiği mi oluşuyor piyasada?

Bazı ilaçların eczanelerde bulunamadığı, bazılarının İlaç Eczacılık Dairesi’nde mevcut olduğu halde eczanelere ulaştırılamadığı bilgisi de ulaşıyor elimize.

Bugün ilaç, yarın başka gereksinimler…

Bunlarla ilgili çabalarımız da var mı? Nelerin tükenmekte olduğu veya ihtiyaç analizi yapabiliyor, buna göre bir planlama yapabiliyor muyuz?

Bu da bir endişe olarak içimdeki yerini koruyor.

Bir yandan online eğitim, iyileşen hastalar, hükümetin daha temkinli ve kararlı tutumu gibi olumlu noktalara sevinirken, öte taraftan bazı eksikliklerin olduğu veya yine genel halimiz olan son dakikacılığımızla plansızlığımızı düşünerek, ister istemez sorgulamaya devam ediyorum.

Bunlara cevaplar var mıdır?

Bilinmez!

NOT: Dün bu satırları sizler için yazarken henüz ekonomik önlemlerle ilgili planlar açıklanmamıştı. Bu nedenle bugünkü yazımda bu konuya değinemedim. Yine de laf aramızda, öngörümle neler yazacağımı görür gibiyim.

Dr. Çiğdem DÜRÜST