Bir adam;

Hem de benim yurdumla alakası olamayan bir adam;

Sayılı kez benim topraklarıma gelmiş bir adam;

Oturduğu yerden, dünyanın bambaşka,bizle çok alakasız bir köşesinden çeşitli açıklamalar yapıyor. Bu açıklamaları bizi öyle bir sallıyor ki pek çok kirli çamaşır ortaya çıkıyor.

Bu açıklamalar nesiller öncesine dair bazı iddiaları bile içeriyor.

Bu açıklamalara istinaden bu adamın yurttaşlığı bulunan ülkenin eski mahkeme dosyaları açıldığı gibi benim yurdumda acı faili meçhullere ilişkin tartışmalar depreşiyor.

Şu anda milletvekili olan ve şimdilerde kabinede bulunan Erhan Arıklı’nın da orayı ne kadar hakkettiğine yönelik tartışmalar adeta halk ile dalga geçercesine sözlerin havada uçuştuğu, medyanın da reytingini artırıcı fikirler savunular ve tezler ortaya konuyor.

Devletin ne yapması gerektiğine dair açıklamalar yapan vekiller, kendilerine konuşacak ve fikir ortaya koyacak bir platform bulmuş oluyorlar bir taraftan da…

Ve konuşuyoruz, konuşuyorlar, konuşuluyor!

İnfial yaratılmış ve yaratılan infial karşısında nasıl davranmamız gerektiğini, geçmişte neyi yapsaydık ne olacağı ile ilgili torba dolusu laflar harcıyoruz…

Günün sonunda laflarımızla kalacağımızı ve tüm olanların, bugün yaşadığımız pek çok şeyin degeçmişle ilişkisini net bir şekilde bildiğimiz halde, yeniden ve yeniden konuşmalarımızda ve yazdıklarımızda cengâver kesiliyoruz.

Son tahlilde uyuşturucu, mafya, çıkar çatışmaları, silah kaçakçılığı, kara para aklama hususundaki birçok konu büyüyerek devam ediyor, dünyanın birçok yerinde sözüm ona yasaklı olan, ama krallar gibi yaşayan yeni simaların bayrağı devralmasına seyirci kalıp, yine sandığa gidiyor, yine bütün bu yalan dünya içerisinde sadece sözleriyle memleketi kurtarma nidaları atanların peşine takılıp sistemsiz sistemimizi onların daha çok beslenebilmesi yolunda desteklemeye devam ediliyor.

Bizim hiç kimse ile derdimiz yok.

Bizim sorunumuz adil ve sürdürülebilir bir düzendir. Fırsatlarda ve sonuçlardaki eşitliğin samimiyetle ve herkes için aynı kriterleri içeren bir sistemdir.

Birilerinin daha zengin ve daha güçlü olması için birilerini kirli paraları ile destekleyerek karşılıklı çıkar doğrultusunda halkı maşa olarak kullanmaları, kendileri basit birer mevki sahibi olabilecekler diye dünyaya yayılmış suç ağlarının parçası olabilecek kişileri besleyerek desteklemeleri kabul etmediğimizdir.

Dahası bunların kendi aralarındaki çatışmalar nedeniyle halkın maddi manevi değerlerinin zarar gördüğü, tüm değerlerimizin peşkeş çekildiği aşamalara geçmek kabul etmediğimiz ve asla etmeyeceklerimizdir.

Demokrasi denilen sistem, feodalite sonrasında kullanılır bir yapı oluşturduğu zaman halkın ve çoğunluğun kabul ettiği yaşam biçiminin kurgulanarak huzurun daha yaygın, kişilerin daha değerli olacağı bir sistem tasarlanmış ve yükselmişti. Oysa şu anda dünyanın az gelişmiş bölgelerini suç teşkilatlarının arka bahçesine dönüştüren bir yapıyı demokrasi kostümü içinde servis ettirmek kabul edilir olmamalı.

İnsanlığın ve medeniyet algısının henüz yeterince gelişmediği en azından bugünkü durumunda olmadığı bir süreçte bazı insanları daha değerli bazılarını ise daha değersiz, bazılarını köle bazılarına sahip muamelesi yapılmasını normalleştiren ir düzen daha normal olabilirdi. Lakin günümüzde demokrasi kostümü giydirilmiş bir feodalitenin bu şekli ile konumlanması kabul edilebilir değildir.

Silkelenip kendimize gelmezsek gelebileceğimiz bir kendimiz kalmayacak.

Dr. Çiğdem DÜRÜST