Ada yarısı ve dünya genelinde sorgulanmadan kabul edilen basit bir algı yaratılmıştır. Avrupa Birliği kendi bünyesinde ve dünyanın değişik yerlerinde ülkelere fonları ile gider ve kadın haklarından LGBT haklarına, çocuk haklarından hasta haklarına, mülteci haklarından demokratikleşme ve düşünce özgürlüğüne kadar pek çok alanda “demokrasi ve insan hakları” yaymaya çalışır.

Dünyanın değişik yerlerinde, en hassas konularda ortalıklarda o kadar çok fon dolaştırıyor, o kadar çok insana döviz üzerinden iş sahası açıyor ki “yahu bu Avrupa Birliği (AB) ne diye gitsin de herkesin ülkesine donoyla Euro akıtsın” diye pek soran olmaz. Onun yerine “kendi ilerlemiş aydınlığını saçmak istiyor ki dünya da kendine benzesin, onun üstün demokratik değerlerini benimsesin” gibi palavralara sorgusuz inanılır ya da inanılırmış gibi yapılır. AB’nin devletlerden oluştuğunu, dünyanın bütünü için geçerli olan merkez çeper ilişkilerini içinde barındırdığını, fark etseler bile kimse pek konuşmaz. Geri dönün son cümleyi bir daha okuyun. AB’nin devlet politikaları güttüğü ve merkez çeper ilişkileri olduğu neden önemli bilgilerdir? Nasıl dünyada büyük devletler sömürgeci ve yayılmacı politikalarla dünyayı tarihsel olarak yönettiyse, AB’nin içindeki ülkeler de birbirine eşit değildir. Büyükler ve güçlüler, küçük ve kapasitesi az olanları yönetir, yönlendirir ve kendi çıkar eksenlerine göre AB politikalarını şekillendirir. AB içindeki güçlü devletler tarihsel olarak sömürgeci ve yayılmacıdır. Sömürgeleri olarak gittikleri ülkelerde tarihsel olarak kendi kültürlerinin daha iyi olduğunu söyleyerek bu ülkelerin yönetimlerini ele geçirmiştirler. Yönetimlerinin sonucu da sömürdükleri ülkelerin gelişimini engellemeleridir.

Tarihsel olarak ne sömürge politikaları değişti ne de öne çıkan söylemleri. Bu politikaları güdebilmelerinin en büyük aracı kimdir? Kendi kültüründen, kendi insanından nefret ettirilmiş bir avuç insan. Bunlar kendilerini içinde yaşadıkları toplumun insanlarından “daha üstün” ve daha ileride görerek, “batı fikriyatını algılayabildiklerine” inandırılmıştır genellikle. Kendi içsel nefretinde ezilip boğulmuş bu insanlar da batının yaptığı her politikayı koşulsuz “iyi, güzel, doğru” kabul ediyor.

İşte bu söylemlerle AB’nin adada harcadığı paraların sebebi sorgulanmaz hale geliyor, herkes aynı yalanı söyleyince ona inanmayana şüpheyle bakılıyor. Uluslararası İlişkilere cinsiyet algısı ile yeni bir yaklaşım getiren Enloe, “normalleşen şeylerin asla sorgulanmadığını” söyler. Bizi hep sorgulamaya ve normal görüneni sorgusuz kabul etmemeye çağırır. AB devlet çıkarları güden bir yapıdır. Kendi çıkarları çerçevesinde de gücü kendi elinde tutmak için hareket eder. Gerçekten insan haklarının korunduğu bir toplum tahakküm içermez. Sizi tahakkümü altında çeperde tutmak isteyen merkez ülkeler hiç sizin demokrasinizi, insan haklarınızı, temsiliyetinizi, söz söyleme hakkınızı ele geçirebileceğiniz bir sistem kurmak için size yardım eder mi? Kendi ülkelerinde toplumun çeperinde kalan gruplardan bile gasp ediyorlar bu hakkı. Sizin haklarınıza sahip olmanızın neden aracısı olsunlar paraları ile?

Tarihsel olarak bakın. Yine Enloe’nun yaklaşımı ile “kadın hakları” ya da “ırk/etnik köken” hakları savunur görünen sömürgecilerin ne yaptıklarına bakalım: hemen her kültür içinde güçlü eril ögeler taşır. Kadınlar, doğu veya batı farketmeksizin, ata etkin ezilenleridir. Sömürgeci eril yapı gittiği ülkelerde bu kadın hakkı ihlallerini mesele eder, yasaların değişmesi için öncü olur. Tıpkı bugün AB altında kurulan insan hakkı platformları aracılığı ile yapılanlar gibi. Ama derinlemesine baktığınızda mesela daha önce var olmayan sorunları kadınların hayatına da sömürgeciler tanıştırır, mesela kadınların seks işçisi olarak pazarlanmasının kültür içine sistemli olarak eklemlenmesi gibi. Ya da elit erkeklere kendi seviyesinde eğitimi açarken, sömürgeci beyaz kadınlar ile ilişki kurmalarını yasaklar ve kendi halk kitlelerinin eğitim seviyesini artırmayı engelleyecek politikaları onlara ürettirir. Mesela “herşey yoluna girmeye başlarsa halkın talepleri artar, oysa hangi geleceğin en iyi gelecek olduğunu siz onlara yönlendirmelisiniz, çünkü siz bilenler, ilericiler, öngürülülersiniz, onlarsa cahil, hırsız, yalakalar” gibi söylemler kullanır. Bu boş poh pohlar bu sözde elitleri batı’nın gözünde asla beyazlaştımaz ama kendini ayrıştırma ve batılıya beğendirme ihtiyacı içindeki kesim artık kendi toplumu ile dayanışmak yerine onu batı politikasına eğerek şekillendirme güdüsüyle yola çıkar. Kendisinin hiç anlaşılmadığını, başkalarının etkinliğinde olmasalar kendi kıymetlerini bileceklerini düşünen bu yarım elitler de kendi halklarına bakıp, o yüzden “Bizim toplumumuz cahil, anlamıyorlar, biz bilen azınlığız” der. Tanıdık geldi mi? Bizdeki sol da dahil politik grupların kökü bu ezilmiş adamların mahsulüdür. Enloe sömürgecinin kadın haklarını, etnik veya ırksal eşitlikleri sağlamak için değil, tam tersine kendi eril ve beyaz ideolojisini üstün kılmak için bu yasal düzenlemeleri kendi belirlediği asla gerçekleşmeyen ”hak” odaklı söylemlerle yaptığını örneklerle anlatır.

Avrupa Birliği en az 2000li yıllardan beridir agresif bir politikayı ada üzerinde uygulamaktadır. AB ada üzerinde hangi politikayı neden beslemektedir? Çıkarlarını ne belirler? Bu soruları sormadan “bize insan haklarımızı ilerletmeye geldiler” diyorsanız tatlı düşerinizden uyanın.

Uyandınız mı? O zaman bu seçimi hiç sormadığımız sorularla donatalım. O pasif, “boykot” derken AB fonu ile konuşarak aktif alternatif yaratmayi reddeden, uyuşturucu bokotçularından değilseniz soralım beraber:

Beyaz adamın çıkarlarını beyaz adamın para cinsinden bize yutturmaya çalışan elitlerimiz kimlerdir?

O yüzden hızlıca bir sonraki yazının adını verelim, siz de bu arada sorgulamalarınıza isim isim aktif olarak başlayın: ada yarısında tam genel seçim öncesi 2 yıl süreyi kapsayacağı söylenen (bu yerel seçimi de içine alıyor mu bu arda?) İnsan Hakları Platformu adı altında verilen 700 bin Euro’yu hangi vekiller ve hangi vekil adayları hangi projeler adı altında aldı? Paranın “söylem” ve “ eylem” koşulları nelerdir? Düşün ada yarısı ama düşünmekle kalma, pasif, beyaz adam bokotçularından olmadan seçime gitmemeyi anlamlı hale getir ve yüksek sesle sorgula ada yarısı!