Gazetede bir fotoğraf gözüme çarpıyor.
Onlar Bangladeş’te iki hafta önce çöken tekstil fabrikasında hayatını kaybeden 1000 işçiden sadece ikisi.
Birbirlerine sarılmışlar, erkeğin gözündeki kan gözyaşını andırıyor.
İnsanın içi parçalanıyor.
Nasıl bir yokluk ve çaresizlik içinde yaşıyorlar ki ayda sadece 38 dolara maaşla günde 15 saat köle gibi köhne binalarda çalışmak zorunda kalıyorlar.
Onların diktiği ürünlerden tek bir tanesi bile 38 dolara satılmazken nasıl bir kaderdir ki bu kadar az paraya çalışmaya mahkûm edilebiliyorlar.
Bu hafta sonu yine özel bir gün, kapitalizmin bize bir armağanı daha, Anneler Günü.
Kuşkusuz onlar başımızın tacı, canımız, ciğerimiz, meleklerimiz.
Onları hatırlamak ve onurlandırmak asli görevimiz.
Hem de sadece bir gün değil her gün, her fırsatta.
Ama bakın satılan ürünlerin üretim yerlerine, hep ucuz işçiliğin olduğu fakir ülkeler.
Aralarında Bangladeş, Sri Lanka, Tayland, Endonezya, Hindistan, Pakistan, Singapur ve Filipinler var.
Hepside ucuz işçilik cenneti.
Bizim annemizi sevindirmek için aldığımız bu armağanlarda aslında birilerinin acıları saklı.
Fotoğraftaki insanlara sadece ölen insanlar olarak değil insan gözü ile bakmak gerek.
Onların da anne olduğunu, onların da anneleri olduğunu hatırlamak,
Bizler tüketirken onların da insanca yaşamı hak ettiğini düşünmek gerek.
Ailelerini çocuklarını anmak gerek.
Annelerimize hediye derseniz, en büyük hediye onları bir gün değil her gün hatırlayan evlatlar değimlidir zaten.
Alın size en güzel hediye…
Anneler Gününüz Mutlu Olsun.