Bu sabah herkes gibi o da uyandı.

Heyecandan doludizgin atan kalbini dinledi.

Yüzünde bir gülümseme belirdi.

Bu günün, diğer günlerden biraz daha uzun olmasını diledi.

Elini yüzünü yıkadı diğerleri bile birlikte.

Üzerine eşofmanlarını giyer giymez kahvaltıya koştu.

Her zamanki yerine oturdu diğerleri gibi…

Saat okumayı yeni öğrenmişti. Anlayabildiği kadarıyla çok az kalmıştı.

Kahvaltı bitti, masanın temizlenmesine yardım etti.

Koltukların olduğu yere geçti.

En yakınında oturanla şakalaşmaya başladı.

Bir süre sessizlik oldu.

Kapı açıldı.

Büyüklerinin ellerindeki paketlerin ışıltısına takıldı gözleri.

İçlerinden bir tanesi de onundu çünkü.

Kalbinin boğazından çıkıp gitmesine izin veremezdi!

Sıradaki yerini aldı.

Bekledi.

Paketini alan sevinçten havalara uçuyordu.

Sıra kendisine gelmişti.

Kırmızı bir paket uzatıldı.

Kollarını açtı.

Bir pakete, bir de paketi verenin gözlerinin içine baktı.

Ve…

Paketini açtı.

Yazlık bir t-shirt, bir etek ve bir de spor ayakkabı!

İşte şimdi bayramı ‘’bayram gibi’’ olmuştu!

Annesi de görebilseydi keşke bayram elbiselerini.

Ama görecekti bir gün.

‘’Çalışmaya gidiyorum. Para kazanıp, ev alıp geleceğim.’’ demişti annesi.

Bu yüzden umutla bekliyordu annesini.

Bu bayram elbisesi geldiyse, gelecek bayram da annesi mutlaka ama mutlaka gelecekti (!).

O, annesini hep bekledi.

Her bayram bekledi.

Bu bayram da gelememişti annesi.

Ama gelecekti.

Bayramlık elbiseleri gelmişse, annesi de gelecekti!

Terliklerini çıkarıp, spor ayakkabısını giydi.

Bayramlık elbiselerini giymek üzere, odasının yolunu tuttu…

Çocuk küçük, yüreğindeki bayram büyük…

Çocuk yalnız, umutları hınca hınç dolu…

Çocuğun kutladığı da bayram,

Bizim kutladığımız da…

Bayramı bayramımız olsun diyorsak,

Yuvalardaki çocuklarımızı da bu bayram unutmayalım…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899