Turizm sektöründeki iş azlığından dolayı 8000’i aşkın işsiz kalan çalışan varmış.

Bunu açıklayanların, bu 8000 kişinin kaçının KKTC yurttaşı olduğunu, kaçının da yurttaşımız olmadığını açıklamasını da bekleriz.

Çünkü buna göre ülkedeki ekonomik planlamaların ne kadar yapılıp yapılamadığını kavramaya çalışacağız.

Hoş, biliyoruz da… Belki yanıldığımızı görür seviniriz!

Çünkü kaçının sosyal güvenlik haklarının yasal süresi içinde tamamlandığını, kaçının ne zaman kaçak sayılacağını, kaçının sosyal güvenlikten doğan haklarının artık işlemez olması nedeniyle gitmesi gerektiğini anlamış olacağız. Yani devletimizi ve yurdumuz sınırları içinde olan bitenleri avucumuzun içinde tuttuğumuzu hissedebileceğiz.

Yok, yanlış anlaşılmasın: Bunu sadece turizm sektörü için söylemiyorum…

Yani, yasal süresi dolanlar kendi ülkelerine gönderilmeküzere işlemler başlatılsın diyorum özetle.

İstatistik verilerimiz yetersiz. Yine de biliyoruz ki turizm sektöründe KKTC çalışanı az.

Az çok otellere gitmişliğimiz vardır. Restoranlara da. Buralardaki çalışanlara baktığınızda önemli bir kısmının yabancı olduğunu görmek için uzman olmanıza gerek yok. Bu görünene yansıyan tecrübe doğrultusunda 8000 kişiden fazla olduğu telaffuz edilen bu işsiz ordusunun önemli bir kısmının belki de KKTC yurttaşı olmadığını Tahmin edebiliyoruz.

Bu kişilerin yurt içinde durmaları sağlık ve sosyal haklardan faydalanmakla ilgili süreleri de dolacağından onlar için son derece adaletsiz olacak. Öncelikle sefalete sürüklenmesinler. Devamında yurttaşlarımız için bile kıt olan şartlarımızı bölüştürmek zorunda da kalmayalım. Sonra suç, şiddet, ruhsal sorunlar vb güvenlik problemleri doğmasın. Eğitim hizmetlerinde, sağlık hizmetlerinde sıkıntı yaşamayalım.

***

Takdir edersiniz ki bizim de “etimiz ne butumuz ne…”

***

İnsan hakları doğrultusunda bu insanları evsiz, gıdasız ve güvenceden yoksun bırakmaktansa ülkelerine geri gönderebiliriz diyorum.

Hem bu sayede belki KKTC yurttaşlarına hayali kurulan istihdam alanlarında biraz yer açılır da yurdumuzdaki işsizlikoranı da gerçek yurttaşlarımız arasında biraz düşer.

İşverenler arasında bu bir geleneğe dönüşür.

İşçilerin yaşam koşulları, gelir düzeyleri ve dahasını artık daha titizliklesürdürebilecekleri asgariücretler belirleriz.

İnsanları kullanma taraftarı olan acımasız işverenler de bir disipline girer.

***

8000 kişilik turizm işsizi arasında önemli bir araştırma yapılmalı.

Yasa ile kurulan başka birlik, dernek ve odalarda da benzer bir araştırma yapılarak devlet hazinesinden kaçak olan önemli bir bütçe korunabilir.

İnsani koşullardışında yaşamını sürdürmek zorunda kalan insanlar yaratmamış oluruz.

Yoksa çok büyük bir beklenti mi bu gene?

***

Mesela Uzak doğu, Pakistan, Türkiye, Afrika’nın çeşitli ülkelerinden gelenler…

Ülkelerindeki sosyal haklarından faydalanarak buradakinden çok daha saygın ve insanca yaşayamazlar mı?

Zaten bizim kendi kaynaklarımız bize yetmezken daha büyük yükler toplamanın gereği de yok.

Zor günlerden geçiyoruz. Eğitim, sağlık, güvenlik…

Her konuda birçok gelişmiş ülke gibi öz kaynağımıza mümkün olduğunca kapanalım… Sonra gene açılırız.

Şu günleri bir atlatalım diyorum…

Sizce de öyle değil mi?

Tabi öncesinde illa ki 8000’in kaçı bizim, kaçı artık misafir tespit etmeli.

İşsiz sayısını büyütmek sorunun büyüklüğün ifade etmesin. Çözüme odaklanalım.Bu durumu lehimize çevirmenin yolunu arayalım. Bulalım.

Dr. Çiğdem DÜRÜST