Demokrasinin olduğu ülkelerde içeriden ve dışarıdan yapılmak istenen her türlü müdahalelere herkesin karşı durması vatandaşlık görevidir.

Göz göre göre müdahaleler yapılıyor ve birileri organize olup tepki gösteremiyorsa, siyasiler elini taşın altına koymuyor veya yerine göre kendilerini ateşe atamıyorlarsa o zaman da sonucuna herkes katlanmak zorundadır.

Son Cumhurbaşkanlığı seçim süreci, KKTC’nin tarihinde görülmemiş bir süreçti.

Geçmişte müdahaleler olsa da, bu seferki ‘’ya hep ya da hiç’’ şeklinde bir yaklaşıma sahip olmuştu.

Sayın Akıncı da, geçtiğimiz günlerde, eteklerindeki taşları bir bir döktü ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yapılan müdahaleleri, aldığı tehditleri ayrıntıları ile anlattı.

Seçime müdahale edildiğini, tehditler aldığını Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde de dile getirmişti ama nedense detaylandırmamıştı.

Acaba Sayın Akıncı, tüm bu bildiklerini şimdi değil de seçim sürecinde dile getirmiş olsaydı ne olurdu?

Bir adım daha ileri giderek, Cumhurbaşkanı seçilse bile çalıştırılmayacağının söylendiği bir süreçte, seçime girmek yerine tüm Kıbrıs solunu ve tüm Kıbrıs Halkını, seçimi boykota çağırsa ne olurdu?

Sayın Akıncı tüm bildiklerini o dönem açıklamış olsaydı, en kuvettli sol partinin adayı Sayın Erhürman’ın tutumu ne olurdu mesela?

O dönem, Cumhurbaşkanı olarak pandemisürecini olağanüstü hal ilan ederek yönetmeyi teklif etmeyi değil de, seçime yapılan olağanüstü müdahalenin karşısında, seçimi bir kenara bırakıp tüm Kıbrıs Türk halkını demokrasi ve var oluş mücadelesine davet etmeyi seçseydi, kefeniyle yola çıksaydı ne olurdu?

İş işten geçti.

Sayın Akıncı şimdilerde hangi açıklamayı yaparsa yapsın, hem kaybettirildi hem de bu geç kalan açıklamaları ile kaybetti.

Aslında kaybedilen, kendi yolunu kendi aydınlatmak isteyen Kıbrıs Türk Halkı’nın yeni meşalesi olma fırsatı idi.

Şimdilerde, azınlık hükümeti tarafından pasifize edildiği söylenen bir Cumhuriyet Meclisi var.

Bu Meclis’te partiler var, ideolojiler var.

KKTC’nin kaderinin yeniden çizildiği bir süreçte, Kıbrıs Türk Halkı’nın iradesinin temsil edilmediğinin dillendirildiği bir Cumhuriyet Meclisi var.

Bunu en çok dile getiren de solun büyük partisi CTP ve partinin önde gelenleri.

O zaman kim neden duruyor?

Sine-i millet gibi bir seçenekellerinde duruken, Sayın Akıncı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaptığı hatanın benzerini mi yapmak istiyorlar?

Akıncı o dönem, seçime girme haricindeki haricindekiherhangi bir alternatifi değerlendirip hayata geçirmediği için kaybetti.

Aynı kaderi CTP ve Sayın Erhürman, Cumhuriyet Meclisi’nde olmaktan başka hiçbir alternatifi değerlendirip hayata geçirmeyeceği için yaşamak üzere.

Sonra kalkıp kimse ‘’yandı gülüm keten helva’’ dememeli.

İletişim: 0542-8529899